Terrain traduction Anglais
809 traduction parallèle
Bu derinlikte, tek ışık batiskafın ışıkları. Ve bu engebeli arazide yolunu buluyor.
At this depth, the only light comes from the submersible itself, as it finds its way along the rugged terrain.
Barberton Dağlık Bölgesi, bir kaç yüz kilometrekarelik nehirlerle bölünmüş engebeli bir arazidir.
The Barberton Mountain Land is several thousand square kilometres of rugged terrain cut through by rivers.
Ama bölgemizin dışında.
But it's out of our terrain.
Siyulara katılırlarsa bölgemiz olmayacak.
We won't have terrain if they join the Sioux.
O geçilmez arazi içinde bir kısa yol arıyor.
Looking for a shortcut she ends up into impassable terrain.
Şu yoldan ırmağa gidin.
Follow this terrain to the river.
Ama araziyi ve Burma dilini çok iyi biliyorlar.
But they're extraordinarily familiar with the terrain and the Burmese language.
Her şekilde, haritadan araziyi anlayamazsın.
Can't judge terrain from a map, anyway.
Ama ordudaki her şey gibi, vaazlarım da... duruma ve araziye bağlıdır.
But my sermons, like everything else in the army... depend on the situation and the terrain.
Ayrılmadan bir gün önce, 35 km tırmanarak kamp kurduk.
A day after our leave, we drew a 22-mile hike over terrain carefully selected.
Arazi keşfine çıkacağım.
I'll scout the terrain.
Olmaz, evlat, Cyrano araziyi iyi tanıyor.
No, my boy, Cyrano knows the terrain.
Sadece buradaki tüm araziler kilometrelerce uzaktan.. görülebilecek konumdaydı.
only that... from this place the whole stretches of terrain were entirely exposed - visible from kilometres around.
Bunlar bölgenin en son fotoğrafları.
These are the latest photographs of the terrain.
İnsan böyle bir yerde savaşmak ister.
This is the kind of terrain a man likes to fight a war in.
Hiçbir subay bölgeyi tanımadan ve düşmanın yerini saptamadan böyle bir taarruza kalkışmaz.
No officer ever takes a command in the battle with only hearsay knowledge of the terrain and enemy positions.
Araziyi ve yolu hafızana yerleştir, çünkü yolda sorduğu zaman ihtiyacın olacak.
You get that terrain fixed in your head, because the way he talks, you're gonna need it.
- Tüm arazi araçları hazır olsun.
- Get our all-terrain vehicle ready.
Ben arazi aracı ile bütün kıyının,... ve denizin üzerinden geçtim.
I passed over the all-terrain vehicle it was entering the sea.
- Göz kamaştırıyorsun.
- You sure do brighten up the terrain.
Ve böylece kovalamaca karşı tarafta devam etti ve mevsim değişti gün oldu, kovalayanlar en az kovalananlar kadar açlık çekti, bitap düştü.
And so the pursuit continued across changing terrain and changes of season the pursuers sometimes almost as hungry and exhausted as the pursued.
- Bölge nedir?
- What's the terrain?
Daha önce çöl şartlarında yürüdüğünüz oldu mu?
You've done much marching in desert terrain?
Her yerde kendini kamufle edebiliyor.
He's got all-terrain camouflage.
Yukarısı yaban arazi.
It's wild terrain up there.
Araziyi biliyorsunuz.
You know the terrain.
Bu arazinin karış karış aranmasını istiyorum.
I want every inch of this terrain checked.
İlerdeki araziyi keşfe çıkıyorum.
I'll go on ahead to scout the terrain.
O gölü çevreleyen toprak zehirli.
The terrain around that lake is poisonous.
Buradan sonra arazi bizim türden.
This is our kind of terrain from here on out.
Atmosfer ve zemin rahatsız edici değil.
Atmosphere and terrain are undisturbed.
Düşman toprağından uzun bir yürüyüş koluyla nasıl geçeceğiz?
How do you figure on moving through enemy terrain with a column a mile long?
Araziyi biliyorsun.
You know the terrain there.
Arazinin doğasından dolayı...
It is the nature of the terrain...
Çok hassas... arazi.
It's very fragile... the terrain.
artık güvenle yolumuza... devam edebiliriz!
In any case we have to wait for you and inform you of the terrain ahead!
Bu yıl, uzaklardaki bu Himalaya dağı, dünyanın en zor arazisiyle kuşatılmış bu mistik tapınak bir fethetme çabasını daha geri püskürttü.
This mystical temple Surrounded by the most difficult terrain in the world Repulsed yet another attempt to conquer it
Arazi o kadar zorlu ki, neredeyse yerimizde sayıyoruz.
The terrain is so difficult, we're almost at a standstill.
Haydut bölgesi olarak bilinir Dikkatli olun!
It's known for its rough terrain, be careful
İz sürme ve arazi konusunda, tavsiyelerini dinlemenizi öneririm.
Concerning the trailing of hostiles and information on the terrain, you'd be well advised to heed his advice.
"Kız tatlı tatlı konuşmaya başladı. " Kız daha sonra engebeli yere doğru gitti kızın sesi gittikçe titriyordu ama Peder Feijoo buna göz yummadı... "
" The girl started talking with soft voice and when she went into rugged terrain her voice vibrated more, and father Feijoo didn't blink...
Beyefendi, arazi şartları çok elverişsiz.
The terrain is unfavourable, sir.
Korkunç hava şartları, zorlu arazi, kararlı Alman direnişi.
( narrator ) Dreadful weather, difficult terrain, determined German resistance.
İnanılmaz, değil mi? Bir düşünün, bu koca ağaç bu zorlu coğrafyada 3.000 km. Yürüdü ve yaşadığı yer olan 3.000 km.
It's almost incredible, isn't it, to think that this huge tree has walked over 2000 miles across this inhospitable terrain to stop here, maybe just to take in water before the 2000 miles on to Cape Town
O, egemenlik alanini belirleyen güçtür ve ayni zamanda "o alani yakip yikan güç" tür.
Just as he is the power which defines... the terrain of domination, he is also "the power ravaging this terrain."
Arazi yapısına bak.
Look at the terrain in between.
Normandiya cephesinde... Kanadalı birliklerin desteklediği, İngiliz hücum kıtaları... stratejik önemi olmayan, cüzi gelişmeler gösterdiler...
South of Caen, numerous Anglo-Canadian attacks have gained them some terrain.
Damlalar soğuk toprağa karışıyor.
The rain drops run down the cold terrain,
Dağlık arazi.
Mountainous terrain.
Arazi nasıl?
What's the terrain like?
Şimdi araziyi ve yolu aklınızda tutun.
Now get the terrain clear in your mind.