Taşlar traduction Anglais
4,511 traduction parallèle
Ama sen mezar taşlarının arkasında saklandığın sırada adam onunla işi bağlarken, sarı alarma geçtin.
But you went code yellow when he was bonding with her While you were hidden behind the headstone.
- Tamam, o hâlde mezar taşlarından konuşmayı bırakıp, annemin hâlâ hayatta olduğu zamanlara odaklanabiliriz.
Okay, so then We can move on from headstones and maybe focus On when mom was still alive.
Madenciler taşları kazıp patlatarak çalışıyorlar.
The miners work by digging and blasting through the rock.
Eskiden okyanus tabanındaki kayalar olan değerli taşlar vardır.
There's precious stones that started off as rocks on the ocean floor.
Burada buna puflama diyorlar. Büyük bir puf sonrasında oradan aşağıya yuvarlanan taşları ve oradaki dumanı görebiliyorsunuz.
They call it "puffing" here - a big puff, and you can see all the boulders just rolling down the hill and the smoke there.
Kaba taşlar olması lazımdı.
It was supposed to be rough stones.
Seo Mundo sadece taşlar olduğunu söylemişti.
Seo Mundo said it was just stones.
Oyulmuş değerli taşlar olduklarını düşünmüştüm.
I thought it was rough gemstones.
Kokain kaçakçılığı planında sanığı dahil ettiğine dair ifade verdi. Değerli taşlar taşıdığına inandırarak onu kandırmıştır.
He testified in court that in order to to get the defendant involved in his cocaine smuggling scheme he tricked her into believing that she was carrying gemstones.
İşin ilginç yanı, kimilerinin kutsal saydığı taşları alan insanlarla bağlantılı birkaç dava çıktı.
Strangely enough, there are several linked to people taking rocks which, according to some, are sacred. Mt.
Efsanelere göre kutsal taşları çalmanın çok büyük bedeli varmış.
According to these legends, if you purloin sacred stones there is hell to pay.
Pompeii'deki halkın pek çoğu taşları almıştı.
" Many of the dwellers in Pompeii had removed rocks.
Tamam, taşlar ortada. Sizce de onlardan biraz uzakta durmak gerekmez mi?
Okay, so, the rocks are in the middle, and, uh, don't you think you should be stepping a little further away from them?
Taşlarını ben çaldım piç herif!
I stole your rocks, you bastard! Come get me.
Çöl yüzeyine oluşturulan bu çizgiler, kızılımsı renkteki demiroksit çakıl taşları ile açılmıştır.
The lines were formed by the careful removal of the reddish iron oxide pebbles that make up the desert surface.
Geçmişte, çakıl taşlarıyla iletişim kurduk.
In the past, we set the communications in stone.
Domino taşları düşmeye başlayacak.
Dominoes will start to fall.
Ve vergiler de para olarak, borç senedi olarak banka poliçeleri, senetler altın, gümüş, değerli metal ve taşlar olarak ödenebilir.
and also on assets in coin, note of hand, drafts upon banking houses, promissory notes, gold, silver, precious metals, and stones.
Taşlar yerine oturmaya başladı.
Things are starting to make a little more sense now.
Bu alana aysberg çiçekleri diksem gri taşları çok kötü gösterir mi?
If I fill that area in with iceberg roses, will it make the gray shingles look stodgy?
Sıcak taşlar.
The hot stones.
Sıcak taşlar geliyor.
All right, here come the ho-o-ot stones.
Bundan böyle hepiniz yılmadan itaat edip kazmalı, toprağı ve taşları taşımalısınız.
For now, you must obey, dig tirelessly move earth, move stones
Tüm taşlar yerine oturdu.
It tracked.
Aksi takdirde eteğindeki taşları dökerse sana ne olur?
Otherwise he's gonna spill the beans, and then where would we be?
Belki mezarlıktaki taşları tekrar düzenlemelisin, oradaki adam tıpkı bana benziyor.
Maybe you recognize it from the headstone in the cemetery, the one with the guy that looks just like me.
Bütün taşları sırasıyla dün gece saymıştım.
I counted all the rows and the stones last night.
Ne yani birisi taşları mı değiştirdi?
So, somebody switched headstones?
Güneş ve kırmızı taşlar çok güzeldi.
Y... you're kidding me, right? The Phillies?
Her türden bağrışmalar üzerimize atılan taşlar odun sesleri çadırımızı iten bir şey ve fazla söze gerek yok, defolup gidiyoruz.
uh, something pushed on our tent and, uh, needless to say, we're getting the fuck out of dodge.
Taşlar oturdu.
It all makes sense now.
Hayatın yolunuza koyduğu taşların hiçbirinden etkilenmediniz.
You aren't swayed by anything that life puts in your path.
Ama aslında, bunlar evrenin yapı taşları ve biz... biz onları görebiliyoruz.
But actually, these are the building blocks of the universe, and we can... we can see them.
Şu kaydırağa taşlar koyardı.
He used to put rocks on that slide.
Lionel'a şu an ulaşamıyor olabiliriz. Ama onun kişiliğini şekillendiren yapı taşları tam burada, öyle değil mi?
Lionel may be out of reach but the building blocks of his personality are right here, aren't they?
Tırmıkladığı taşlar ben olabilirdim.
Those raked rocks could have been me.
Tanrım, taşlar oturuyor.
God, it all makes sense.
Şu ufak, kirli taşları biliyor musun?
You know those dirty little stones?
Bugünlerde insanlar domino taşları gibi.
People nowadays are dominoes.
Finans sektörünün ağır taşlarından.
A renowned figure in the financial industry
" Ama onun taşların ve cam kırıklarının üstündeki yalın ayaklarıma ihtiyacı yok.
" But she does not need my bare feet on pebbles or glass.
Bu küçük parlak taşlar zirkondan başka bir şey değil.
That's what all these little sparkly stones In the setting are made of.
Mezar taşlarının boyutundan anladım ki bu ikisi yetişkinlere ait olmalıydı ve küçükleri de çocuklara aitti.
The size of the headstones indicated to me that the two large headstones belonged to adults. And the small headstones were for children.
Ya bu mezar taşlarının evimle bir ilgisi varsa.
Had some connection to my house.
Hayvanın muhteşem kalkar yerden yükseğe toynaklar uçuşur çimler ve taşlar işte böyle eğleniriz
An animal, unstoppable hoofs rise high off the ground Rock and turf go flying This is how we have fun
Taşlar.
Gems.
Siyah taşlar onları seçmemi bekleyerek yukarı çıkıyor.
The black stones are creeping up to the surface just waiting for me to pick one.
Pekala, biliyor musun, eğer benim böyle param olsaydı bile bilmiyorum, bu camlar ve taşlar sanki biraz soğuk mu?
Well, you know what, even if I had this kind of money, I don't know, all this glass and this stone, just a little... Cold?
Bense, taşların üstünde kalbi kırık, hayalleri paramparça, umutsuz aşık
I am broken on the reefs of shattered dreams and hopeless loves
Taşları fırlatıp şöyle bağırıyordum :
I would throw the stones and scream :
Zavallı ablacığım gibi minicik bir kızı daha alacaklar o hastanenin pis kokulu, sidikli boklu taşlarına gömecekler, öyle mi?
Just like my poor older sister. So, they are going to take this little girl to that hospital... to basically bury her in that stinking place, huh?