Stands traduction Anglais
5,947 traduction parallèle
Yürürlükteki kanuna göre, merhum Vali Burrell sağ olsun vatandaşlar ölüm sonrasında vasiyetname oluşturamıyorlar.
As the law stands now, thanks to the late great Governor Burrell a citizen cannot posthumously execute a last will and testament.
Ona karşı geldi ve artık olmaz dedi.
So he stands up to him and says, no more.
Bu süreç, şimdiye kadar, sıkıcı,... son derece kusurlu.
The process, as it stands now, is tedious, highly imperfect- - I believe it can be improved upon.
Onların yaraları korkunçtan fazla,... sebebi ise- - doğrudan şarapnellerin yolunda oturmuş olmaları.
Their wounds were by far the most gruesome, which stands to reason- - they were seated directly in the pathway of the payload of shrapnel.
Jacques St. Teton aradan tek isim olarak sıyrılıyor.
Jacques St. Teton is the only name which really stands out.
Kim başarılı duruyor, biliyor musun?
Do you know who stands to succeed
Karşısında duran herkesi ezip geçecek.
It's gonna wash away anything that stands against it.
"E" den kastın Elijah Hall olma ihtimali var mı?
Any chance "E" stands for Elijah Hall?
Lanie incelemesinin arkasında duruyor.
No, Lanie stands behind her examination.
Bence bu olmadan da dava devam edebilir.
But I think the case stands up without that.
Henry'nin kimin tarafında olduğunu biliyoruz.
We know where Henry stands.
İşlem yönteminin uyması, İngiliz askerlerini cezbeden suikastçının aynı zamanda küçük hanım Sara'yı da kaçırmış olabileceğini gösteriyor.
As the modus operandi match, it stands to reason that the same assassin that lured these men to their deaths may have taken Miss Sara as well.
Bir nedeni var.
Well, it stands to reason.
Hadley'in bulunduğu toprağın sahibi babanın şirketi olabilir ama biz bu kasabayı kendi ellerimiz ve sevgimizle inşa ettik.
Your father's company may own the land that Hadley stands on but we have built this town with our own hands, and our love.
Martin ayağa kalktı, bana baktı ve dedi ki ;
Martin stands up, looks at me, and says,
Barın öteki tarafında bir adam ayağa kalktı. Ve arkadaşlarına dedi ki ; "Döneceğim."
And from across the room, this guy stands up, looks at his friends, and says, "I'll be back."
Tribünlerin altındaki bakım tünelinde.
It's in the maintenance tunnel underneath the stands.
- Bu mantıklı görünüyor.
Well, that stands to reason.
Büyük jüri önünde çözümünüz nasıl duracak görelim.
Let's see how your resolve stands up in front of a grand jury.
Ve bugün burda üniversiteden bir yetenek avcısı maçı izliyor.
AND THERE'S A COLLEGE SCOUT IN THE STANDS,
Ayrıca, "ZH" nin açılımı "zührevi hastalıklar."
Also, "std" stands for "sexually transmitted disease."
Senatör O'Hara'ın komitesi bu iade edilmesi istenen limanları tasfiye ederse, Ling bir servet kaybetme durumunda olur.
If Senator O'Hara's committee eliminates those ports of call, Ling stands to lose a fortune.
Evet, yani eğer teklif hala geçerliyse
Yeah, I mean, if the offer still stands.
Tamam, burası. "Genel olarak, Cardiff Devi Taşınabilir PC gösterişsiz bilgisayarlar arasında kendine güçlü bir yer ediniyor."
Okay, here we go. "Overall, the Cardiff Giant Portable PC stands out as a strong contender in no-frills computing accommodation."
Bence "PS" onun kısaltması.
I think that's what the "PS" stands for.
Bir şey değişmedi, sen bu dünyada merhametine kalmış yalnız bir kızla gayri meşru bir ilişki yaşayan gayri meşru bir adamsın.
It stands thus... you are an illegitimate man With an illegitimate relation to a girl, A girl who is alone in this world and at your mercy.
- Teklifin hala geçerliyse.
- If the offer still stands.
Kafana koyduğun bir şey varsa vay aranızda kalan adamcağızın haline!
Woe betide the man that stands between you and what you set your mind upon.
Ve an itibariyle, asla bilemeyeceğiz, değil mi?
As it stands at the moment, we'll never know, will we?
Teklifim hâlâ geçerli Bay Duffy. Bendeki yarımın yarısı.
Now, my offer still stands, Mr Duffy, half of my half.
"TIC" çatışmadaki birlikler anlamına geliyor.
"Tic," it, stands for "troops in contact."
Rico "Şantajcı Araştırmacı Polis Harika" demek.
"Rico" stands for "racketeering investigative cop... awesome."
Bu haliyle sadece bu durumla ilgilenmeliyiz.
We just have to deal with the situation as it stands.
"Çok harika ya.", ise.
Well, yeah, he is OTT, if OTT stands for'Oh, that's... terrific.'Which it doesn't.
Acele etme.. - yeni öğretmen iyi idare ediyor.
But there's no rush. The new teacher stands up for herself.
MIT'nin açılımı aslında güvenilecek erkek demek...
Well, you know, MIT stands for "Man I Trust".
Floransa tek başına kaldı.
Florence stands alone.
Tamam, ayak izlerine, dağınıklıklara, işe yarayabilecek şeylere dikkat ver.
All right, look for footprints, disturbances, anything that stands out.
Eh, o zaman delil bulmak için çok az şansımız kalmış demektir.
Well, as it stands, we have little else in the way of evidence.
Klanın onurunu korumak için bugün karşısındaki kafileden iyisini umamazdı.
He couldn't hope for a better lot Than stands before him today to defend the clan's honor.
Buradan Krypton'un yer çekimi için Dünya'nın 100 katı diyebiliriz.
Stands to reason Krypton's gravity is 100 times that of earth's.
Dev gibi erkek ellerimi iğrenç tek gecelik ilişkilerimi acınası erkek memelerime karşı tutmak için kullanacağım.
I use my giant man hands to hold my skanky one-night stands against my pathetic boy boobs.
Argyle, İskoçya'da hazır bekliyor.
Argyle stands ready in Scotland.
Yoluna çıkan herkesi öldürmek için mi?
Liberty to kill anybody that stands in your way?
Açıkçası, onun kayboluşundan en çok kazanabilecek kişiyle konuşmam lazım.
Obviously, I have to interview the person who... stands to gain the most from his absence.
Dava kapanana kadar böyle.
It stands until the case is closed.
Jem'in tüm kahramanca davranışları için pek çok stant olmalı.
They should have umpteen stands, all Jem's heroic deeds.
Sözüm hala geçerli, çaresini bulacağım.
My promise still stands, I'm going to cure it.
Bu şato Calais ile aramızda duruyor.
That castle stands between us and our route to Calais.
İnandığı şey uğruna dik duruyor.
Stands up for what he believes in.
Babamın teklifi hala geçerli.
- You know, Daddy's offer still stands.