Telling traduction Anglais
58,553 traduction parallèle
- Bu adam yalancının tillahı çıktı.
That man is telling us a lot of lies.
Biz istemiyoruz, sana söyledik.
We don't want it. We're telling you.
Size olmadığını söyledim.
Well, I'm telling you, I'm not.
- Bana söylediğini biliyor mu?
Does he, um... Does he know you're telling me?
Kasabada yaşanılanları aktarmamız gerektiğini söyleyen sendin.
You were the one telling me you needed to be here to reflect this town.
Benden sakladığın başka neler var?
What else aren't you telling me?
Etrafta insanlara anlatıp duruyor mu?
What's he going round telling people for?
Bize bahsetmediğin başka ne gerçekler var Leo?
What else aren't you telling the truth about, Leo?
- Doğruyu söylediğine inanıyor musun?
Do you think he's telling the truth?
Hala bize söylemediğin bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
I think there is still something that you are not telling us.
Bunu sana söylememin nedeni Leo'nun suçu üzerine atmaya çalışacağını düşünüyor olmam.
Er... now, I'm telling you this because... my sense of Leo Humphries is he will try and stitch you up.
- Öldürüp öldürmeyeceğimi mi soruyorsun yoksa öldürmemi istiyorsun?
Are you asking if I will, or are you telling me to do it? The first one.
Benimle konuştuklarını duyabiliyordum bana fısıldıyorlardı, ne yapacağımı söylüyorlardı.
I could hear them talking to me, whispering to me, telling me what to do.
Bana çok fazla yalan söylüyorsun Freya.
You're telling me so many lies, Freya.
Eminim ondan bahsetmemelerinin bir sebebi vardır.
I'm sure they had a good reason for not telling us about Monty.
Umarım Kont Olaf'a komplosunun çöktüğünü, işinin bittiğini söylüyordur.
I hope he's telling Count Olaf that his plot is foiled and he's done for.
Çok fazla yalan söylüyorsun Freya.
You're telling me so many lies, Freya.
Annenle ilgili bir durum var bana söylemediği bir şey.
There's something going on with your mother, something she wasn't telling me.
Onları rahat bırak diyorum sana Jerry.
I'm telling you to leave'em alone, jerry.
İçimdeki ses diyor ki paranın üstüne yatıyorsun.
And my gut is telling me. Money is hiding in your pocket.
İneğe biftekli yemeğe dâhil olmamayı söylemek gibi bu.
That's a bit like telling the cow not to involve itself in the steak dinner.
Anlaşmamız senin bilmem gereken her şeyi bana söylemen üzerine kuruluydu ve her şeyi hemen öğrenmem gerekiyor.
Our entire agreement was based on you telling me everything as soon as I needed to know it, which is immediately, always.
Sana katılıyorum, fakat kurul tarafından kabul edilmeyen konuları öğretirken onlara bizim daha çok genç olduklarını düşündüğümüz şeyleri anlatıyorsun.
I may personally agree with you, but when you teach topics that aren't covered by the board, you're telling them about stuff that we've decided they're too young to know about.
Sana sisin içinde bir şey vardı diyorum.
I-I'm telling you there was something in the mist.
Tamam, diyorum ki bir şey... köpeğini öldürdü, evet.
What the fuck? Okay, I'm telling you, something... Something killed your dog, yeah.
Sana diyorum...
- No. I'm telling you...
Böyle süper olacak.
I'm telling you, these are gonna be perfect.
Benden söylemesi!
I'm telling you right now.
Demem o ki Harriet, Jack Palance ve Lee Marvin böyle bir bok yemezdi.
I'm telling you, Harriet, Jack Palance and Lee Marvin would have never pulled this shit.
Partnerlerin hiçbirine söylemeden hukuk fakültesine girip baro sınavını kazanmıştı.
He'd put himself through law school and taken the bar exam without telling any of the partners.
Ben de diyorum ki kardeşim kendini iyi hissetsin diye asıl ben ona yalan söyledim.
And I'm telling you I lied to my brother to make him feel better.
Bana o adamın kendiliğinden mi düştüğünü söylüyorsun?
Are you telling me that a man just happens to fall like that?
Ben de diyorum ki, yeter.
Well, I'm telling you, you can.
Hopper'a senin En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde olacağını ve benim de Yardımcı Kadın Oyuncu'da olmaya karar verdiğimi nerenden uydurup söyledin?
Where do you get off telling Hopper that you're gonna be in the Best Actress category and I've decided to be in Supporting?
Olayı kendi açından aktarıp duyduğun utancı anlatarak bu hikayeyi, bir günah çıkarma olayına çevirmen için sana fırsat sunuyorum.
I'm offering you the opportunity to add your voice to the story. By telling the tale of shame yourself, you can turn it into a story of redemption.
Sana söylüyorum, kulak enfeksiyonu var.
I'm telling you, she's got an ear infection.
Söyleyeceklerimi dinle.
Listen to what I'm telling you.
Bunun önemli olmadığını ama Sibirya'daki bir köyün olduğunu mu söylüyorsun?
You're telling me that's not important, but some village in Siberia is?
Howard için bana söylemeden kurduğun Antiller'deki şu hesap?
The account in the Antilles, the one you set up for Howard without telling me?
Sana söylüyorum, benim için geliyor.
I'm telling you, she is coming for me.
Devletin sana durmanı emrediyor.
Your government is telling you to stand down.
Kyrkistan'daki muhbirlerim Kevin Jensen'ın tutulduğu hapishanede bir çatışma çıktığını söylüyorlar
Why are my assets in Kyrkistan telling me about a firefight at the prison where Kevin Jensen is being held?
Sana bunu gerçekten söylememeliyim.
I really shouldn't be telling you this.
Sana söylüyorum, bir şey anlatma.
I'm telling you, say nothing.
O bir şey söylüyor, sen başka bir şey söylüyorsun, ve ben bilemedim...
He's telling me one thing, and you're telling me something else, and I don't know...
Sana bilmiyorum diyorum.
I'm telling you I don't know.
Onlara kendi sinyallerini dijital parazitlerle sıkıştırmasını söylüyorum.
I'm telling them to jam their own signal with digital interference.
Bana kameraları kapattığını mı söylüyorsun?
Are you telling me you turned the surveillance cameras off?
Bana bununla yaşayabileceğini mi söylüyorsun?
Are you telling me that you can live with that?
- Bunu söylemeyeceğim.
I'm not telling you.
Mayhew doğru söylüyormuş.
Mayhew was telling the truth.