Sour traduction Anglais
1,623 traduction parallèle
-... krema ve soğan...
-... sour cream and onion...
Sekiz ay önce bir operasyon ters gittiği için ekibini kaybetti.
Eight months ago he loses his team when a deal goes sour.
Sanırım krema biraz ekşiydi.
- The cream tasted sour.
- Ekşi krema?
- Sour cream?
Bunlar, yemek için çok ekşi olacaklar.
These are going to be too sour to eat.
Möchte ich nicht ekşili tatlı tamam mı?
Möchte ich nicht sweet and sour, okay?
Ekşili tatlı yok.
No sweet and sour.
Büyünün bozulmasından korkmuyor musun?
Aren't you scared of when it'll turn sour?
Neyin büyüsünün?
When what'll turn sour?
Sence bozulmak zorunda mı?
You think it has to turn sour?
Sütü bozuk karı!
She nursed you on sour milk!
Biraz daha salsa ve acı sos alabilir miyim?
Could I have a little more sweet and sour sauce, and some hot sauce?
Evet, tatlı acı gibi.
Yeah, like sweet-and-sour.
Birbirimizi çok severdik.. .. ama kötüleşmeye başladı, nasıl olduğunu bilirsin.
We loved each other very much but it started to go sour, you know how it is.
İşlerin sarpa sardığı durumlar.
That things have gone sour.
- Ekşi mi?
- Sour?
- Ekşi.
- Sour.
- Bu elmalar çok ekşi değil mi?
- Aren't these apples too sour?
Mayhoş domuz eti...
Sweet sour pork...
Erişte, mayhoş domuz eti.
Noodles, sweet sour pork.
Erişte ve mayhoş domuz eti yedim.
I ate noodles and sweet sour pork.
Soygun eğlencelidir ve eğlence asık suratla birlikte gitmez.
Robbery is fun, fun doesn't like sour faces.
Tatlı ekşi erişte.
Hot and sour noodles
Ekşi samanyolunun yanında başında Chihuahua olan Yaşlı Kadın'ın hemen yanında.
Near the Sour Milky Way. Right, near the Old Lady with the Chihuahua on her Head.
Tatlılı ekşili tavuğa ne dersin?
How about sweet and sour chicken?
Biz çalışanlar da alevleri seyrediyorduk. Keskin bir koku vardı etrafımızda.
And we, the staff were there, watching the flames and the smell was everywhere, sour and pungent.
- Emin misin?
- Are you sour?
Hayır. Ama şimdi yukarıda viski çeşmesi kuruyorlar.
No, but upstairs they're setting up a whiskey-sour fountain.
Kendi kıçını mı korumaya çalışmış?
He turned sour to save his own ass?
Aslında tam o sırada, George Sr. da zor durumdaydı. Cebinden düşüp ısıtıcının altına giren ekşili jelibonu kovalarken sıkışıp kalmıştı.
In fact, at that very moment, George Sr. was in a tight spot... as he'd gotten himself wedged under the furnace... while chasing after a sour ball that had rolled out ofhis pocket.
Senin gibi yaşlı bir bunağın önünde asla af dilemem..
No way am I apologizing to a sour old man like you!
Kokusu anımsattı. Levrek, hafifçe tatlı ve tuzlu bir çeşniyle kaplanmış.
That's what the aroma reminded me of - snapper... lightly layered with a sweet and sour relish.
İki tane tatlılı ekşili tavuk sipariş edecektim.
I'd like to order 2 sweet and sour chicken dinners to be delivered, please.
Dışı karartılmış. haşlanmış patates, acı soslu, soğansız.
Baked Potato, sour cream no chives.
Ev yapımı domuz sucuğu, tatlı ekşili lahana.
i'm making homemade bratwurst with sweet-and-sour cabbage.
Şekerlemelerden alabilir miyim?
Um, can I get some of the Sour Patch Kids please?
1'e 5 bahse varım ki ; ben daha sütü ekşitmeden bu işide batıracaksın.
I give you five-to-one odds you snort the place into the ground before the milk has a chance to sour.
Sizinki gibi... Bazen kokar... Bu, bilirsin biraz ekşi... yada kötü koku rahatsızlığı...
like yours... sometimes get a, um, odor... that's, uh, you know, sour... or-or-or very unpleasant kind of stench of -
Bu çok acı bir tat bıraktı.
'Oh, this really leaves a sour taste.'
Yüzünün haline bakılırsa, belki de yeşil elmalı martini istemeliyim.
By the look on your face, I should have ordered a sour apple martini. By the look on your face, I should have ordered a sour apple martini.
Böyle ekşi bir suratla yeni ve iyi bir koca bulamazsın.
Won't catch a pretty new husband with a sour face like that.
Ben de iki numaradan alabilir miyim, acı sos olmasın?
And can I get a number two, no sour cream?
Ekşi püre.
Aw, sour mash.
Suratını asma öyle.
Oh, don't look so sour.
Biraz ekşi, değil mi?
It's a bit sour this, innit?
Bir gün, olaylar kötüleşecek.
One day things are gonna go sour.
Bu yüzden bu işi bıraktılar.
That's why they stopped using it when the ground went sour.
Zengin insanların lanetlenmiş olduklarını düşünmeye başlamıştım. Onlara göre sadece havuç, ekşimiş çorba ve patates insana huzur verebilirdi.
I used to think rich people were cursed, and that only garrets, sour soup and potatoes can bring people joy.
Kayısı likörü istiyorum lütfen.
I would like an Apricot Sour, please.
Kayısı Likörü mü?
Apricot Sour?
- Sakızlı şekerleme istiyorum.
Um, I'll take the Sour Patch Kids.