English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ T ] / Thing

Thing traduction Anglais

296,411 traduction parallèle
Ama böyle şeyler duymaktan hoşlanmadığını biliyorum.
But I know that's not the kind of thing you like to hear.
Donarak ölürken hissedilen son şey muazzam bir sıcaklıkmış.
You know, when you freeze to death... the last thing you feel is extreme heat.
- Doğru olanı yapmış.
He did the right thing.
Şöyle bir durum var.
But here's the thing...
Bana borçlusun, bunu ikimiz de biliyoruz. Bunu dile getirmeyi sevmiyorum.
And you owe me, and we both know it, and that's not the kind of thing I like to say out loud.
Hammerschmidt'e dediklerini söyleyecektir.
He's gonna say the same thing he said to Hammerschmidt.
Hiçbir şey bilmiyorum.
I don't have a thing.
Profesyonel açıdan hep istediğim tek bir şey vardı.
There's only one thing, professionally, that I've always wanted.
Başkan'ın doğru olanı yapması şartıyla.
But that's conditional on the president doing the right thing.
Yaptığın en kötü şeyi söyle.
Tell me the worst thing you've ever done.
Miras ve namının yürümesi aynı şey değil.
Legacy and infamy are not the same thing.
Haklıymışsın.
Well, you were right about one thing.
- Mesele de bu.
- That's the thing.
Kötü haber şu ki, bu iş senin itham edilmen.
And the bad news is, is that thing is impeaching you.
Halk için tek bir şey bile yapmaya daha mı muktedirlerdi?
Any more capable of doing a single goddamn thing for the public?
İki haftaya zaten konu kapanacak ve sen yanlış tarafta olacaksın.
In two weeks, it's gonna be over anyway, and you're gonna be on the wrong side of this thing.
En korkutucusu da bu değil mi?
Isn't that the scariest thing of all?
Henüz oylamaya bile açılmadı ama senatör kaybediyoruz.
This thing isn't on the floor yet, and we're losing senators.
Son bir şey.
One last thing.
Tantanayı ve formaliteleri saymazsak işin tuhaf yanı, aslında başkanlık kurumuna inancım olması.
You know, if you ignore all the pomp and circumstance, the most perverse thing is I actually believe in the presidency.
Kendinle baş başa kaldığın anlarda beni tek bir konuda olduğu kadar şevkle ve içtenlikle aklında tutmaya çalış.
Try to hold me in your mind, at some quiet times, as ardent and sincere in this one thing.
Bu, benim yapabileceğim bir şey değil.
It's not the kind of thing I could do.
Doğru olanı yapıyorsun.
I think you're doing the right thing.
Konu uzayacağa benziyor. Ben bir su alıp geliyorum hemen.
- Okay, this seems like a whole thing, so I'm just gonna go grab a water real quick.
Hanımlar, şu an nasıl bir duygu selinin içindesiniz bilemiyorum ama bu ambiyansı oraya taşımaya ne dersiniz?
Ladies, I don't know what emotional thing is playing out right now, but how about you save it for over there?
Aksan olayını yapacak mısın cidden?
Really? Are you gonna do the whole accent thing?
- Yine bu palyaço meselesi.
This clown thing again.
Yarın ilk iş bunu araştıracağım.
Fine. First thing tomorrow, I'll look into it...
Çay olayını hiç sevmiyorum.
I don't love the whole tea thing.
Geçen seneyle bu sene arasındaki tek fark bu sene hazırlıklı olmam.
The only thing different between this year and last is I'm prepared this year.
- Rainer'la bu kadar yakınlaşmak istiyor muyum bilmiyorum.
The thing is, I don't know if I want to be that intimate with Rainer.
O şeyin karnında yüzdüğünü hissediyor musun?
Can you feel that thing swimming around in your belly?
Ailevi bir durum var gibi. Gözlerim de buğulanmaya başladı.
This sort of seems like a family thing, and my vision is tunneling, so...
Bu, çocuklar için pek de iyi değilmiş galiba.
Maybe that's not the best thing for kids.
Phil'in arabasında şu sağa sola sallanan şeyden var mı bakayım.
Oh, I can see if Phil has that thing in his car that flails around like this.
O da senin için aynı şeyi söylemişti.
She just said the same thing about you.
Beni tek rahatsız eden şey bundan aslında rahatsızlık duymamam.
The only thing that makes me feel bad is that I don't really feel bad about it.
Şu an beklemedikleri tek bir şey var.
There's only one thing that they're not gonna be expecting.
Kazanalım şu maçı hadi.
All right, let's win this thing.
Mesele şu ki, bu adam geçmiş hayatınızda sizin ağabeyinizdi. Ne dediniz?
The thing is, this person was your brother in your past life.
Kız kardeşimin gönderdiği mektupları okuduğum o zamanlar gün be gün hayatta kalmaya çalışmakla meşgul olduğum o vakitlerdeki tek dayanağımdı.
Reading the letters she sent... was the only thing that kept me sane... in my days when I was struggling to survive.
Değerli olduğu için sıkıca tutarsanız o mütevazı ve değerli şey şüphesiz ölür.
If you clench on it because it is precious, that lowly and precious thing... is bound to die.
Eğer kız kardeşim isen hiç değişmeyen bir şey var demektir.
If you are my sister, you are very consistent in one thing.
O adamın kinini, suçluluk hissini ve özlemini içeren o resim muhtemelen o adamın sahip olduğu son mutluluk parçasıydı.
The painting contains his grudges, guilt, and yearnings. I believe... it is the last thing he drew.
Nasıl da tatlı konuşuyorsun.
What a sweet thing to say.
Geçmiş hayat, Allah aşkına ne olabilir ki?
What is this thing called a past life?
- Bir şeyler bilmeliyim ki bunu yapabileyim.
I don't know the first thing to report about.
Üzücü bir şey bu kader.
Fate can be such a sad thing.
Sen ; kadınını da, aileni de, Goryeo'nu da hatta kendini bile, tek birini bile koruyamadın!
You... couldn't protect your woman, your loyal subjects, your Goryeo, or even yourself. You couldn't protect a single thing.
Kan, çiğnenmiş yemekler, her şey!
Blood, chewed-up food, the whole thing.
Bu ilişkinin sahiden de bir yere varacağı yok.
This thing between us is really not going to work.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]