Sordum traduction Anglais
8,946 traduction parallèle
Hangi senaryonun olası olduğunu kendime sordum.
Well, I asked myself, What scenario's more likely?
Bana biraz zaman kazandırımısın diye sordum.
I'm asking you to buy me some time.
David, kapıcı kıza nazikçe sordum, küpelerimi çaldın mı diye, ve kız buz kesti, ve şimdi rehine dükkanının yoluna düştü!
! Moira : David, I politely asked that concierge girl if she had stolen my earrings, and she turned ice cold, and now she's on her way to a pawn shop!
Herzaman kendime sordum
I kept on asking myself
Genel şeyler sordum sadece.
I just asked him generally.
Ben kazanacak mı diye sordum.
You said she can win. I asked if she will win.
- Sordum.
I did.
Sana sordum.
I was asking you.
- Ben de sordum.
Hey, I'm asking.
I sanatçı bile yeniden şüpheliyim. Ona sordum.
I doubt the artist could even reproduce it if you asked him.
Büyük annenin nerede olduğunu sordum.
I asked you where your grandmother is.
- Ne istediğini değil, kim olduğunu sordum.
I didn't ask you what you want. I asked you who you are.
Bay Strange'e bunu sordum.
I asked Mr Strange about that.
Ona bizimle yer misin diye sordum.
You know, I asked him if he wanted to eat with us.
Hindistan cevizi ve safran var mı diye sordum. Sanki Yunanca konuşuyormuşum gibi bana baktılar.
I asked if they had nutmeg or saffron - they looked at me as if I was speaking Greek.
Herkese sordum, hey dostum açık küme nedir biliyor musun?
I asked everyone. "Hey, mate, you know, open class, what that mean?"
Ben de bir gün sebebini sordum.
So I asked him one day,
Ve kendime nasıl bir hükümetin insanların ihtiyaçlarını karşılamada bu kadar uzak kalabileceğini sordum.
And I asked myself how a government that exists for the people can be so out of touch with what they need.
- Nereye gidiyorsunuz diye sordum.
I asked where you are headed.
Jessica, bir soru sordum.
Jessica, I am asking you who this boy is.
Çok az soru sordum.
I merely asked questions.
Jeeves'a bile sordum.
I even asked Jeeves.
Sana fikrini sordum mu?
Did I ask for your opinion?
- Direkt sordum ona, "Kim bu kız?".
I asked him, "Who is this chick?"
Ben de aynı şeyi ona sordum. Çünkü arada kalmak istemiyorum.
I asked her the exact same thing, because I don't wanna be in the middle of any of this.
Baban aradı mı diye sordum, sen "evet" dedin ben de "hıı" dedim.
I asked if Dad called you and you said "Yes" so I said "hum"?
- Kilometreyi sormadım, zamanı sordum.
I didn't ask in Kilometer... I asked you time..
Araştırmamı yaparım, ve komşulara da sordum.
I do my research, I ask neighbors.
Ona aşkı bulup bulamayacağımı sordum.
I asked him if I was gonna find love.
Üvey babam ölürken odasına gittim ve bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum.
When my stepfather was dying... I went into his room, and I... I asked him if there was anything that he needed.
Ama kendimi sordum.
But I asked myself,
"Leslie olsa ne yapardı?" diye sordum kendime.
I just thought, "What would Leslie do?"
Aslında sekreterinize sordum, yarım saatlik boşluğunuz varmış.
Well, actually, I checked with your staff and they said that you have a free half hour.
Yanına gidip erkek arkadaşı olup olmadığını sordum o da bana "artık var" deyip göz kırptı.
I went up and asked her if she had a boyfriend, and she said, "I do now," and then she winked at me.
Neden insanlar kapıya süpürge bırakıp duruyorlar? Ben pek de "yemek pişerken toz da alayım" diyen kızlardan değilimdir de ondan sordum.
Uh, why do people keep leaving broomsticks on the porch, seeing as I'm not exactly a "sweep while the soup is cooking" kind of gal?
Ona Stephen Hawking'in araştırmacı gazetecilik yazısı yazmasının ne kadar sürdüğünü sandığını sordum.
I asked him how long he thought it took Stephen Hawking to type a piece of investigative journalism.
Tüm hapishaneye sordum.
I asked this whole goddamn prison.
Herkese sordum fakat...
I've asked everyone, but...
Bunu kendisine sordum, itiraz etmedi.
I asked him, and he didn't correct me.
Yüzüne karşı ne olduğunu sordum sen de bilmediğini söyledin.
I asked you, to your face, what happened, and you said you didn't know.
Senin ne düşündüğünü sordum.
I'm asking you what you think.
- Nereden bulduğunu sordum.
- I just asked him how he found it.
- Sana mı sordum?
Did I ask you?
Şunu sordum kendime, "Bizim şuan içtiğimiz gibi neden içmesinler?"
- I said, " Why can't they drink water like we can?
- Sadece öğle yemeğimin sende olup olmadığını sordum.
- I just asked you if you had my lunch.
Gerçekten, evlilik sordum.
I asked her to marry him.
"Böyle şeyleri büyükler konuşur" demişti. Ben de "peki Almanlar seni öldürmeye çalıştı mı hiç" diye sordum.
He sai that was grown-up stuff, so... so I aske if the Germans ever trie to kill him.
Etrafa sordum ama bir şey gören veya duyan olmamış.
I asked around, but nobody saw or heard anything.
Birinin kulede olduğunu bildiğim için sordum ben de.
I knew somebody was already in the tower. I asked.
Babana ne olduğunu sordum, o da erkek kardeşine araba çarptığını söyledi.
I asked your father what happened, he said your brother had got hit by a car.
Ben sordum.
I do.