Terminal traduction Anglais
2,043 traduction parallèle
Doktoru, kanserin son evresinde olduğu teşhisini koydu.
Her doctors diagnosed her with terminal cancer.
Sanırım ölümcül bir hastalığı olduğunu bilmen gerekiyor.
I think you should know that he's been diagnosed with a terminal illness.
Terminal Island Hapishanesi,.. ... üç gün sürecek heyecan dolu yarışlara ev sahipliği yapıyor.
Terminal Island Penitentiary hosts three days of the ultimate in auto carnage.
Onları endişelendirmek istemedim. Doktorlar hastalığımın son aşamasında olduğumu söylediler.
The doctor said it was terminal, and I don't have long to live.
Öldürücü bir hastalığa yakalandım, biliyor musunuz?
I'm terminal, you know?
Pilin ucunu sil ama elinle değil, tamam mı?
Wipe off the battery terminal but not with your hand, okay?
Hastanedeki bir arkadaşını ziyaret ediyor, ölüm döşeğindeki bir hastayı.
He visits a friend at the hospital, a terminal patient.
Bu ürkütücü bir fikir evet, ancak kendisine kanser olduğu söylenmiş birisine göre oldukça uygulanabilirdi.
The idea might seem grotesque, but not to a person who has been told that he's suffering from terminal cancer.
Sonuçta burası ölümcül hastalıklar kliniği.
This is the terminal illnesses ward.
Ölüm döşeğindeki bir hasta.
A terminal patient on the point of death.
Dünyası kararmış ve bütün planları suya düşmüş otogarda aşırı dozda hap almış.
Her whole world looked black and all her plans had come to nothing and she overdosed in the bus terminal.
Vicky New York'a gitmek için ayrılırken Judy'nin Vicky'yi kendi kaderini paylaşmaktan kurtarma planları da suya düştü.
With Vicky leaving to go back to New York, Judy's plans to rescue Vicky from her own fate were put on terminal hold.
Pekala, so that's why we have to borrow his terminal.
Okay, so that's why we have to borrow his terminal.
İris'le sözleştik. Terminal Kafe'de.
I'm seeing Iris at the Terminal.
Terminal Kafe
At the Terminal.
Hastalığım ölümcül.
I'm terminal.
Korkarım... korkarım ölümcül.
I'm afraid... I'm afraid it's terminal.
Gece görüşü kamerasına geçiliyor.
Sending to terminal.
Güvenlik nedeniyle bavullarınızı veya başka eşyaları istasyonda sahipsiz bırakmayın.
For security reasons, do not leave your luggage and other elements in any part of the terminal.
Silver Spring garından Georgia Bulvarı'na kadar birkaç mil yürür.
Walks a couple of miles down Georgia Avenue from the Silver Spring terminal.
Ayrıca havaalanında çok gürültü vardı.
And it's just ear-splitting in that terminal.
İnsanoğlunun çoğunun yok olduğu gün solgun yüzlü bir doktor bana tedavisi olmayan kanser olduğumu söyledi ama ben kurtuldum.
The very same day that a very pale doctor informed me that I had terminal cancer, most of humanity was annihilated, and I survived.
Her yolu, her terminali havaalanlarını, otobüsleri, bariyerleri gözetlemenizi istiyorum.
I want eyes on every road, every terminal, air, bus, roadblocks.
Genelde yolcu olan insanlar ile mi ilgilenirsin?
You work mostly terminal cases?
Havaalanı polisini uyar. Terminalin çıkışlarını tutsunlar.
Alert airport police, have them lock down the terminal.
Terminalde ateş eden adamı takip ettim.
I'm following the man who shot up the terminal.
-... kullanıcı kimliğini tespit edebilirim.
- Directly out of the terminal.
- Tamam, hangi terminal?
- Okay, which terminal?
Üç numaralı terminal.
Terminal three.
Bu ofisten birinin, benimle birlikte sistemde olduğunu söylüyorum.
I'm saying someone in this office was mirroring my terminal.
havaalanında
at the terminal.
Ölümcül hastalığı olanları.
Terminal patients.
Adam gibi ölümcül hastalık bile kapamıyorsun bücür.
I mean, you can't even get a terminal disease right, Squirt.
Kayıtlarda ana bilgisayardan dün 19.49'da yapılan bir değişiklik görülüyor.
The log shows an adjustment made from the main terminal, yesterday at 19 : 49.
Ana bilgisayar mı?
Main terminal?
Güvenlik, ana bilgisayarın dün saat 19.49'daki görüntülerini istiyorum.
Security? Can you give me playback of yesterday 19 : 49 hours of the main terminal?
Tia Roberts nerede çalışıyor acaba?
What terminal does Tia Roberts work at?
Şu kubbeli terminal türünün ilk örneğidir.
That domed main terminal, it's the first of its kind.
Ölümcül bir kanser hastası hastaneden iyileşerek taburcu olmuş.
One guy with terminal cancer strolls out of hospice.
Kişisel eşyalarınızı terminal içindeyken yanınızdan ayırmayınız.
Please maintain visual contact with your personal belongings at all times.
Bu ise pozitif terminal.
This is the positive terminal.
Fargo, şuraya geçip terminali kontrol et.
Fargo, get over there and man that terminal.
Uçağınız 9 : 55'te, 33. kapı, 2. terminalden kalkacak.
You're boarding at 9 : 55, gate 33, terminal 2.
Otobüs terminalinde yakalamışlar. Asunción'a gidiyormuş.
They found her at a bus terminal on her way to Asunción.
Ölümcül.
It's terminal.
Güvenli bir terminale ihtiyacım var. Beni takip et.
- I'll need access to a secure terminal.
Terminal 4 de.
She's at Terminal 4.
Mahkeme emriyle telefon kayıtlarınızı aldım. Verilere göre bu binaya dönmeden önce bir yere uğramışsınız.
See, I subpoenaed your records from your mobile digital terminal, and the data shows you made an unscheduled stop this afternoon before returning to the building.
Bakın, Lowell'ın son günleriydi.
Look, Lowell was terminal.
Ben sadece terminal erkeğiyim.
I'm just a terminal bachelor.
Buradaki kahvecide... Pardon. ... kafeinsiz kahve yoktu.
Well, the coffee place over here -'scuse me - didn't have decaf... so I had to go all the way to the other end of the terminal.