Three traduction Anglais
151,906 traduction parallèle
- Üç kişi.
- Three people.
İçerde üç tane daha var.
There are three more inside.
Genellikle işi bitirmek için üçümüze pek gerek olmaz ama uyuz götlü bir pireymişsin gibi zıplayıp duruyordun.
Doesn't usually take three of us to get the job done, but you were jumping about like a flea with an itchy ass.
Collin Marks, İngiliz iş adamı. Aynı zamanda Afganistan'da üç tur geçiren İngiliz Kraliyet komandosu.
Collin Marks, a British businessman and also British Royal Marine did three tours in Afghanistan.
Üç tur insanın psikolojisini mahvedebilir, ayrıca savaşmak da insanda kalıcı izler bırakır.
Three tours of duty can be hell on the psyche, and being a soldier of war forever changes a man.
En az üç saat genel anestezi etkisinde olacağım.
I'll be under general anesthetic for at least three hours.
Bu olaya üç ajan daha atadım.
You just saw me put three more agents on it myself.
Evet, üç takımdık.
Yeah. Three squads.
Üç saat öncesinin uydu görüntüleri elimizde.
We've got satellite photos less than three hours old, sir.
Bence şuradaki iki köprüyle ve güneydeki şu iki dar geçidi vurursak ordusunun başkente girişini üç, belki dört gün erteleyebiliriz.
I think that if we were to attack these two bridges and these choke points down here in the south, we could stall his army from entering by three, maybe even four days.
Araştırmalar gösteriyor ki konut masraflarında büyük bir patlama var, özellikle de son üç yılda büyük şehirlerde.
Recent studies have shown that housing prices have gone up exponentially over the last three years, - especially in our major cities.
Halkı endişeye sürüklemeden bölgeleri tarıyorlar.
They're sweeping all three sites without alerting the public.
Ayrıca o üç bölge için acil tahliye planları da güncellenmeli.
We also need to update emergency evacuation plans for those three areas.
- kaldıracak vakti olanlar. - Üç hamle ilerisini düşünmüşsün.
Hmm, three steps ahead.
- Üç tane daha yersen tişört bedava.
Three more and you get a free tshirt.
Hookstraten üç Cumhuriyetçi bağladı.
Hookstraten got us three Republicans...
Üç saatçik. Gerçeklerin ederi bu mu senin için?
Three whole hours... is that all the truth is worth to you?
Bomba patladığında en fazla bir metre uzaklıktaymış.
That he was less than three feet away before he threw it.
Yılda üç dört kez özel bir mülkte toplanıyorlar.
They get together on a private property three or four times a year, maybe.
Son üç saatte Hannah Wells'i iki kez aradın.
You called Hannah Wells twice in the last three hours.
Tüm teşkilatlar Brooke'un diskinden çıkan hedeflere odaklanmış durumda.
All the agencies are focused on the three targets from Brooke's hard drive...
Her şeyi bilen altı üstü dört kişi var. Üçü bu odada zaten.
There's only four of us who know the full extent of this, and three of us are in this room.
Yedek kulubesinden gelen Reade'in üç sayılık atışı başarılı.
Reade with a three-pointer fresh off the bench.
Üç aydır buradasın.
You've been here for three months.
Ancak leoparın kuyruğunda sadece üç halka var.
But the leopard only has three rings on its tail.
Bu yüzden, her tahtadaki spesifikasyonları hamleler bitene kadar üçlü gruplar halinde hareket ettirdim.
So, I tried moving the specs in each board in groups of three until I ran out of moves.
Üç tane, hayır...
There are three, nope... Four exits.
- Evet, herkes bir odada iki ya da üç kişi yaşıyor, ve sen tek başına süslü bir yerde yaşıyorsun.
- Yeah, everyone's living two and three to a room, and you're in that tricked-out place all by yourself.
Doğru tonu bulmak için annem, üç farklı zamanda onu sarıya boyadı.
My mom painted it yellow herself, like, three different times trying to get the right shade.
Tamam, iki tanesi tükenmiş ve biri 3 hafta önce zatürreden ölmüş.
OK, two of them were drained, one of them died of pneumonia three weeks prior...
Tek bir çocuk için bile hazır değillerken, genç bir çifte, üçüzlerinin olacağını söylemek hiç de hoş değil.
Never fun telling a young couple they're having three babies and not just the one they were ready for.
Üç çocuk için kafamda hayal etmemiştim ki.
I didn't want to nest for three.
- Üç çocuğu nasıl olur da, tek bir yatak odasında büyütebiliriz ki?
- How are three kids supposed to grow up in one bedroom?
Kevin bu oyunun yapımcısı olmaya karar verince, hem de oyunu yazan kızla birlikte, kendime dedim ki, "Ron, ey ihtiyar, üç tane Tony ödülü kazandın ve şimdi ise burdasın, başarısız bir komedi dizisi oyuncusunun işe yaramaz projesinde yer alıyorsun."
I said to myself, "Ron, old boy", "you've won three Tony Awards, and here you are, directing a failed sitcom actor's vanity project."
Üç çocuğa birden tek başına bakamaz.
He cannot support three children.
Ayrıca sen de iki yatak odalı bir evde, üç çocuk büyütemezsin.
And you can't raise three children in a two bedroom walk-up.
Büyük Üçlü?
Big Three?
- Büyük Üçlü.
- Big Three.
Üç bebeğinle birlikteyken, her bir dakika, yanında olmasına katlanabilecek misin?
You sure you want her standing over your shoulder every minute with three babies?
Bebeğim, üç tane beşik bulacağım, söz.
Babe, I'm gonna find three cribs.
Bebeğim, üç tane yatak odamız var.
Babe, we got three bedrooms.
Büyük Üçlü, bunu duyuyor musunuz?
♪ Out of sight ♪ You hear that, Big Three in there, huh?
Bir, iki, üç.
One, two, three.
İçim de üç tane insan var, Jack.
There are three human beings inside of me, Jack.
- tulumlarımız hazır.
- Big Three onesies.
- Üç bebeğimiz var.
- We have three babies.
Eğer bunu yapabilirsen, yine buradan ayrılırken, üç bebeğin olacak, ama planladığın şekilde olmayacak tabi.
If you can do that, then you will still be taking three babies home from this hospital, just maybe not the way you planned.
Üçünün de tekmelerini hissetmiştim.
I felt all three kicking.
Üçüne de ihtiyacımız var.
We need all three...
Buradaki patlayıcılar, üç Meclis patlatmaya yeter.
There's enough explosives in here to blow up three Capitols.
Evet, duydum.
- And I have... three human beings living inside of me. So I've heard.