Sonuçlar traduction Anglais
15,264 traduction parallèle
Evet, bazı sevindirici sonuçlar elde ettik ancak hala başlangıç aşamasındayız.
Yeah, I've had some encouraging results, although still preliminary.
Geçen sene, zamanda geriye gidip annemi kurtarma kararı aldım ve bu seçimin bazı sonuçları oldu hayatımın sonuna kadar unutamayacağım sonuçları oldu.
Last year I made a choice to go back in time and save my mother, and that choice had a lot of consequences that will haunt me for the rest of my life,
Doktor ve hemşirelerimiz ön incelemeleri gerçekleştiriyor ve sonuçlar en kısa zamanda size duyurulacak.
Our doctors and nurses are conducting preliminary screening and will be with you as soon as possible.
Sadece yapmak istediğin şeyin olası sonuçlarını anladığından emin olmak için biriyle konuşmak istersin diye düşündüm.
I just thought that maybe you wanted to talk to somebody to make sure that you understand the potential repercussions of your decision.
Büyük programlar ayarladım, kadınlar için girişimlerde bulundum. Sonuçlarını da göreceğim.
I've set up great programs, and initiatives for the women and I will see them through.
Steve, Danny Waldron'un evinden alınan adli tıp sonuçlarını gözden geçiyor.
Steve's been ordering more forensics on evidence seized from Danny Waldron's flat.
O gün amcam sınav sonuçları açıklanacak ilk okul öğrencisi gibi gergindi.
That day uncle was as anxious as a student, whose high school results were due.
Karar vermek ve diğer seçeneklerin sonuçlarını düşünmemek.
To make a decision... forget about the outcome of other possibilities.
Çünkü o zaman el değmemiş değerli keseni şişirip kanlı sonuçların sorumluluğunu üstlenmen gerekirdi.
Because then you would have to distend your precious virgin sacs and shoulder the burden for the bloody outcome.
Söylediği şu, sonuçlar iyi ya da kötü olsa da savaşta ya da barışta, bir lider asla üste çıkmamalı.
What he's saying is, outcomes good or bad... in war times or peace, a leader can never, ever come out on top.
Doğru kararı vermiş ol ya da olma sonuçlarına katlanmak zorundasın.
Whether you made the right one or not, you're gonna have to live with it.
MR ve belinden alınan sıvının sonuçları sana multpl skleroz yani MS hastalığı teşhisi koymamızı sağladı.
The results from the MRI and the lumbar puncture give us reason to believe it's a disease called multiple sclerosis.
Tabii, ben senin tahlil sonuçlarına inanan bir salağım.
Sure, I'm an idiot who believes scans.
Arama sonuçlarıyla oynamıyorlar ancak şöyle diyelim, Moda Dünyası'nda iki tam sayfa...
They don't manipulate search results, but let's just say a big spread in Vanity Fair...
Önce seçim sonuçlarını görmemiz lazım.
We'll have to see how the election goes first.
Bütün her şey senin ve benim yaptıklarının sonuçlarını anlamalarını sağlamak.
It's up to you and I to make them understand the repercussions of their decisions.
Detayları bilmiyorum, ama eğer onu öldürtseydim bunun sonuçları olurdu.
I don't know the details, but if that's what got him killed, there will be consequences.
Eğer % 100 emin değilseniz, DNA sonuçlarını bekleyelim, tamam mı?
If you're not a 100 % sure, let's just wait for the DNA result, OK?
DNA sonuçlarını elde edinceye kadar kesin olarak bilemeyeceğiz.
So we won't know for sure until we get the DNA results.
Ken bu sonuçları sana vermemi söyledi.
Ken told me to give you this result.
Araştırma sonuçlarınızı kullanarak bu dört arkadaşınızın kurtulması adına bizi ikna etmek için son şansınız.
This is your chance to use your research and convince us that these four deserve our trust or need to stay on the bench.
Sonuçları kendin de görebilirsin.
You can see the results yourself.
Sonuçlarını bile bile doğruyu söyleyebilecek misiniz?
Can you allow yourself to tell the truth even if you know the consequences?
Ve burada öylece saçma bir kan testi sonuçlarını beklemeyeceğim.
