Taking traduction Anglais
74,208 traduction parallèle
Onları almadın değil mi?
You haven't been taking them, have you?
Ama onların sorumluluğunu almak, farklı bir olaydır.
But taking responsibility for them is a different matter.
Bana Broussard hakkında kayda değer bir şey getir, Acil olarak. Yoksa operasyonu ben devralırım.
So, bring me something actionable on broussard immediately, or I'm taking over the operation.
Beni nereye götürüyorsunuz?
Where are you taking me?
Kaçırılan aracının güvenliğini sağlamak için hangi somut adımları atıyorsunuz?
What concrete steps are you taking to secure the stolen artifact?
Harika, şahsi algılamadığınıza memnun oldum.
Oh, good. I'm glad you're not taking it personally.
Şu anda resim mi çekiyorsun yoksa video mu çekiyorsun?
It's... Are you taking a still picture, or are we taking an actual full video right now?
Vik, babam bir öğrencisiyle annemi aldattı hayatını tamamen mahvetti şimdi onu geri getiriyor ve bunlar hiç olmamış gibi davranıyor.
Vik, my father walked out on my mother with a student and completely ruined her life, and now she's just taking him back and pretending that none of it ever happened.
Noah'nın tüm tatil zamanlarında sizinle vakit geçirmesi acayip gelmedi mi? Bizimle hiç vakit geçirmemesi?
Didn't you find it odd how Noah didn't... didn't mind at all spending every holiday with your family, never once taking a vacation with us?
Onu götürmeyi mi düşünüyorsun?
You think you're taking her?
Onunla ilgileniyorum ama bilmelisin diye düşündüm.
I'm taking care of him, but... I thought you should know.
Ne kadar Vicodin alıyorsun?
How much Vicodin are you taking?
Vik çok fazla ilaç kullandığını düşünüyor.
Vik thinks that you are taking too much medicine.
Şartlı tahliyeni ihlal ediyorsun çok fazla hap alıyorsun ve insanların üzerine pislik sıçramasına neden oluyorsun.
And you're violating your parole, and you're taking too many pills, and you're letting people kick the shit out of you.
Açıkçası dikkat etmiyor ve üstelik o pis suya girdi.
He clearly hasn't been taking care of it, and he went into that filthy water.
Günde on Vicodin mi alıyorsun?
You're taking ten Vicodin a day?
Sanırım, bunu kabullenemiyor.
I think he's taking it pretty hard.
Her şey yolunda, okuldaki durumum da iyi sadece ağırdan alıyorum.
Everything's good, my residency's good, just taking it slow.
Acil servisini gerçekten kapatıyorlar.
They are really taking apart your ER.
Hasta klinik deneyimize katılıyor. Deney kurallarına göre bu kadar büyük bir ameliyat geçirirse deney ilacını almaya uygun olmayacak.
This patient is in our clinical trial, and the study rules state that major surgery will make her ineligible to keep taking the trial drug.
Evet ama diğer türlü çok hasta bir kadının hayatını kurtarabilecek ilacı almasını engellemiş olacaksınız.
Yes, but otherwise, you're taking a very sick woman away from a drug trial that could potentially save her life.
Röntgen makinesini almaya geldiklerini söyleyen birileri geldi.
There are men here saying they're taking the X-Ray machines back?
- ECG makinesini alıyorlar.
And they're taking the ECG machine.
- Onu nereye götürüyorsun?
- Where are you taking her?
Tamam, tamam ben burada sadece bir hakemim. Bir taraf tutmuyorum ama sınırı aştın.
Okay, okay, okay, I'm only the referee here, not taking sides, but you overstepped.
Dördeyi ele geçirmeye devam edemez miyiz?
Can't we just keep taking the quad?
Cooperstown'da öğle yemeği yiyeceğiz seninle.
I'm taking you for lunch in cooperstown.
Ekim ayında kaybolmayanları indirelim.
Well, let's start taking down the ones
Kolayca teslim olmayız.
Ain't nobody taking'us easy.
- Sence bizi nereye götürecekler?
Where do you think they're taking us?
Ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Bragov da bu hafta gelecek Başkan Bennett'in göreve başlamasından bu yana ilk devlet ziyaretine katılmak, Bir haftalık silah atmaya hazırlanan bir olay
And Russian president Vladimir Bragov will be arriving later this week to attend President Bennett's first state visit since taking office, an event that's set to kick off a full week of arms negotiations at presidential retreat Camp David.
Bilgi işlemdeki yeni çocuklar bana erişim sağlamakta yavaş davranıyorlar.
The new boys in tech are taking their time getting me set up.
Ona, Bram'i eve götürüyorum dersen seçme şansı olmaz.
If you told him we were taking Bram home, he'd have no choice.
Eldiveni neden alıyorsun?
Whoa. Why are you taking the gauntlet?
Sanırım Etiyopya restoranına götürerek ona travma geçirtmiştim.
I think I traumatized her by taking her to that Ethiopian place.
Beni nereye götürüyorsun?
Where are you taking me?
Vay canına, neden av tüfeği alıyorsun?
Whoa, why are you taking the gauntlet?
Tanrım, onu okul kıyafetleri için alışverişe çıkarmayı düşünüyordum.
Geez, I was thinking about taking him shopping for school clothes.
Ama önce bu pastırma buna değer mi emin olmalıyım.
I have to make sure the bacon - is worth the taking'.
Bu defa tüm kargoya ve gemiye el koyuyoruz.
See, this time we're taking all of the cargo and the ship.
Bu normalden daha uzun sürüyor Hayal mi, yoksa edilir?
Is it my imagination, or is this taking longer than normal?
Flynn sizi yukarı çıkarmalıyız.
Flynn'll be taking you upstairs.
- Hayır, almayacağım.
- No, I am not taking Hal.
Kim oldukları umurumda değil, ayrıcalıkları yok, burada olamaz.
I don't care who they are, they're not taking liberties. Not here.
İyileşmekte olan hastalar, o yatakta kötüleşiyor.
Patients on the mend taking a turn for the worse.
Durumunun bu kadar kötüleşmesini nasıl açıklarsınız?
Then how do you explain his taking a sudden turn for the worse?
Onu nereye götürüyorsunuz?
Where are you taking him?
Kilise yararına satılması için götürüyorum. Zebulon'la karşılaştım.
I was off to taking it up the church jumble only I ran into Zebulon.
Sizi mutfağa götürüyorum ve bu sefer ciddiyim.
I'm taking you to the kitchen and I mean it this time.
Seni yemeğe götürüyorum.
I'm taking you to dinner.
Çok uzun sürüyor.
It's taking too long.