English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ S ] / Stack

Stack traduction Anglais

1,957 traduction parallèle
Arkamda duran bütün yığın için bunu yapmam gerekiyor ancak ondan sonra eve gidebilirim.
I have to do this for that entire stack there, and then I-I get to go home,
Tamam, ben ofisime geri dönüyorum neler bulabileceğime bakayım.
Okay, I'm gonna take this stack back to my office, see what I can find.
İnsan niye samanlıkta iğne bırakır ki?
Why would anyone leave a needle in a stack of hay, anyway?
Daha sonra beş adet oyuncak bloğu üst üste koyup hiçbirini düşürmeden karşıki masaya götüreceksiniz.
Then stack five toy blocks and take them without dropping them to the desk over there.
You're like a short stack of pancakes.
You're like a short stack of pancakes.
Karavanda bunlardan bir yığın vardı.
There's a stack of them in the RV.
ESPN2 de manyak bir şey gördüm, küçük Asyalı çocuklar bardak diziyorlardı *.
I saw this shit on ESPN2, where, like, these little Asian kids stack cups.
Maple şuruplu krep, büyük boy!
Stack of Vermont, Gorgeous One! - ( GROANING )
Harf sırasına göre dizmeliyiz.
We should stack these alphabetically.
Hesabına bir sürü para yatırırız.
Put a stack of cash in the account.
Bu şehirde gerçek suçlular var, Powell. O yüzden bir caniyi durduran bir adamı listenin en sonuna koyduğum için bağışla beni.
We've got real criminals in this city, Powell, so forgive me if I move the guy who took out a felon to the bottom of the stack.
- Evet. Şirketteki kullanıcılara ait IP adreslerinin değişim kombinasyonunu bulabilsek bile o bilgisayarı bulmak, samanlıkta iğne aramak gibi bir şey olur.
So even with the company's user logs, finding a constantly changing address is like finding a needle in a stack of needles.
Herneyse, Kanada domuzumun yanına kahve alacağım.
Anyway, I'll have the short stack, the coffee, and the side of Canadian bacon.
Kentucky'ye dönemeyecek olabilirim ama her iddiaya girerim ki er ya da geç, tatlımı ve hindi pastırmamı yemenin bir yolunu bulacağım.
I may not be able to return to Kentucky... But you can bet your ass I am going to figure out a way to eat my short stack and turkey bacon in peace, sooner rather than later.
Buraya ilk gelişim, bu nedenle öncelikle kahve, istiyorum, sonra tatlı ve hindi pastırması alacağım. Er ya da geç.
I'm new here, so I'd like to try the coffee, the short stack, and the turkey bacon, sooner rather than later.
Kreplerden söz açılmışken kesinlikle Clam Cabin'deki bol midyeli ve boş şuruplu bir krepe hayır demezdik, değil mi, Scoob?
And speaking of pancakes, oh, boy. I sure could go for a big stack covered with clams and syrup at the clam cabin, right, Scoob?
- GPA Mendoza yolunun güneyi, - sadece okulda tüttürme şüphesi, - ve klasik gözaltı raporlarının kalınlığı.
Just a GPA south of the Mendoza line, a suspension for having pot in school, and a wickedly thick stack of detention notices.
Ben de biyografimi göndersem şansım ne olurdu acaba?
I wonder if I threw my bio-data in the mix, How I would stack up?
Geçen ay patronun önüme çözümsüz kalmış bir sürü dosya yığdı.
Last month, my boss puts a stack of dead cases on my desk.
Ne diye "Ben Ne Kadar Salağım" kitap serisini saklıyorsun ki?
Why would you keep a stack of "How I'm a Dummy" books everywhere?
Herkesin gözleri çıkarılmış olan bu dergileri göremeyeceksin.
You'll never see this stack of magazines with everybody's eyes cut out.
Mahkeme celbi gerektirse de insan kaynakları birimi, eninde sonunda onu, diğer çalışanlara tacizden dolayı istifaya zorlardı.
It took a subpoena, but the store's hr department finally turned over a stack of harassment complaints against him by other employees.
Ayrıca yarına kadar okumam gereken bir yığın kitap özeti var.
Well, I also have a big stack of book reports To read for tomorrow.
Diyelim ki İçişleri beni bir uyuşturucu imparatorundan para almakla suçladı ve sana bunu doğrulayan bir yığın delil gösterdi.
