Sloppy traduction Anglais
1,791 traduction parallèle
Ki bu da seni "şapşal iki numara" yapıyor.
Which makes you sloppy seconds.
İyi haber, yakayı ele vermeye yakınlar.
Good news is, they're getting sloppy.
Bunu yapmam. Bunu asla yapmam. Bilmiyorum neden yaptım.
I don't know if it was because I was tired or sloppy.
Ameliyat esnasında bu tür şeyler olur.
They happen to surgeons who aren't tired and sloppy.
Çok dikkatsizce.
- Too sloppy. - Just look into my eyes.
Baştan savmaydı!
That's sloppy!
Sizi baştan savmacılar!
You're sloppy, babies!
Seni masana bağlayıp iliğini kemiğini kurutana kadar son kuruşuna kadar alırım.
I will bend you over your desk and turn you into my sloppy bottom until I get every last cent.
Perşembe ise kıymalı ekmek günü.
Thursday is sloppy joe day.
Ve dikkatsiz davrandım.
And I got sloppy.
Evet, acele etti, değil mi?
Yeah. Because he got sloppy, didn't he? Right?
Bunlar sert adamlardır, ülke fikirleriyle bize halkı kışkırtabilirler
These are prestigious men. If you're sloppy, public opinion overseas will backfire on us.
Fiberli besinlerin kakayı cıvıklaştırdığını bilmiyordum.
I didn't know that high fiber food made you poo sloppy.
Özensizlik...
Sloppy.
Ben öldürmüş olsaydım böyle sulu bir şekilde bitmezdi.
If I would've done it, I wouldn't have been so sloppy.
Bu çok şapşalca.
Well, that's just sloppy.
Şapşal kötü adamlara karşı hiç saygım yoktur.
I have no respect for corrupt men who are sloppy.
Yakın kavgada biraz kötü ama aralıksız kafa kolda iyi.
He's a little sloppy in a closed guard, but it's a solid armbar.
Kesikler özensiz.
The cuts are sloppy-
Oldukça dağınık bir iş.
it was all pretty sloppy.
Cinayetleri dağınık.
His killings are sloppy.
Bu çok dikkatsizceydi.
That was sloppy.
Şapşal.
- sloppy.
Islak bir öpücük ya da etkileyici hiç mi bir şey olmadı?
There was no sloppy first kiss, or touchy-feely of any kind?
Bir de bana dikkatsiz dersin.
And you call me sloppy.
Danny'i biliyorsun.. Mutsuz olduğunda saçmalıyor. Söylememesi gereken şeyleri söylüyor.
You know Danny... when he gets unhappy, he gets sloppy, says all sorts of things he shouldn't.
Gençler dağınık olur.
Juveniles are sloppy.
Bu kesik baştan savma ve aceleyle yapılmış.
These cuts are sloppy, hurried.
Belli ki kameraya yakalanacak kadar fevri ve dikkatsiz.
And sloppy enough to get caught on camera.
Bu da Hodge'un cinayetinde dikkatsiz davrandığını kanıtı evine getirdiğini gösterir.
Which means that she was sloppy about hodge's murder- - Dragged evidence home with her.
Biraz uyduruk olmuş. Bütçeyi biraz aştık.
You're getting a little sloppy.
Bundan sonra radyologa danışırken Tele-radyolojiyi kullan da, beni şapşal yerine sokma.
So next time you consult the radiology attending via Telerad before making me look this sloppy.
Bilirsin bu çok cıvık.
You know, that's just so sloppy.
Cinayetleri organize değil ve özensiz.
THEIR KILLS ARE DISORGANIZED AND SLOPPY.
Onun için fazla özensiz olur.
NO, IT'S TOO SLOPPY FOR HIM.
Beni rahatsız eden, böylelerinin genelde çözülüp dağınıklaşması.
WHAT BUGS ME IS THAT PEOPLE LIKE THIS USUALLY UNRAVEL, GET SLOPPY.
Çoğu çıkarıcı akıl hastasıdır, çıldırmıştır ve özensizce saldırır.
MOST ENUCLEATORS HAVE A MENTAL DISORDER AND ARE FRENZIED AND SLOPPY WHEN THEY ATTACK.
Meşhur "Cıvık Jay" imden yapacağım, orijinal adı "Cıvık Joes" ama bunları Jay yapıyor. Buna da bayılıyorlar.
I make my famous Sloppy Jays, which are really Sloppy Joes, but made by Jay, which they love.
- Cıvık Jay.
- Sloppy Jays.
Adın Jay olduğu için vıcık Jay.
Sloppy Jays because your name's Jay.
İçimde seksin pasaklı olacağına dair bir his var.
Ooh, I got a feeling sex is gonna be all sloppy with you.
Shiva senden sonra benim olacak.
It's gonna be mine. And I'm gonna get all your sloppy seconds.
Ama yeni biri olmalı çünkü bir cesedi o halde bırakmak ya dikkatsizlerin ya da mesaj yollamaya çalışanların yapacağı bir şeydir.
But it must be somebody new, because leaving a body like that they're either sloppy or they're trying to send a message.
Piçlik değil mi, sulu sulu öptüm çocuğu yanaklarından.
I gave the kid's cheeks two sloppy kisses.
Aptal aptal giyiniyorsun, kabasın ve keşke o dar donundaki lastiklerin yarısı kadar iş görebilseydin.
You're sloppy, you're rude, and I wish you worked half as hard as the elastic on those stretched-out underpants.
Bu yarım yamalak bir iş.
This is one sloppy job.
Ama bu basit bir bakım hizmeti değil,... çünkü bu dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan bir mantar.
But this isn't sloppy housekeeping, this is a fungus that is found nowhere else on Earth.
Zamanını boşa harcıyorsun.
So, stop shaving your armpits and get backto your sloppy gap pullovers and your hicima salad. You're wasting your time!
Çok hoş bir gazetecilik örneğiydi o.
That was sloppy journalism.
Cıvıma.
Don't get sloppy.
Çok aptalca.
It's sloppy.