Toss traduction Anglais
3,317 traduction parallèle
Yoksa beni de davadan çeker mi?
Toss me off the case, too?
Camlar bombalar yüzünden paramparça olmuş.
Little windows to toss bombs through.
O zaman onu atabilirsin.
Ah, then you can just toss it.
O zaman bana at.
Then toss it to me.
- Gidip bir bakınalım.
- Let's go toss it.
Şu makarna kutusunu uzatsana.
Toss me that box of spaghetti.
5 yıl bekleyip, 2 deneme yapıp sonra da havlu atmazlardı.
They wouldn't wait 5 years, give it two tries, and then toss in the towel.
Geri at.
Toss it back.
Geceliğini giy, yatağa gir, biraz sağa sola dön sonra da kalkıp 911'i ara.
- Put your nightgown on, and you get into bed. - I... Toss around a little, then you get up, and call 9-1-1.
- Sadece sevmediğim birinden gelen yeni çiçekleri atarım.
Yeah, the only time I toss fresh flowers is when they're from someone I don't like.
Sanırım atılan çiçekler de ona ait.
I'd toss flowers from him, too.
Pekala, kızı içeri atın.
Toss her in there.
Topu atıp iyice yukarıdan vurmalısın.
Okay? You gotta get it up there. So you wanna toss and then stroke real high, okay?
At ve vur.
Real nice. Toss and stroke.
At ve vur. Daha hızlı.
Keep going, toss and stroke.
At ve vur. Bir kez daha.
Toss and stroke.
Vur hadi!
Toss.
Sonra at ve vur dedi.
- Uh-huh. - All right? And then we did toss and stroke.
At ve vur.
- Oh. Oh. - Toss and stroke.
Para atışını Ateş Gelincikleri kazandı.
The Fire Ferrets win the coin toss!
Sayınca, kafesi bana atacaksın ve bagajdaki nötrleştiriciye depar atacağız.
On my count, you toss me the cage, we sprint for the neutralizer tank in the trunk.
Artie, sopayı bana at.
Artie, just toss me the club.
Ve Bayan Julian, eğer şimdi yerine oturmazsan seni dışarı attırırım.
And, Ms. Julian, if you don't sit right now, I will toss you out of here.
Umursadığım şeyleri kaybetmemek için tek şansım bu çünkü.
This is my only chance of holding on to any of the things I give a toss about.
Aslında şöyle bir bakınca anladım ki seni yataktan çıkartmazdım.
I wouldn't toss you out of my bed.
- Neden sadece kapıdan dışarı silahı atmıyorsun?
Why don't you just toss that gun out the door?
"Geçmişin kireçlenmiş kalıntılarından kurtulmak ve hayat enerjimizi birleştirmeye geldim."
" To toss out the calcified remains of the past and embrace our vital energy.
Yani beğenmezsen çöpe de atabilirsin. Başka bir şey deneriz, olur mu?
You can toss it if you don't like it, and we'll try something else.
Sonbaharda New York'ta... Yapraklar yeşilden turuncuya döner. Latteler, vanilya aromalıdan balbabağı aromalıya döner.
Autumn in New York... the leaves go from green to orange... the lattes go from vanilla to pumpkin... and girls toss their razors out the window, for there'll be no bare leg seen until April.
Boktan paçavralar gibi kutuya tıkıştırmışsınız!
You toss the boxes around like a damn rag doll.
Pizza partisinde görüşürüz, budala.
Well, I'll see you at the pizza toss, chump.
Bütün adayları bir araya toplayıp, fotografçılar için bedavaya pizza fırlatırlar.
They get all the candidates together, and they toss pizzas for the photographers.
O gövde gösterisinde ortalığı dağıtmalısın.
You have to toss the crap out of that pizza.
Pizza fırlatmayı öğrenmek yerine beş saatimi bunu yaparak harcamam ne güzel oldu.
I'm so happy I'm wasting my time... Doing this instead of learning how to toss a pizza in five hours.
Pizza atışını kaçıracaksın, değil mi?
You are going to miss that pizza toss, huh?
Gulfhaven başkanlık pizza fırlatma yarışına hoş geldiniz.
Welcome to the Gulfhaven mayoral pizza toss!
Fırlat şu pizzayı!
Toss the dough!
Adam komada doktorlar da kurtulma ihtimalinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu söylüyorlar.
He's in a coma and the doctors are saying it's a coin toss whether he'll make it.
Dediklerimi yaptın mı? Ona dışkını fırlattın mı?
Did you toss your shit at him?
Süt şişesine fırlatmayı çok severdim. Ama asla kazanamazdım. Süt şişesine fırlatmayı çok severdim.
I loved to do the milk bottle toss.
Hastings bedava kahvaltı olayını kullanarak ortalığı karıştırıyor.
Hastings gives a toss about you having a free egg and bacon.
- Atayım o zaman.
I'll toss it.
Kendi çöplüğüne atmak için mi?
Toss it in your own dumpster?
Dalga geçmeleri umurumda değil, Kate.
I don't give a toss.
Samimi ve iyi niyetli dileklerine rağmen bunu atlıyorum.
Well, despite their sincere and well-meaning wishes, I'm gonna toss it.
Basına hamile olduğum için durmadan yatakta döndüğümü ve ben rahat edeyim diye başka yatakta yattığını söyle.
Tell the press that pregnancy is making me toss and turn, so you're sleeping in another bed so that I can be more comfortable, tell them that you have been staying up late in bed trying to come up with new ways
Bir yanım o şerefsizi hapse tık diyor, dokunulmazlığının canı cehenneme.
The better half of me wants to toss that son of a bitch in prison, immunity be damned.
Ona sıcak patates satarız.
We toss him the hot potato.
Herkes hakkinda sikayet oldugunu biliyor ama AC-12'in umurunda bile degil.
Everyone knows she's been stuck for a complaint, but AC-12 don't seem to give a toss.
Topu at ve vur. Güzel.
Toss and stroke.
Çok güzel.
Toss and stroke.