Sığınak traduction Anglais
1,907 traduction parallèle
Efendim, etrafta Sığınak personeli var.
Sir, we've got sanctuary personnelin the vicinity.
- Evet, tüm dünyadaki Sığınak yöneticilerinden mesajlar alıyorum.
- Yes, I've been getting messages from heads of sanctuaries all over the world.
Oybirliğiyle verilen karar göre, şu andan itibaren geçerli olmak üzere tüm Sığınak şebekesinin yönetimi görevinden alındın.
By unanimous consent, you are hereby relieved of your command of the Sanctuary network, effective immediately.
Bütün bu çılgınlık için bir sığınak.
A refuge from all that madness.
! Jacob, inan bana, tek sığınak orası.
Jacob, trust me when I tell you... it will be the only shelter.
Yazdığına göre yaratılış sırasında kaosun ortasında yükselip bir sığınak oluşturacakmış.
It's written that during creation... it would rise out of the chaos... and provide a sanctuary.
Bu bir sığınak. Kablolar duvarların içinde.
It's a bunker ; the wiring is inside the walls.
- Bir sığınak bulalım mı?
- Shall we pull οver and find a shelter?
Burası için, sabahtan bu yana karşılaştığımız, en iyi sığınak diyebilirim.
I'd say this is the best shelter we've had since morning.
Sığınak yalan olmuş.
The safehouse is gone.
Christopher için mezarlık, sığınak görevi görebilir.
You know, for christopher,
Ama ben 30lu yaştaki bekarlar için bir sığınak yaptım. :
But I'm building a sand retreat for singles in their 30s.
Grace burada bir sığınak olduğunu söyledi.
Grace said there was a bomb shelter down here.
Sığınak yapıyorduk. İyi.
We were making a den.
"Aile, acımasız bir dünyada sığınak görevi görür."
"Family is a haven in a heartless world."
"Sığınak" demek.
It means, "Haven."
- Sığınak.
Haven.
Bu sığınak değil, ofis ve hayır, giremezsin.
It's not a lair, it's an office, and no, you're not.
Güvenli bir yer, bir sığınak bulmalıyız.
We need to find a safe place, a sanctuary.
Bize bir sığınak yaparım diye düşündüm. Burayı biraz daha ev gibi yapar.
I thought I'd whip us up some shelter, make this a little more like home.
Geniş bir yeraltı rezervuarından çıktığı için Mzima gibi volkanik bir kaynak, en kuru mevsimin ortasında bile yıl boyunca vahşi yaşam için bir sığınak sağlayarak akmaya devam eder.
LION ROARS ROAR REPEATED For the mother lioness, hunting is a serious business..... best done without her three boisterous cubs.
Geriye hiçbir şey kalmadı. Ne yiyecek, ne sığınak, ne de yıkanacak su.
We have nothing left, no food, shelter, no water to wash in.
Orada bir sığınak var.
I - it's a... it's a safe house.
'Bakımın Kucağı'Sorunlu gençler için sığınak.
Avenues of Care- - "A refuge for troubled teens."
Pek çok sığınak stres bozukluklarına karşı düzenlendi Hangyolas'ın verdiği zararları en aza indirip kalbimizin derinliklerine gömdü.
Many of the refugees have developed posttraumatic stress disorder indicating that some of Hangyolas'ravages have taken place deep within our hearts.
Hala bir sığınak bulmayı fırtınadan çok etkilenmemeyi umuyorduk.
And we were still hoping that there would be some way for us to have a shelter, and be, uh, less battered by the storm.
- Bir sığınak olabilir.
Maybe that's a safe house for him.
Odama daldınız ve beni hırsızlıkla suçladınız gizli bir sığınak hakkında atıp tuttunuz Forrest ayakkabılarıyla yerlerimi kirletti.
You burst in here and accuse me of theft, rant about some hidden lair, Forrest tracks dirt all over my floor.
Kadınların sığınak evlerinin listesi.
It's a listing of women's shelters around the world.
Şehirde bir sığınak var.
There's a refuge in town.
Sığınak ve güç kaynağı olarak kullanabilirsiniz.
You can use it for shelter and power.
Kardan bir sığınak inşa edeceğiz, doğru mu, baba?
We're gonna build a snow shelter, right, Dad?
Bugün bize yaşam sağlayan dünyamız daima mavi bir sığınak olarak kalmayacak.
The earth that gave us life will not always be The blue sanctuary it is today.
Uzayın affetmez karanlığı içindeki ikinci bir sığınak.
A second sanctuary against the unforgiving blackness of space.
Ona sığınak sağlayabilirdim fakat bu savaşı tekrar başlatabilirdi bu yüzden ben de onu infaz edilmesi için Karanlık Taraf'a teslim ettim.
I could've sheltered her, but that would've restarted the war. Sol handed her over to the Dark for execution.
Her şey bir kenara ; yemek, sığınak, ve doğru dürüst bir antifriz serum eksikliği hissettiğimden,
I can't bear to be apart from them for a single second.
Bir sığınak.
It's an asylum.
İçerideki odayı sığınak olarak kullandık.
We found refuge in the inner rooms.
Şuanda itibaren geçerli olmak üzere bütün sığınak şebekesi komutası görevinden alındın.
You are hereby relieved of your command Of the sanctuary network, effective immediately.
Artık sığınak şebekesini başında değilsin.
You are no longer head of the sanctuary network.
Benim emrim, aynı zamanda sığınak şebekesinin yöneticileri tarafından verilmiş olan
My orders, As given to me by the heads of the sanctuary network,
Sığınak gemisi.
It's the sanctuary ship.
Kendine ait sığınak.
Your own sanctuary.
Ve Marcus, burası bir çok değişik insan için bir nevi sığınak gibi bir yer.
And... Marcus, this place is... A refuge, of sorts, for a lot of people who are different.
Sığınak'ın önceki bölümlerinde...
Previously on Sanctuary...
Sığınak'ın önceki bölümlerinde...
Previously on sanctuary...
"Tanrı'nın Yetimleri İçin Sığınak."
- "Haven for God's Orphans."
Tapınak Önü böyle bir şey yaptığı için çete insanların saygısını yitirdi.
Temple Front did something like this The gang has lost people's respect
Bu her medeniyetin silahların yanında yaptığı ilk şey budur. Bir de fahişelerden zevk almak için barınak.
It's the first thing every civilization makes along with weapons and shelters to enjoy prostitutes.
Sığınak risk altında.
The asylum has been compromised.
Sığınak projesini sonsuza dek değiştirebilir.
It could change the Sanctuary project forever.