And I'm not waiting around for some ridiculous blood results.
Sonuçlarını alabilir miyim?
Can I have his results?
Kan testi sonuçlarının bir kopyasını aldım.
I got a copy of your blood tests.
Sonuçlar daha açıklanmadı ama Anneciğim bana tiyo verdi.
I lost. The results haven't been announced yet, but...
Beyler, Bodmin seçim sonuçları şu an elimde!
Gentlemen, I have here the results of the Bodmin constituency.
Evine dön yoksa bazı sonuçları olacak.
Go home, or there will be a cost.
Kendi yaptıklarımın sonuçlarıyla uğraşmama izin vermeliydin. Ama olmaz...
You should have left me at the grill, Stefan, let me deal with the consequences of my own actions, but, no.
Alo, evet, Casimiro'nun test sonuçları için aramıştım.
Yes, I'm calling for Casimiro's test results.
Ve de sadece kendimi ve Clary'i düşündüğümü ama başkalarının başına gelecek sonuçları düşünmediğimi de düşündüğünü biliyorum.
And I know you think that I was only thinking about myself... and Clary, and I wasn't thinking about the consequences to anyone else.
Laboratuvar sonuçları geldi.
Just got labs.
Soluk borun tam olarak iyileşmedi ve son odiyometri sonuçların sağ kulağının işitme yeteneğini neredeyse tamamen geri kazandığını gösteriyor.
Your tracheal injury is not... fully healed, and your latest audiometry shows that the hearing in your right ear has almost completely returned.
Her emri, her tavsiyesi korkunç sonuçlar doğurdu.
Every order, every piece of advice, a dire consequence.
Fakat çocuklar evliliğin doğal sonuçları değil midir?
But children are the natural consequence of marriage, are they not?
Elbette başka sonuçlar da vardır.
Surely there are other outcomes.
Laboratuvardan izmaritteki DNA ile ilgili birincil sonuçlar geldi. Eşleşme yok.
The lab kicked back preliminary results on the DNA from the cigarette... no match.
Tercihen gerçek bir makineyle tarama sonuçlarını destekleyecek bir uzman getirtebilirsek...
If we can get an expert witness to corroborate the results of the FMRI, preferably not a homemade one...
Gelmeni istedim çünkü bu talihsiz NZT felaketinin benim için öngörülemez sonuçları oldu.
I asked you to come because this unfortunate NZT plague has had unforeseen consequences for me.
Bunlar senin röntgen sonuçların.
These are your x-rays.
Eğer beni biri, düşünmeden gönderilen online içeriklerin sonuçları hakkında uyarsaydı..
If only someone could have warned me about the terrible repercussions of one impulsive online comment.
Uygulamam online gönderileri göndermeden önce, sonuçlarını önceden öngörebilir ve sizi sonsuza kadar pişman olacağınız şeyler yapmaktan koruyabilir.
My app would predict the actual consequences of your online posts before you hit send, protecting you from making mistakes you'll regret forever.
Tüm interneti tarayan, talihsizlikleri ve sonuçları olay günlüğüne kaydeden ana yapıyı tamamladık.
We built a mainframe that scans the entire Internet, logging every online disaster and its repercussions.
Bu örnekler, düşünmeden gönderilen içeriklerin negatif sonuçlarını programa öğretecek.
These examples will teach the app to actually anticipate the negative consequences of impulsive posts.
Online hareketlerinizin sonuçlarına karar vereceğim.
I will determine the consequences of your online interactions.
Belki de toplumunuz, eylemlerinin sonuçları konusunda uyarılmak için bir bilgisayar programına itibar etmemeli.
Perhaps your society should not rely on a computer program to warn them of the consequences of their actions.
Tomografi sonuçlarını bekliyoruz.
We're waiting for the C.T. results.
Röntgen sonuçlarına bakmıştır.
Probably from the imaging.
Bay Law, keşke sadece burkulma olsaydı ama röntgen sonuçlarına göre omurganda bir kütle var.
Uh, Mr. Law, I wish this was just a sprain, but, um, your X-rays have revealed a mass on your spine.
Saat kaçta sonuçları alırsınız biliyor musun?
Do you know what time you'll have the results?