Son şansın traduction Anglais
2,129 traduction parallèle
Bu son şansın.
This is your last chance.
İdrar örneği almak için son şansın.
Last chance for a urine sample.
Bu senin son şansın, Emily nerede?
This is your last chance. Where's Emily?
Buz hakkında... Son şansın.
About Frost, last chance to deal.
Son şansın Chuck.
Last chance, Chuck.
- Son şansınız Ajan Bartowski.
This is your last chance.
Bu son şansın Bay Kerwin.
This is your last chance, Mr. Kerwin.
Özellikle siz, Bayan Donovan son şansınız olduğunu unutmayın..
Shh. You, in particular, miss Donovan, should consider yourself on notice.
Son şansın.
Last chance.
- Lütfen Fred, bu son şansın.
Please, Fred, this is your last chance.
- Son şansın, Griffin.
Last chance Griffin.
Madem son şansın, sağlam olsun.
If it's only one time, let's do it up.
Kenny Powers'ı görmek için bu son şansınız.
This is your last chance to see Kenny Powers.
Bu, mutluluğun ve geleceğin için son şansın olabilir.
This may be your last chance for happiness and security.
Son şansın, Bataklık Devi.
Last chance, Swamp Giant.
Gelini öpmen için son şansın.
Last chance to kiss the bride.
Peçete yüzüğü için son şansın.
Last chance to go halvsies on the napkin rings.
Bu son şansın Ruben..
So last chance, Ruben...
Son şansın, Belloc.
One chance, Belloc.
Öyle ya da böyle, kızını geri almak için bugün son şansın. Polise haber verirsen, onu bir daha göremezsin.
In any case, today is your last chance of getting your daughter back if you call the police, you'll never see her again
Kızını geri almak için bugün son şansın.
Today is your last chance of getting your daughter back
Bu 7. albümünle ilk sıraya yerleşmen için son şansın olabilir.
This 7th album may be your last chance to go out on top.
Ve mağazamızla sözleşme yapman için de son şansın olabilir.
And it may be your last chance to have a contract with our department store.
Çıkmak için son şansınız.
Last chance to get the hell out of Dodge.
Bunun son şansın olduğunu aklında bulundur.
Remember... that this is your last chance.
Aklında bulunsun bu senin son şansın, Bölüm Şefi Kim.
Keep in mind... that this is the last chance for you, Department Head Kim.
Bu senin son şansın.
This is your last chance.
- Son şansın.
Last chance.
Bu geri dönmek için son şansınız, Majesteleri.
This is your last chance to turn back, Your Majesties.
Bu son şansın amigo.
Last chance, amigo.
Eğer aranızdan ayrılmak isteyen varsa, bu son şansınız.
If any of you wanna leave, now is your last chance.
Bu görev senin kendini bana ve krallıktakilere kanıtlaman için, Bu aileye layık bir erkek olduğunu göstermek için, Ve cesur, onurlu, asil olduğunu kanıtlaman için son şansın.
This quest is your last chance to prove to me and the kingdom that you are a man worthy to bear the family crest, and to show that at your core, you are not rotten, but you are brave, and honorable, and noble.
Hayatlarınızı kurtarmak için son şansınız bu.
This is your last chance to save your lives.
Tekrar ediyorum, bu son şansınız.
I repeat : This is your last oppotunity.
Bu senin son şansın.
It's your last chance.
Son şansın, Marcus.
This is your last chance, Marcus.
Geri çekilmek için son şansın.
Last chance to back out of this.
Fikrini değiştirmek için son şansın.
Last chance to change your mind.
Son şansın, Steven.
Last chance, Steven.
"Yarının Kıyısında" iptal edildiği için Susan Lucci'ye kimin gerçek Daytime kraliçesi olduğunu göstermek için son şansım bu.
'Cause now that edge of tomorrow is been canceled, this'll be my very last chance to show that Susan Lucci who the real queen of daytime is.
Yapmayın millet, Bu okul sporlarındaki son şansım.
Come on guys, this is the last school sport I got a chance with.
Şu son hareketi yapana kadar, büyük bir şansın vardı.
You had a shot up'til you did that last thing.
Bu çete savaşına son vermek için gerçek bir şansımızın olduğunu düşünmesem senden böyle bir şey istemezdim.
I wouldn't be asking you to do this if I didn't think that we had a real shot at ending this gang war.
Cevap vermek için son bir şansın var.
You have one last chance to answer me.
Bana olan bağlılığını kanıtlaman için son bir şans veriyorum.
I will give you one more chance to pledge your allegiance to me.
Diğer tarafa son kararlarını vermeleri için şans tanıyacağım.
I'll give the other party the chance to make a final decision.
Son seferden sonra şansını yüksek görmüyordum.
I did not give much for your chances after the last time.
Haklısın. Bu son şansımız.
We won't get another chance!
Dünyadan kopmuştum, ama beni sıkıntıdan kurtardın ve politikanın kendisinden de öyle, ve bana son bir kere daha savaşma şansı verdin.
I'd given up on the world, but you rescued me from the boredom and restraint of politics and gave me the chance for one more fight.
En son sadece şansının yaver gittiğini düşünmüştüm. Ancak kışla etrafındaki dedikodulara bakılırsa Sende bir çeşit aptal bilgeliği varmış.
I thought you were just lucky last time, but word has it around the barracks that you're something of an idiot savant.
Kimse geçmiş zamanı öğrenememiş Bugün geçmiş zamanın kurallarını tekrar etmek için son şansımız. Kötü not.Sana da, sana da.
It was so bad.