Tragic traduction Anglais
3,425 traduction parallèle
Çok trajik bir durum.
How tragic.
Ne kadar acı verici.
How tragic.
Elena'nın başına gelenler çok trajik.
Tragic about Elena.
Trajik bir kaza geçirecek.
She will meet with a tragic accident, and later,
Trajik bir şey yaşanırsa diyedir herhalde.
In case something tragic were to happen.
Elbisenin başına trajik bir şey gelirse ne olacak?
What if something tragic were to happen to the dress?
Artık öfkenin, annesini kaybetmek gibi trajik bir olay yaşamış bir çocuk için tipik bir tepki olduğunu anlıyorsunuzdur.
Now you understand that anger is a typical response for a child who's experienced something as tragic and unjust as losing a parent.
Bu trajik bir kayıp. Bundan ötürü çok üzgünüm.
This is a tragic loss, and I am... saddened.
Ben-ben bu trajik haberin sizin bu mutlu gününüze... engel olmasından nefret ediyorum.
I-I just would hate to see this tragic news interfere with your happy day.
Bozulmuş bir Kankandı'nın trajik bedeli Antik Kanka Çağı zamanlarına dayanır.
The tragic cost of a broken Broath Uh-huh. dates back to Ancient Bro-man times...
Gerçek şu ki, kendi yarattığımız trajik geçmişi kabul etmediğimiz sürece Kırmızı Fener tehdidinin biteceğini düşünmüyorum.
The fact is we will never be able to end this Red Lantern threat without admitting to our own tragic part in their history.
Korkunç bir yanlış anlama olmuş.
It was a tragic misunderstanding.
Trajik bir olay.
It's tragic.
Çok trajik.
It's tragic.
- Yaşanan şey trajik bir hataydı.
- What happened was a tragic mistake.
Bunun sebebi ya çocuğunun trajik kaybı ya da çocuk sahibi olamaması.
This stems from either the tragic loss of her own child or the inability to have one at all.
Denise'in öldürülmesi feci bir durum.
Denise's murder is obviously under tragic circumstances.
Trajik.
Tragic.
Çok üzücü.
Oh, that's tragic.
Bir intihar trajiktir.
One suicide is tragic.
Sonra çalıştığı restoran soyulunca hayatı trajik bir şekil aldı.
Then his life took a tragic turn when his restaurant was robbed.
Korkarım ki bu trajik olayla ilgili sizin bilmediğiniz konularda söyleyeceklerim sınırlı sadece benim hayatımı değil, Chicago'daki yaşamı da etkileyen.
I'm afraid there's little I can say... that you don't already know about this tragic event, not only in my life, but in the life of Chicago.
"Hatalı doğalgaz hattı, Young çiftliğinde trajik patlamaya sebep oldu."
"Faulty gas line leads to tragic explosion at Young farm".
Daha çok üzücü ya da trajik denebilir.
It's more, uh, sad or tragic.
Dixon için trajik.
Tragic for Dixon.
Böyle bir talihsizlik!
It's so tragic!
Sean'ın başına gelenler çok kötüydü ama Ruslarla yatağa giren oydu, ben değil.
What happened to Sean was tragic, but he's the one that made his bed with the Russians, not me.
Bu bir kazaydı, trajik ve hazin, ama bir kaza.
It was an accident, tragic and sad, but an accident.
Aptalca ve trajikti, ama bay Hilbert'in bir suç işlediğine dair bir delil yok.
It was stupid and tragic, but there is no evidence that Mr. Hilbert committed a crime.
Bu gerçekten korkunç bir gün! Pekala çocuklar, içeri girme vakti.
It is a tragic day indeed! Someone who is fearless in the face of danger. Alright kids, time to go inside.
Trajikti.
It was tragic.
Bak, gerçekten çok acıklı.
Look, it's pretty tragic.
Onun trajik çöküşünü kaçırdım.
I missed its tragic fall.
Korkunç, trajik bir salı günü.
One terrible, tragic Tuesday of a...
Babanın zamansız gidişinden sonra, bununla baş edebilmenden çok etkilenmiştim.
I was so impressed with the way you handled your daddy's tragic passing on that rig.
Yaşadığın durumun trajik olduğunu kabul ediyorum ve çok üzgünüm.
I agree your position is tragic and I'm very sorry.
O kadar hüzünlü konuşma.
Don't sound so tragic.
Kocanızın başına gelenler çok talihsiz bir olaydı.
It's very tragic, what happened to your husband.
Bak, Amelia'nın durumu çok acı.
Look, Amelia's situation is tragic.
Honor St. Raven'i kapının arkasında neyi beklediğini asla öğrenemeyecek olmam trajik değil mi?
How tragic is it that I will never know what was waiting for Honor St. Raven on the other side of that door?
Bende benim hayatım trajik bir aşk hikayesi zannediyordum.
Wow. And I thought my life was a tragic love story.
Bu çok trajik.
This is just plain tragic.
Bu, çok ani oldu ve en trajik parçası Jeremy... Onu bana hatırlatacak hiçbir şey yok.
It was so sudden, and the most tragic part, Jeremy... of her bad thing... is that I don't have anything to remember her by.
Tabor Heights'taki adamımız Şerif Victor Sickles yakın zamanda öldü. Bazılarınız biliyor olabilir. Atlantic City gazetesi bunu trajik bir kaza diye niteledi.
As some of you may know, our contact at Tabor Heights Sheriff Victor Sickles died recently as a result of what the Atlantic City Press has deemed a tragic accident.
Bunu sezdin mi veya kâhin misin? Yoksa tanıştık da trajik bir hadise sonucu aşinalığımız hatırımdan mı çıkmış?
Are you intuitive, clairvoyant, or have we met before, and by some shockingly tragic circumstance,
- Wagner kadar trajik gibi görünüyor.
That sounds almost as tragic as Wagner.
Çok üzüntü verici.
That's tragic.
Wainright'ı öldüren Darcy de senin dedektifindi. Ölümcül güç kullanılan bir durumun trajik sonucuydu.
- A tragic outcome in a deadly-force situation.
Ya da öyle miydi?
That was a- - that was a tragic accident.
Çok trajikti.
Tragic.
Sana neyin trajik olduğunu söyleyeyim.
I'll tell you what's tragic.