English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ S ] / Speech

Speech traduction Anglais

9,928 traduction parallèle
Prens burada konuşmasını yaptıktan sonra ben bizzat ona ve prensese eşlik edeceğim ve çay içilecek olan şu odaya götüreceğim.
After the crown prince gives his speech here, I personally will escort him and the princess inside this room where we will take tea.
- Buna konuşma özgürlüğü deniyor.
I believe it's called free speech.
Hayatınızın konuşmasıydı sayın başkan.
Speech of a lifetime, Mr. President.
Başkanın konuşması yayınlanır yayınlanmaz o kule ve üzerindeki herkes tam anlamıyla bir hedef haline gelecekler.
As soon as the president's speech goes wide, that rig and everyone on it becomes painted with a big, fat target.
Onaylamadığı bir söz olduğu için bunu reddedebilir mi?
Can she deny that because it's speech - she doesn't approve of?
Bu bizi konuşma özgürlüğü tartışmasına getirir.
- Well, now we come around - to the free speech argument.
- Pekala. Durum şu. Konuşma ona ait değil.
Okay, well, here's the thing, it's not her speech.
Hizmeti satın alan kişinin sözü.
It's the speech of the person purchasing the service.
Uluslararası Basın Kurulu'nda gazetecilik ahlakı konusunda bir konuşma yaptın.
You made a speech to the International Press Commission about the ethics of journalism.
- Konuşma yazıyorum.
I'm writing a speech.
Nixon basit bir galibiyetle yetinmeyecekti.
That's all I got so far. Well, that's a pretty good speech, sir...
Bekle biraz.
Thank you for the speech, Natalie. I'll try to do your words justice.
- Eski beni tanıyorsun sen.
The President's giving a speech.
1954 ile 1980 yılları arasında hiçbiri aktif değildi.
Why aren't they firing? They're waiting for the end of the speech.
Bana telefonunu ver.
Polling indicates a terrific response to your speech.
Bu sözü sana omu söyledi?
He gave you the speech?
- Konuşman metnin.
- It's your speech.
Onun konuşmasını kesip, senin kaydettiğin kaseti yayınlayabilirim.
I can cut off her speech, and play one that you record.
- O konuşmayı durdurmak zorundayız.
- No. We have to stop that speech.
Konuşman işe yarıyor.
Your speech is working.
Gates Foley, yayın istasyonunun altına senin şu maşanın hareketlendirici konuşmasını kapatmak için gidiyor.
Gates Foley is going to the tunnel under the relay station to shut down your protégée's rousing speech.
- Zoe'nin konuşmasını durdurdun.
- You stopped Zoe's speech.
O lanet konuşma birkaç saat çalsaydı kalplerini ve zihinlerini nasıl kazanabilirdim?
How can I win over their hearts and minds if the damn speech only played a few hours?
Konuşmam mı?
The speech?
İfade özgürlüğü yüzünden mi?
For what? Freedom of speech?
Darnell burda Central Park'taki kayıkhanede bir konuşma yapıyor.
Darnell's giving a speech here at the Central Park boathouse.
Galiba bir hastanızın, bir mezuniyet konuşmasını yazması gerekecek.
It looks like a certain patient of yours is gonna have to write a graduation speech.
Sözlerin gücüyle yaşamış bir adam için sessiz kalarak konuşamamak çok acı verici.
Painful, I know, for a man who lived by the power of his speech to be silenced.
Her neyse, uyanıkken tümörün yanındaki kısınlara, elektrik simülasyonu ile sondalama yaparken, konuşmamın sende olumsuz bir etki ya da bilişsel bir etki de bulunmadığından emin olacağım.
Anyway, while you're awake, I'll be probing certain areas near the tumor... With electrical stimulation to make sure that you don't adversely affect my speech or cognitive abilities.
O konuşma neydi?
What was that speech?
Nutuk çekmek zorundaydın.
You had to give a speech.
Ve herkes oraya çıkıp hayatta kalma konusunda duygulandırıcı bir konuşma yapmamı bekliyor.
And everybody expects me to stand up and give some really moving speech about being a survivor.
Bugünkü buluşmayı kaçırdım çünkü o konuşmayı herşeye rağmen yazmaya karar verdim.
I-I skipped today's meeting because I... I decided that I'm gonna write that speech after all.
Konuşma hiç de umrumda değil.
I don't give a crap about the speech.
Şu konuşmayı yazmaya karar verdim. Aria da yardım etmek istedi. Beni bekliyor şimdi.
I decided that I was gonna write the valedictorian speech and Aria offered to help me so she's waiting on me right now.
Ta başta istemediğim o aptal mezuniyet konuşmasını yazmaya iki haftamı harcadım.
I've spent the past two weeks writing that stupid valedictorian speech that I didn't even wanna give in the first place.
Tatlım, yazmaya başladığından bu yana durumlar değişti.
Honey, the circumstances have changed since you started that speech.
Konuşman bunun üzerine miydi?
Is that what your speech is about?
- O aptal konuşmayı unutalım.
- Oh, my God. Just forget about the stupid speech.
Sürtük, az önce son derece hoşuma giden bir konuşma yaptın o kadar.
- Wait. - Bitch, you just made an eloquent speech that I greatly appreciated.
Dahiyane konuşmamdan bahsetmedi mi sana?
She didn't tell you about my clever speech?
Bu konuşma biraz "kaşarlaşsa" da "süzme" devam etmem gerek.
I'm afraid, even though this speech is a little cheesy, I Muenster continue.
Konuşmanda söz verdiğin gibi.
Like you promised in your speech.
Konuşman.
Your speech.
Avrupalılar hep hoşgörüden ve ifade özgürlüğünden bahseder ama bizim için geçerli değildir bu.
The Europeans, they all talk about tolerance and free speech, but it doesn't include us.
Koca bir teşekkür konuşması mı, şehirdeki en iyi donatlar mı?
So... Big thank you speech or the best doughnuts in the city? Ooh.
Bu konuşmayı 1 milyon kere duymuşuzdur.
We've had to hear this same speech a million times.
Size bütçemiz az ve sadece işimizi yapmaya çalışıyoruz konuşmasını yaptı değil mi?
Gave you his "we're underfunded and we're just trying to do our jobs" speech, right?
- Olağanüstü bir konuşma. Arabaya bin.
Fabulous speech.
Dedem emekli olduğunda altın saat almıştı ve bunu yapmak için Eastern havaalanında 40 yıl boyunca çanta dağıtması gerekti.
I want to hit them right at the end of his speech. John :
Konuşma isteriz!
( cruz ) speech, speech, speech!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]