Target traduction Anglais
14,937 traduction parallèle
Oraya ilk gittiğimde bir anda hedef olmuş gibiydim.
When I, uh, when I first got there, it was like I was immediately a target.
- Şimdiye kadar hep bir hedefe ateş ettim, efendim.
- I've only ever shot a target, sir.
Sana ateş eden her ne varsa, yeni hedefin odur.
Whatever starts shooting at you, that's your new target.
Hedefi vurmak için daha iyi şansın olur.
You got a better opportunity to hit the target.
Bunun içindeyken çok dikkat çekiyorum.
I'm a moving target in this thing.
Virüs DNA çoğaltıcıdaki hedef diziliminin içinde tam olarak mutasyona uğramıştı, ama test sonucu yanlış çıkmış.
The virus happened to mutate exactly within the target sequence of my PCR primers, which produced a false negative.
Hedef almamız gereken adam da o.
That's the man we have to target.
"Ama eğer deftere ismi yazan kişi ismini yazdığı kişinin yüzünü bilmiyorsa o kişi hayatını kaybetmez."
"But it's only effective when the target's face is visualized."
"Ölüm şekli belirtilmediği müddetçe, adı yazılan kişi kalp krizinden ölecektir."
"Unless specified, the target will die of a heart attack."
Zaten sırtımda hedef tahtası var.
I've already got a target on my back.
Ne demek sırtında hedef tahtası var?
What do you mean you have a target on your back?
Hedefini tanıyor muyuz?
We know who her target was?
Hedef grupta gençler var.
Young in the target group.
Hedefi vur, yaşam ve ölüm, siyah ve beyaz.
Aiming the target, life and death, black and white.
Bana bir hedef bulun be.
Find me a fucking target.
- Bana hedef bulun.
- Find me a target.
Hedef tespit edildi.
Target achieved.
Kolay hedeftik.
It is an easy target.
Hedef talimi için kullanılacaklar.
The use for target practice.
Bana bir hedef bul.
Find me a target.
Kobuleti'ye doğru gidiyorlar.
They target Kobuleti.
Hedefe kilitlendim.
Target locked.
Ve artık Retro Girl şehri korumadığından, birçok kişinin merak ettiği konu cenazenin Powers'ların saldırısına uğrayıp uğramayacağı.
And with Retro Girl no longer protecting the city, many are wondering if the funeral might be a target for a Powers terrorist attack.
Bir nevi. Hedef bu adammış.
This guy was the target.
Hedef Morland'tı.
Morland was the target.
Perde 1 : hedef.
Act 1 : target.
Yani hiç korkun yok. bir düzine federal suç işlediğini kabul etmekle kalmayıp, pişmanlık duymadan...
I mean you have no fear in having just admitted to a dozen federal crimes, not to mention if I look closely enough, accessory to murder, and if you're at all to be believed, you've just willingly hung a target on my back
Raina hücrenin saldırya geçeceğini düşünüyor, ama hedefin neresi olduğunu bilmiyoruz.
Raina thinks that the cell is about to attack a target, but we don't know what that target is.
Silahlı hedef doğu camına yaklaşıyor.
Armed target approaching east window.
hedefe kilitlendi.
Target locked.
Hedef görüldü.
We have eyes on the target.
Bu saldırıda da hedef Akira Kamazari 8 kişiden biriymiş, tanınmaz hale gelmiş.
In this case, the target, Akira Kamazari, was one of the eight... burned beyond recognition.
Uygun bir hedef görürsem eğer.
If I see a suitable target.
Son konuşmamızda yeni hedefin bu olduğunu söylemiştin.
The last time we talked, you hinted that this was your next target- - the Dirty Dozen.
Cochran DEA süpervizoru Graff'ı öldürtmek için onlardan birini tuttu.
Cochran used one of the hitmen to target DEA supervisor Graff.
Sabit bir hedefi vurmak daha kolay.
A stationary target's easier to hit.
Ona açığa çıkmaya değecek bir hedef sunmalıyız.
We have to give her a target worth coming out of hiding for.
Büromuz kaçak ajanların hedefi olmuş durumda.
Our office is a target of the illegals.
Evet ve kurbanlara nasıl poz verdirdiğine bakarsak Katherine, Bianca ve Samantha asıl hedefinin yerine geçiyor gibi ve cinayetleri de nihai planını gerçekleştirecek cesareti ve güveni toplamasını sağlıyor.
Yeah, and based on his staging of the bodies at the last crime scene, it appears to me that Katherine, Bianca, and Samantha are all surrogates for our unsub's true target, and their murders are probably a means to build his courage and confidence in order to commit the ultimate act.
Yani kadın hedef değil.
So you don't think she's a target.
Ve tabii kolay bir hedef de.
And an easy target.
Yanıldık, hedef Robin değil.
We were wrong, Robin's not the target.
Hedef Justin.
Justin Faysal is the target.
Bunları bir hedef olarak kabul ediyorum.
I just got this stuff at Target.
İçlerinden biri Yukio'nun hedefi.
One of them is Yukio's target.
Bir taban ekibi tarafından radikalleştirilmek için kolay hedefmiş.
She was an easy target to be radicalized by a grass-roots militia.
Eğer kaçıran kişi aynı tür arabayı alacak kadar şey biliyorsa hedefini de tanıyordur.
Well, if the kidnapper knew enough to get the same kind of car, - then he was familiar with his target. - Mm-hmm.
Yani, neden birilerinin onları hedef alacağını anlayamadım.
I mean, I couldn't figure out why anyone would target them.
à ünkü bu daha kolay bir hedef.
Because it's an easier target.
Hedef seçici.
It's target-discriminating.
Sanki sırtımda hedef işareti varmış gibi. Tabii.
I feel like I have a target on my back.