Starbucks traduction Anglais
627 traduction parallèle
Starbucks'daki elemana mastürbasyon yaptım.
Ah, man, I jacked it off this dude at Starbucks.
Starbucks'un lababosundaki adam gelir kayıp bilgisayarını görür ve polisi arar.
The guy comes out of the Starbucks bathroom, he sees his computer's missing, he calls the cops.
Starbucks'da çalıştım çok, çok uzun zaman önce.
I worked at a Starbucks, like, a long, long time ago.
- Starbucks'tan aldığım Kenya kahvesi nerede?
Where's my finely ground Kenya blend?
Sabah da Starbucks'taki kasiyere bağırdın...
This morning, it was the cashier at Starbucks.
Merhaba Starbucks mı?
Hello, Starbucks?
Psikiyatristim, bitki uzmanım ve Starbucks'da ki kasada ki çocukla konuştum ve hepsi aynı fikirdelerdi.
I talked it over with my shrink, my herbalist the counter boy at Starbucks, and they all agreed.
Neresi olduğunu biliyorum.
I know where it is. Starbucks.
Starbucks. Sana bir espresso servisi yaptım Starbucks'ta.
I served you an espresso at Starbucks.
Billy aşağıya Starbucks'a gitti.
Billy went to Starbucks.
"Çılgın Dave'in Kayıt Stüdyosu." Orası şu an Starbucks, Larry.
"Crazy Dave's Record Shop." That's a Starbucks now, Larry.
Hayır, orası da Starbucks.
No, that's a Starbucks too.
Starbucks kuyruğunda milletin teşhis koymamı istemesinden bıktım.
I got tired of having people hit me up for a diagnosis in line at Starbucks.
Üç blok aşağıda bir Starbucks var.
There's a Starbucks about three blocks down.
Starbucks.
Starbucks.
Kahvehanelerin amacı karar veremeyenlerin bir kahve almak için altı karar vermesini sağlamaktır.
The purpose of places like Starbucks is for people with no decision-making ability to make six decisions just to buy one cup of coffee.
Beş dakika içinde, bu yer Starbucks olacak.
In five minutes, this place is becoming a Starbucks.
Starbucks'a gitmeni istiyoruz.
We want you to go to Starbucks.
Starbucks'a git, ve biraz kahve getir.
Go to Starbucks, and I want you to get some coffee.
Starbucks'a git ve kahve getir.
Go to Starbucks and get some coffee.
Starbucks Gezegeni.
The Planet Starbucks.
Bugün Starbucks birinci kalite kahve sunuyor... ulaşılabilir fiyatlara.
Today Starbucks offers premium quality coffee... at affordable prices.
Eğer kaynaklarımızı... Kötülük imparatorluklarından Starbucks'a yönlendirirsek... Karımızı beşe katlayabiliriz.
If we shift our resources... away from evil empires and towards Starbucks... we can increase our profits five-fold.
Starbucks resmen çocuk arabası otoparkı olur.
Starbucks was basically a stroller parking lot.
Baş rollerinde de iş arkadaşlarının iki meme ucunu görmek için 10 cent verecek biri mi var?
Starring the guy that asked his coworker at Starbucks if he had two nipples for a dime?
- Hayatında çatışma görmemiş muhallebi çocuklarından birini istemem, kurşun yemiş birini isterim.
I don't want some Starbucks drinker who's never seen combat. - I need somebody who's been shot at. - Yeah, I've been shot at.
Çalışan ve müşteriler için araba parkı ve bir kaç blok yanımıza da iki banka bir Kinko Restoran ve bir kaç tane Starbucks.
Employee and client parking, and within one block we have 2 banks, a Kinko's, and a couple dozen Starbucks.
Bugün Starbucks dışında bunlardan 3 tane gördüm. Bunun tek anlamı var.
I saw three of these parked outside the local Starbucks this morning, which tells me only one thing.
Tamam, Starbucks'a gidip bir Mango Grande alacağım.
All right, I'm gonna go to Starbucks and get a Mango Grande.
Lanet olsun o pis tuvaletlere!
Damn those Starbucks toilet seats.
Üzerinde şeker serpili iki yabanmersinli kek bir de Starbucks derleme CD.
Two blueberry scones with the little granules on top and one Starbucks compilation CD.
Starbucks'ta tanıştık.
- Excuse me? - We met at Starbucks.
Aynı Starbucks'ta değildik.
Not at the same Starbucks.
Caddenin iki yanındaki farklı Starbucks'larda birbirimizi görüyorduk. Bir gün Hamilton cesaretini topladı, karşıya geçip bana yaklaştı.
We saw each other at different Starbucks across the street from each other and Hamilton got up the courage to walk across the street one day and approached me.
Bazen ben bir Starbucks'ta, sen diğerinde oluyordun. Bir dahaki hafta sonu diğerine gidiyordum, bu sefer sen öbüründe oluyordun.
And I know that sometimes I'd be in one Starbucks you'd be in the other Starbucks, and then I'd think I should go over to that Starbucks next.
Şimdi kulağa aptalca geliyor.
And then you'd be at the other Starbucks. So we kind of crossed.... - I know.
Bazen hafta sonları Starbucks'a gideriz. Yanımıza L.L. Bean katalogunu alırız.
We sometimes like to just go to Starbucks on weekends and take an L.L. Bean catalog.
" Xander Starbucks'tan kovuldu.
" Xander got fired from Starbucks.
Burada güzel bir Bordo şarabı var. Burada da kahve.
Well, what you got here is a nice Bordeaux and a Starbucks blend.
Starbucks'a gittim, orada yoktu.
I went to Starbucks, they don't have it.
Miranda'nın Starbucks'ta kendi içkisiyle onunkini karıştırdıktan sonra Cumartesi ona gerçek bir içki ısmarlamış olan akıllı, sevimli bir adamdı.
Will O'Connor was a cute urban planner, Miranda had met at Starbucks. He mistook her latte for his double-caff and offered to make it up by buying her a drink that Saturday.
- Starbucks'tan uzak dursunlar. - Kim böyle bir derse para verir ki?
- Tell them to steer clear of Starbucks.
- Hayır, Starbucks'a gidiyoruz.
- No, we're going to Starbucks.
Tıpkı Starbucks şubesi gibi, ama seksi.
Just like Starbucks franchises, only sexy.
Grace, Starbucks'daki Kadın Kahveme her ekstra köpük koyduğunda seni intihardan döndürüyorum.
Grace, I have to talk you off a ledge every time the Starbucks lady gives me extra foam!
Vadi'den oldukça uzaktasın evlat.
You're a long way from Starbucks.
Evet çünkü Starbucks'ta saati 8 dolara çalışıyorum.
Yeah, because I make $ 8.00 an hour at Starbucks.
Tam olarak Starbuck'lar değil, değil mi?
Not exactly Starbucks, is it?
Starbucks'a gidip kahve alacağım.
I'm gonna go to Starbucks and get some coffee.
- Starbucks mı?
- Starbucks?
Bütün dünya Gap ve Starbucks'la dolacak ha?
Whole world's going to be Gaps and Starbucks, right? He's loaded.