Sneak traduction Anglais
4,665 traduction parallèle
Bu kadar sinsice dolaşmamalısın.
Yeah, well you shouldn't sneak around so much.
Teddy'nin odasına sızmalıyız.
We got to sneak into Teddy's room.
- Seni arkadan gizlice sokacağız.
And then we'll just sneak you back in. Okay.
Çocuk gibi sızıp kaldılar.
They sneak over as kids.
Her zamanki gibi, arkadan gizlice girdiğini duydum.
Heard him sneak in the back, like always.
- Çakal.
- Sneak.
Gece evine gizlice girin.
You sneak into his crib at night.
Gizlice saklanma adına hiçbir şey yapmıyorsun.
There's literally no element of sneak in anything you're doing.
Birazdan buraya gelecek! Anlarsınız o zaman!
He'll sneak in any second.
Seni pis sinsi!
You dirty sneak!
bak herneyse bu bu cumartesi bizimkilere caktirmadan evden kacip ogrenecegiz.
Look, whatever it is, this Saturday, we're going to sneak behind our parents'backs and find out.
Sana 13 dememe rağmen 14 numaralı odaya giriyorsan bu bana güvenmediğini gösterir Jack.
When you sneak into room 14 after I specifically told you room 13, that's because you clearly don't trust me, Jack.
Şöyle bir içine göz de mi atmadı?
She sneak a little peek inside?
Kimse görmeden gizlice girip çıkacağız.
Sneak in and out without anyone seeing.
Daha çok sinsi bir hırsızsın.
You're a sneak thief, more like.
Kapandıktan sonra süzüleceğiz, hafif kafayı çekeceğiz, sonra da vahşi hayatla takılacağız.
We're gonna sneak in after it closes, we're gonna get a little high, and then we're gonna hang out with the wildlife. Huh? Huh?
Gizlice hayvanat bahçesine giremeyeceğini mi?
That he couldn't sneak into a zoo?
"Aşk nasıl da beni böyle gafil avlıyor?"
"How did love sneak in and catch us unawares?"
Laurel ve Hardy, Oscar ve Felix. Gerçekten de Sneak Previews bir sinemada yaşayan iki adamın oynadığı bir sitcom'du.
Laurel and Hardy, Oscar and Felix, really made Sneak Previews a sitcom about two guys who lived in a movie theater.
Roger'la eleştirmen olarak filme gidişimiz Sneak Previews'un bu özel çekiminin konusunu teşkil ediyor.
And how Roger and I go to the movies as critics is the subject of this special take two program on Sneak Previews.
İIk yudumu gizlice içene kadar İcee sayıImaz!
It's not an Icee unless you sneak a sip first!
Yaklaşırsan, vururum.
You sneak up, I shoot you.
Sigara içmeye çıktım.
I come out to sneak a smoke.
Çocukların olmadığı yerden gizlice giderim.
I'll sneak around the school where there aren't kids.
Gizlice, öyle mi?
Oh, you sneak around, huh?
Küçük bir hobbit gibi mi?
Sneak around like a little hobbit.
Allah için ya, hiç mi beklemiyordun gerçekten?
Seriously, pal, did that shocker really sneak up on you?
Yatağımın yanına oturup elimi tutmuştu.
Bo used to sneak into my hospital room and nestle in beside me and... hold my hand.
Morgdaki birinin yanına gizlice yaklaşmamalısın.
You should not sneak up on somebody in the morgue.
Benimle gelmelisin. Bavuluma saklanabilirsin.
You should come with me, sneak into my luggage.
Ama hayır, mükemmel Amerikan aksanlarıyla buraya sızıyorlar. Sanki kahrolası bir sihir numarası gibi, anlıyor musunuz?
But, no, they sneak in here with their perfect American accents like some fucking magic trick, you know?
Ve gece arazi olup, dansçıların resimleriyle geri dönerdik...
We would sneak off at night, And bring back pictures
Bir yıl kadar önce ailemle odaları değiştirdim çünkü arka bahçenin manzarasını sevdiğimi söylemiştim ama gerçekte erkek arkadaşım Gus'un geceleri gizlice pencereden girmesine yarıyordu.
Well, like a year ago, I switched rooms with my parents because I... I said I liked the view of the backyard, but really it was just so that my boyfriend, Gus, could... sneak in through the window at night.
Kız kardeşimle ben alt katta gizlenir anne, babamız uyuduğu zaman bütün dondurmayı çalıp hepsini yerdik.
My sister and I used to sneak downstairs when our parents were asleep... and we'd steal all the ice cream and eat all of it.
Fotoğraf çıktığında çaktırmadan telefonunla fotoğrafını çekip yollasan olur mu?
Can't you just, like, sneak a photo of the Polaroid when it pops up? Just grab one on the phone?
Tablet Ahkmenrah'ı canlandırdığında bizi çaktırmadan içeri alacak.
When the tablet brings Ahkmenrah to life, he's gonna sneak us in.
Gizlice içeri girdiklerini sonra da koşarak uzaklaştıklarını gördüm. Hayalet görmüş gibiydiler.
I see'em sneak in there, and then they come running right back out, down the street, like they seen a ghost.
Sen bilirsin, ama bunları içeriye sokamayız.
Suit yourself but we won't be able to sneak booze into the bowl.
İçeri sokmak kolay.
It easy to sneak booze in.
O zaman telefonunu kullanabileceğimi söylemiştin.
Now you said I could use your phone. Please, give me a sneak peek at the next one?
Ama o gece, sırf beni görkem için gizlice evinden kaçarak her şeyi riske atmıştın.
But you had risked everything to sneak out of your house that night just to see me.
Ne zaman beni babamın ofisine sokabilirsin? Jerry Martin'in burada bir ofisi var mıydı?
So when can you sneak me into my dad's office?
Böyle gizli gizli dolaşma ortalıkta.
You shouldn't sneak up on somebody like that.
Hadi ama farkedilmeden girmeye çalışıyordum Bayan Perry.
Ah, come on, Mrs. Perry, I was trying to sneak in unnoticed.
Gizlice içeri girerek Ejder'i uyanmadan yakalayıp ani bir saldırıyla taşı alacağız ve gemiyle geri geleceğiz.
We sneak in, catch the dragon before it wakes, make a fast attack, grab the gem and fly back.
- Sinsice sokulmadım, oturdum.
I didn't "sneak", I sat down.
Bir arabanın arkasında şehirden mi kaçırayım?
Sneak you out of the city in the back of a cart?
Yavrular dış dünyaya açılacak kadar büyüdüklerinde hangi ayının, habersiz avına gizlice yaklaşması daha olasıdır?
When the cubs get old enough to venture out on their own, which bear is more likely to be able to sneak up on unsuspecting prey?
Büyüklerden gizli ormana gizlice girer orada oynardık.
We used to sneak away into the woods when the grown-ups weren't looking.
Senden de hiçbir şey kaçmıyor, Stan.
Can't sneak anything by you, huh, Stan?
Hiçbir yere gizlice girmek istemiyorum.
I don't want to sneak anywhere. I want the whole world to know.