Tear traduction Anglais
7,371 traduction parallèle
Bu yüzden bu yeni ortağı vardı ve onlar olacak dünyayı yırtıp bulundu.
So he had this new partner, and they were gonna tear up the world.
Bana bak dostum o taze götünü mahvedeceğim.
Hey, pal. I'm about to tear you a new ass.
Taze götünü parçalayıp fallafoş yapacağım.
Hey, I'm about to tear you a new ass. And sew up your old ass!
Bana bak! Gözyaşlarına hakim ol evlat.
Don't let the drop of tear breach your eyelids.
Brody, örtüyü al oradan.
Brody, tear the cover off.
Bu sürtük ailemizi parçalamaya çalışıyor.
This tramp is trying to tear apart our family.
Torpidoyu parçala!
Tear out the dash!
Yeminle başım yeni bağlanmasaydı bu şehri delip geçerdim!
I swear, if I wasn't recently locked down, I would tear a hole through this city!
İnsanların ekmek dilimlemesi...
Loaves of bread that people tear off pieces.
Yakıcı bir öfkeyle doğruca gidip içkinin esiri o iki katili oracıkta parçalayıvermedi mi?
Did he not straight, in pious rage, the two delinquents tear that were the slaves of drink?
Bağla merhametli gündüzün sevecen gözlerini de o kanlı görünmez ellerinle parçalayıp ortadan kaldırıver benzimi solduran o büyük prangayı.
Scarf up the tender eye of pitiful day and, with thy bloody and invisible hand, cancel... and tear to pieces that great bond which keeps me pale.
Gökyüzündeki yırtık büyülendi pencerelerle.
♪ tear at the sky ♪ ♪ haunted by windows ♪
Onu bir kere odunları parçalarken görmüştüm.
I saw him tear up from a splinter once.
Yani bundan sonra siz birbirinizin kafasını koparmak için sabırsızlanan düşmanlarsınız
So from now on you're enemies who can't wait to tear each other's heads off.
Besleme borusunda da bir yırtık var.
There's a tear across the feed pipe.
- Bütün şehri yıkalım! - Tamam.
- Let's go tear the city up!
Her zaman yemeklerini küçük parçalara mı ayırırsın?
Do you always tear your food up into little pieces? You look like a squirrel.
Ve sürtünme sıcak yapar ve onları koparmak zorunda.
and the friction makes it hot and you have to tear'em off.
Yırt giysilerini, çöz düğümleri.
Lock horns, walk the gallows. Tear your clothes, untie knots
Bekâr bir Peştun kadınını bizim apartmana getirirsem komşularım bizi günahtan korunmamız için ayırır.
If I bring an unmarried Pashtun girl in my building, my neighbors would tear us apart for the sin.
Ben çölde o kadar kalsam yatak odandan söküp çıkarmaları gerekirdi.
I'll tell you what, if I had been at the desert that long they'd have to tear me away from your bedroom.
Silahlar, göz yaşartıcı gaz, sopalar ve yumruklar 80'den fazla insanın yaralanmasına, iki kişinin ölümüne neden oldu.
Guns, tear gas, clubs and fists bring injuries to more than 80 persons and caused the death of two.
- Biber gazı ile vurabiliriz.
We could hit'em hard with tear gas.
Gözyaşı kanallarının 3 gün boyunca durmaksızın gözyaşı üretebildiğini okumuştum.
I read somewhere that tear ducts can produce tears for three days without stopping.
Şu gözyaşı kanallarının.
About the tear ducts.
- Mahvederler, Will.
- They'll tear it down, Will.
Bununla bir helikopteri yok edebilirsin.
You can tear up a chopper with this.
- Ama köpeğim kayboldu diye mi ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz?
But my dog's gone and you're gonna tear up the town trying to find him?
Umarım son duanı ediyorsundur. Çünkü seni paramparça edeceğim!
I hope you're saying your prayers,'cause I'm gonna fucking tear you apart!
Oh, git başımdan, beni ağlatacaksın.
Oh, run along. You're making me tear up.
Tamam, bir damla gözyaşı lazım ama ben asla ağlamam.
All right. It says that we still need one tear, and I never cry.
Bir damla insan hüznü lazım yazıyor.
- No. It says that we need one tear of human sadness.
- Gözyaşı gözyaşıdır.
- A tear's a tear.
İkisinde de antikorlar ve enzimler var. Ama duygusal gözyaşında, tepkisel gözyaşından daha fazla...
They both have antibodies and enzymes, but an emotional tear has more protein-based hormones
-... protein bazlı hormon var.
- than a reflex tear.
Umarım bu gece biraz kendine gelirsin.
Hope you can tear yourself away tonight.
Hatta onları içeri taşırken duvarı yıkmak zorunda kaldık.
We even had to tear down part of a wall to bring them in.
Tabii hepsini böyle yırtmazsan.
Unless you're gonna just tear them all up.
Azıcık bir para için her şeyi yıkmaya değmeyeceğini gösteriyor hepsi.
All the more reason not to tear it down just for a little bit of cash.
Gözyaşlarına boğulmadı ve birisinin kendisini artık sevmediğini öğrenince çoğu insan gibi üzücü bir şey olduğunu düşünmedi.
He didn't burst into tear and he didn't think... things most people do... when they realise someone doesn't love them anymore is cry
Ağlamadım, sadece su. Yüzümü yıkadım az önce.
It is not tear, just water, I just washed my face
MacKenzie klanının kendini parçalayıp yok etmediğine Colum ve Dougal'la olan ilişkimin düzeldiğine mutlu olmam gerekirdi.
I should have been happy that the MacKenzie clan wasna about to tear itself apart and that I'd repaired my relationship with Colum and Dougal.
Binayı yıkmak istiyorlar.
They want to tear the building down.
Ya burayı yerle bir edersin, ya da istediğin cevapları alırsın.
You can tear this place down, or you can have your answers.
Böylece bina nefes aldığında tahta kırılır ama ip kırılmaz ve seni ikiye bölmez.
That way, when the building breathe, the wood will break but the wire won't explode and tear you in half.
Şimdi de gelip eskisini sökmemizi ve onarmamızı istediler.
Now they want us to come back in, tear it down and redo it.
Karaoke şenliğini başlatalım.
Come on, let's go tear this fucking karaoke down.
Yanımdaki birkaç ranzayı devirdi ve askeri parçalarken gördüm onu!
He fucking bunked a couple of beds next to me and I saw it just tear him apart!
Ve yoluna ne çıkarsa, onu parçalarına ayırır!
And if anything gets in its way, it'll tear it to fucking pieces!
İşleri bitince de çete seni lime lime edecek.
And when they are done the mob will tear you apart, limb by limb.
Bizim davamızda, bir başka donöre daha ihtiyacın var.
From the muscle, you can tear the canvas rendering it completely useless. In our case, you'd need another donor.