Let's say IA accused me of skimming off a drug book. And they showed you a stack of evidence that suggests that I did it.
Eskiden ilk önce senin tepen atardı.
You used to blow your stack first.
Bu tekerlek lastiği de kim?
Whoa. Who's this stack of tires?
Gördüğümüz şey, öyle bir medeniyet ki, dev taş blokları taşımak için teknolojileri var... onları, inşa etmek istedikleri yerlere taşıyorlar, istifliyorlar, kesiyorlar, ve bu devasa blokları birleştirerek bazı durumlarda neredeyse yok edilemez yapılar oluşturuyorlar.
What we see is a culture who have got the technology to quarry giant blocks of stone... move them to the site where they want to build and then to stack and cut and articulate these massive blocks into, in some cases, almost indestructible structure.
Benimle evlenmeye can atan iyi eğitimli ve iyi görünüşlü kadınların resimlerini bir araya toplasam gökdelen kadar uzun olur.
Just the stack of pictures of educated, beautiful women from good families who are lining up wanting to marry me could make a building.
Üst üste yığın beyler, acele edin.
Stack them high, boys. Stack them high. Hey!
Ormanın ortasında taze pişmiş Waffle'lardan bir yığın.
There's a stack of freshly made waffles in the middle of the forest.
Her biri etiketlenip sıraya konduktan sonra kutunun ön tarafını bu şekilde işaretle ve çamaşır odasında istifle.
So once each one's been labeled and collated, ust mark the front of the box like so and stack them in the laundry room.
Beni takip edin!
On me. Stack on me.
Dutch'ı izleyin!
Stack on Dutch!
Bir tepsi alın sepetten de plastik çatal ve kaşık alın.
- Take one tray from the stack, one plastic fork and spoon from the basket.
Bir tepsi alın ve sepetten de plastik çatal ve kaşık.
Take one tray from the stack, one plastic fork and spoon from the basket.
Kutuyu şuraya koy.
Yo, put that stack over there.
Bana verdikleri bir yığın sayfaları okuyordum İmzalamam gerekiyordu. Ve buradayken bana yaptıkları şeylerin listesi vardı.
I was reading - They gave me this stack of papers, uh, that I had to sign, and there was all this stuff about what they did to me while I was here.
İlerle, şu kapının yanına istiflenin.
Move out, stack up on that door.
Fazla yer kaplamadı para.
It's a small stack.
Bekle bir saniye, olaylar arasında bazı kopukluklar var.
Hang on a second, something doesn't stack up quite right with this, all right?
Lik, mayınları çıkartıp kutulara yerleştir, anladın mı?
Case, take this, remove all the mines and stack them in the boxes. You got that?
sabah 7 : 00'de başka bir dedektife atanmışsınız onunla birlikte bir sürü kişiyi yönetiyorsunuz sürekli dışarıdasınız ya El Paso'ya gidiyorsunuz ya Deming'e, ya Alamogordo'ya Lordsburg'a, Albuquerque'e, her nereye olursa.
OO in the morning, and you were assigned to another detective, and you and him who had the stack of leads, and off you went whether you went to El Paso, to Deming, to Alamogordo, Lordsburg, Albuquerque, whatever.
Diğer elini de koy.
Stack it.
Sen yağları diz.
All right, you stack the butter,
- Havlu koymayı unutmuşum.
- I forgot to stack the towels.
İncilin üzerine yemin ederim.
I'll swear on a stack of Bibles.
Hepsi çatlayacak, patlayacak.
You're gonna crack'em and rack'em and stack'em.
İguanamın yanında bir yığın vardı.
There should be a stack of them near my iguana.
Pazar ekinden topladığınız bir miktar market indirimi kuponu nu gördüm.
And I saw a stack of grocery coupons from the Sunday paper.
Başkan şehre bir yardım kurumu için geldi ve bakılması gereken bir sürü polis raporu var.
The president just arrived for a fundraiser plus a huge stack of police reports just came in.
VNC Konsol kullanarak kaçak yoldan bir Trojan yükledim. Bununla arabellek taşkınına sebebiyet vererek eşzamanlı data paketlerini bozdum.
I used a VNC controller to piggyback the upload with a Trojan and corrupt the streaming data packets by initiating the stack buffer overflow.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]