English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ T ] / There

There traduction Anglais

1,212,069 traduction parallèle
Mutfağa giriyorum, köpek orada bir başına dikilmiş şöyle yapıyor :
I'll walk into the kitchen, and the dog is just standing there alone like this... [audience laughing]
Veteriner, "Bir şeyi cidden değerlendirmeniz gerektiğini düşünüyorum." dedi.
The vet said, "Listen, I think there's something you should seriously consider."
Bir haber vardı ve sürekli şu lafı kullanıyorlardı.
There was this story where they kept using this phrase.
Yalnız dokuz kişiler.
There's only nine of them.
Siz de gönderin madem.
Send your kids there then.
Bu ülke ile ilgili en kötü şey, devlet okulunda öğretmen olmaktan daha asil bir mesleğin olmaması.
Here's the worst thing about this country, is that there's no more noble profession than to be a public school teacher.
Bir demokrasiye destek vermenin en asil yolu, devlet okulunda öğretmenlik yapmaktır.
In a democracy, there's no more noble contribution you can make than to teach in a public school.
Oğlunu Styx Nehri'ne daldırdı çünkü o suyun sihirli bir özelliği vardı ve sizi her türlü yaralanmaya karşı dayanıklı kılıyordu.
And she dipped him in the water of the River Styx because there was a magical quality to that water that you would make you impervious of any harm.
Onu tekrar suya batırabilirdi... öbür bacağından tutabilirdi. "
She could have just dipped him one more time... with the other leg in there. "
Neden onu tutup... Oradasın yahu.
What does she just, like, get- - You're right there.
"Tanrıça başına bir daldırma" yazan bir tabela mı vardı?
Was there, like, a sign that says, "One dip per goddess"?
Orada olup şöyle demek isterdim, " Anneni rahat bırak artık.
And I wanted to be there to say, " Leave your mother alone.
Kimsenin yürümediği yerlerden yürürler.
They always walk somewhere, nobody walks there.
Çöpler falan vardır.
There's trash.
Kamyonlar.
There's trucks.
Biri Rose'u almaya gelir çünkü bir düğün vardır.
Somebody goes to get Rose'cause there's a wedding.
Yanında biri var, telefonuyla oynuyor.
Somebody's there with her, on their phone.
Burada genç çiftler görüyorum, "Hayır, bizim durumumuz iyi." diyorsunuz.
I can see there's young couples here. You're like, " No, we're in a good one...
Kendi yazdığın ve halihazırda gönderdiğin bir e-postayı okumak kadar tiksinti verici bir insan davranışı daha var mı?
Is there any more disgusting modern human behavior than reading your own already sent e-mails?
Bu, götünü kaşıyıp sonra da parmaklarını koklamaktan daha beter, değil mi?
Is there any more scratching your asshole and smelling your finger than that?
Yanlışlıkla bir şey unuttuğumu fark ettim.
I realized I left something there by mistake.
Bu lanet e-postanın sonunda bir tür jenerik olması lazım.
There should be credits at the end of this fucking e-mail.
Oldum olası... 12 yaşındayken, kızların harika bir şey olduğunu keşfettim.
And there was all- - When I was 12, I discovered that girls are the greatest thing.
Bir sistem vardı.
There was a system.
Olay şu, oğlan bir erkek arkadaşından kızın bir kız arkadaşından, eğer kıza çıkma teklif ederse kızın buna ne cevap vereceğini... öğrenmesini ister.
There's a thing where the boy asks his friend to ask her friend to ask her what she would say... if he asked her out.
En sonunda da, kendisinin uzun saçlı bir fotoğrafı var.
And then at the end, there's a picture of her with hair.
Ama filmde sevdiğim bir bölüm var.
But then there's one part of the movie that I like.
Ama burada kanunlara itaat etmeyen epey insan görüyorum. "
But I think I see a lot of lawbreakers out there. "
Söyleyişi güzel. "Ama burada kanunlara itaat etmeyen epey insan görüyorum."
Just the way it rolls out of him. [McConaughey] "I think I see a lot of lawbreakers out there."
Eğer babanızla maça falan giderseniz, orada...
If you go to a ballgame with your dad, there was- -
Pisuvar olmaz, sadece bir oluk vardır.
There were never urinals. It was just a trough.
Küçük oğlanlar ve koca adamlar yan yana durur.
And the little boys and the men stand there together.
Adamlar orada durup şöyle işer :
And the men are just standing there...
- Neden üstünde milli güvenliğe tehdit olduğunu belirten Interpol Turuncu Uyarı'sı var?
- You had no right to stop me. - Why is there an Interpol Orange Notice indicating you are a threat to national security?
Ancak Jules, bilmen gerek ki sen ve Mary için olduğumuz yerden daha güvenli bir yer yok şu anda.
But, Jules, I need you to know that there's no place safer for you and Mary than right where we are now.
- Hala orada mı?
- Is she still in there?
Bir problem mi var?
Is there a problem?
- Vakit yok.
- There's no time.
Evet.
There you are.
- Üçünüz kaldınız.
There's three of y'all now.
Eğer Solotov dışarıda olsaydı kamyonlardan buraya kadar gelmeyi başaramazdı.
If Solotov was out there, we wouldn't have made it from the trucks to this barn.
Bir hadise yaşandı.
There's been an incident.
Burada servis yolu var, iniş için yeterince büyük.
There's a service road here, just large enough for a landing.
Oradan binaya gidiyoruz.
From there, we head to this building.
Abigail orada olabilir.
Abigail herself could be there.
termal görüntüler vardı nasıl olurda burada kimse olmaz
There was heatsignature confirmation on our descent. How can there be no one here?
Ama bunu çözebilirsek, Abigail hakkında bilgi edinebiliriz.
But if we can get under the hood, there is no telling what we can learn about Abigail.
Almanya'da melez yok Amerika dışında herhangi bir yerdede yok.
There are no hybrids in Germany or anyplace else outside of North or South America.
Sanırım yanlış düşünüyorsunuz.
I think you got some bad intel there.
Orada diklip sorular sormakmı istersin, Ya da teklifimi kabul edip bazı cevaplar almaya başlamak mı?
Are you gonna stand there asking questions, or are you gonna accept my offer and start getting some answers?
İsaac
Isaac, what was it like in there?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]