Slay traduction Anglais
5,617 traduction parallèle
Tıslayıp yürünenler yok mı hani? Yılan işte.
You know, like a hissing, slithering... snake.
Birinin ejderhaları öldürmesi gerekiyor.
Somebody's got to slay the dragons.
Mordor'un kapılarını açan anahtara ulaşmak için katledeceğimiz ejderha filan?
Slay a dungeon wizard to get the keys to Mordor or something? - It's not possible.
Geride dur.
Slay back.
Onu katlet. Yoksa, katledilen sen olursun. Tek yolu bu.
Slay him, or be slain, that is the only way.
Vakti zamanında birlikte, ejderhaları öldürmüşler.
They would slay dragons together from time to time.
O hâlde Dünya Boğası'nı öldürdüğüm gibi seni de öldürürüm.
Then I will slay you as I did the Earth Bull.
Hayır! "İstediğim anda, en iyi vatandaşlarınızdan..."
" At will, I could slay thousands
Evet, şimdi. Neden olduğunu söyleyeyim Finlay. Tanrı, bağışlayıcıdır değil mi?
Yes, now, because I'll tell you why, Finlay, because the Lord... he giveth, don't he?
Empati yapmaya çalıştığım için bağışlayın.
Forgive me for having a moment of empathy.
Ama savunmasız durumdaki kuzeninden yararlandığımı öğrenirse pek bağışlayıcı olmayacaktır.
But a friend is not going to be so forgiving of another friend taking advantage of his very young, vulnerable cousin.
Efendim küstahlığımı bağışlayın fakat iki gezegene hükmetmenin manası nedir?
Master, excuse my impudence, but what is the logic behind ruling two worlds?
Tıbbi muayene talebimiz sizi rahatsız ettiyse bizi bağışlayın.
If I made you upset by requesting a medical exam I apologize profusely
Bağışlayın efendim.
Forgive me, sir.
- Bağışlayın onu.
Bless him.
Bağışlayıcı olan Allah'ın adına kendinizi Allah'a ve onun davasına adadınız!
In the name of Allah the gracious, you have offered yourself to Allah and his cause... justice, the right to defend ourselves...
Lütfen Dee'nin canını bağışlayın!
Please spare the life for Dee!
- Majesteleri! Lütfen canını bağışlayın!
Your Majesty, please spare his life
Bağışlayın beni bunu söylediğim için ama eğer mümkünse donanımınızı görmem gerekiyor.
Forgive me if I don't take your word for it, but I'm gonna need to see your setup.
Lütfen bu cahil halkınızı bağışlayın!
Please lead us from ignorance!
Bay Su Yang! Hayatını bağışlayın!
Prince Su-yang... please let him live!
Hayatını bağışlayın!
Please let him live.
Hayatını bağışlayın. Prensim, lütfen!
Please save him, your highness.
Habersiz geldiğim için bağışlayın.
Sorry for coming unannounced.
Ayağa kalkın ve Kenny'i alkışlayın.
Give it up for Kenny.
Lütfen beni bağışlayın.
Please forgive me.
Bağışlayıcı bir yapım olduğu için göz yumuyorum.
so I'll let it slide.
Günahlarımı bağışlayın, Peder.
Bless me, father, for I have sinned.
Beni bağışlayın.
Forgive me.
Böldüğüm için bağışlayın.
Pardon me for interrupting.
Davetsiz gelmemizi bağışlayın.
Forgive the intrusion.
Küstahlığımı bağışlayın.
Please forgive my insolence.
Canımızı bağışlayın.
S-Spare our lives.
- Darcy, izinsiz girdiğim için bağışlayın.
Darcy, forgive the intrusion.
Bağışlayın onu, Mrs Darcy! Lütfen çocuğumun canını bağışlayın!
Spare him, Mrs Darcy, please spare my child!
Bayanlar ve baylar, gerçekten ne yapacağı belli olmayan konuğumuzu alkışlayın. Tenis efsanesi, Candi Cox.
Ladies and gentlemen, put your hands together for a true wild card, tennis great, Candi Cox.
Bayanlar ve baylar lütfen hep beraber Guy Young'ı alkışlayın.
Ladies and gentleman, please put your hands together for Guy Young.
Ne kadar da bağışlayıcı birisin.
You're such a forgiving guy.
O yüzden işi zorlaştıran müvekkiliniz adına endişe etmediğim için beni bağışlayın.
So you'll have to forgive me for not worrying about inconveniencing your client.
Yeter ki canımı bağışlayın, ne isterseniz yapayım.
Let me live and I'll do anything. The package.
Arkadaşımı bağışlayın.
You'll have to forgive my friend.
Böyle söylememi bağışlayın efendim, ama henüz bir operasyona hazır sayılmayız.
If you'II forgive my saying so Sir, but we're not exactly operational yet.
Bağışlayın, Komutanım.
My apologies, Commander.
Juliette Barnes'ı alkışlayın, millet!
Give it up for Juliette Barnes, everybody! Come on!
Kendinizi alkışlayın.
Clap for yourselves.
Açık sözlülüğümü bağışlayın ama en büyük yeteneğim, buradaki tecrübem...
Forgive my forthrightness, sir, but what qualifies me to know what is best for The Paradise is my experience...
- Beni bağışlayın.
Forgive me.
Küçük kardeşimi bağışlayın Ergenliğe giriyor da.
He's going through puberty.
Dünyanın en seksi şıllığını alkışlayın.
Give it up for the sexiest bitch on Earth. It's Foofa!
Bağışlayın beni Lordum.
Forgive me, my Lord.
Bağışlayın ama dün konuşmanıza kulak misafiri oldum.
Forgive me, but I overheard the conversation yesterday.