Treat traduction Anglais
14,839 traduction parallèle
Değer verdiğiniz birine öyle davranılmaz.
That's not how you treat someone you care about.
Muayene et, ölü dokuyu temizle, kaydını yaptır.
We treat, debride, admit.
Bu bana pislik gibi davranma hakkı mı veriyor?
So what, that gives her a license to treat me like crap?
Onu tedavi et.
Treat her.
Biliyorsun, eğer bu adamı tedavi etmezsen ciddi bir organ hasarı alabilir.
You know that man could have serious organ damage unless you treat him.
İşlerini sürdürme yöntemine bakıyorum. Gözlemleyemeden edemiyorum. İkimiz de şerefi farklı algılıyoruz.
I watch the way you conduct your business, and I can't help observing that you and I treat honor differently.
Ona da diğer asistanlara davrandığım gibi davranabileceğimi düşündüm ama çok zordu.
Well, I thought that I could treat her like any other resident.
Diğer asistanlar gibi eğit.
Treat me like any other resident.
Bana kötü davran.
Treat me worse.
Çünkü... gün be gün daha insan oluyorsun ve insanlar genellikle ölümü tedavi etmeye çalışmazlar.
Because... you're becoming more and more human, and... humans shouldn't treat death casually.
Genelde ölümü tedavi etmem.
I don't treat death casually.
Sizden sadece solucan jelibon getirmenizi istemeyeceğim aynı zamanda size eğitimli ajanlar gibi davranacağım ki zaten öylesiniz.
I'm not just gonna ask you to get me gummy worms. I'm also gonna treat you like the trained agents that you are.
- Şeker mi şaka mı!
- Trick or treat!
Et, ekibin genel vejetaryen diyetinde kıymetli bir ziyafet.
Meat is a precious treat in the troops largely vegetarian diet.
Şu an Gotham'ın üstündeyim Filfleks ile tam da adı gibi uyumlu hareket ediyor.
So I'm up on Gotham, it works a treat with the "Eleflex" as we call it.
Biliyorum, ama, bizim için iyi olabilir diye düşündüm.
I know, but I, uh, thought it might be a nice treat for us.
Kilisedeymiş gibi davranmak zorundayız.
We have to treat it with the same solemnity as we do regular church.
Ailene böyle davranamazsın.
You don't treat family that way.
Umarım Lider Mei bu adama hoşgörü gösterir.
I hope Chief Mei will treat him with leniency.
En iyi dostum ve silah arkadaşım olsan da evlilik hayatına girmediğim sürece Lin Ailesi'nin oğluyla yaptığım nişan yüzünden beni tam bir dost olarak göremeyeceksin.
Even though you and I met in the army and are very close, yet as long as I don't marry, you will mind my betrothal of with the Lin Family, and won't treat me completely as a friend.
Şimdi, bu kurgulandı mı kurgulanmadı mı bilmiyorum,... ama müvekkilinize herhangi biri gibi davranacağım.
Now, I don't know if this was staged or not, but I will treat your client like he was any other.
Saygılı davranmak gibi ve ya da yiyelim ne olacaksa görürüz.
Like, treat it with respect and... Mmm. Or we could just eat it and see what happens.
Tedavi etmemiz gereken çok insan var.
We need to go treat more people.
Burada hastalarımızı protokole göre tedavi ediyoruz.
Out here, we treat patients under strict protocol.
Bu adamın bize kimi nasıl tedavi edeceğimizi söylemesine izin mi vereceğiz?
Are we really gonna let this... guy tell us who to treat and how to treat them?
Kendisinden bekleneni yapınca başı okşanıyor ve ödülü veriliyor.
When he does what he's supposed to do, he gets his pat on the head and a treat.
Brendan kendisine iyi davrandıklarını söylüyor.
Brendan tells me they treat him OK.
Ben ve Phillip beraber şaka mı şeker mi yapacağız.
Me and Phillip are gonna trick-or-treat together.
Şeker mi para mı!
[kids] Trick-or-treat!
- Şeker mi para mı.
- [Ken] Trick-or-treat.
Dışarı çıkabiliriz ve şaka mı şeker mi oynayabiliriz.
We should go out and trick-or-treat anyway.
Baba, şu harika şeker mi para mı mahallesi nerede?
Daddy, where is this great trick-or-treat neighborhood?
Anneni bulduğumuzda ona beni bağışlamasını söyle sonra şeker mi para mı oynarız.
Uh, when we find Mommy and you tell her to forgive me, then you can go trick-or-treat.
- Haydi şimdi şeker mi para mı oynamaya.
[grunts] - Let's go trick-or-treat now.
Vic'in kıçını öptüm, şu lanet jigolanın oğlumuza bilet almak için narin bir kar tanesi gibi davranmak zorundayız şu an!
And I had to kiss Vic's ass, that fucking gigolo, to get tickets for our son who we now have to treat like a fucking dainty snowflake!
Cidden bana bu şekilde davranmaya cüret ediyorsunuz ha? !
You people can't treat me like this...
Her atlayışı son atlayışın gibi düşünmek lazım diyor.
He says you must treat every jump as if it is your last.
Kendimize muayene edelim Posta gönderen beyler?
Shall we treat ourselves to the mail, gentlemen?
Maalesef bugün o güzelliği göremeyeceksin.
You know what? You're not gonna get that treat today.
Oturma odamdaymışız gibi bana içki ısmarla ve ben de gece olan gürültüden şikayetçi olmayayım.
You let me treat this bar like it's my living room and I won't call the cops every night with a noise complaint.
Seni hayal kırıklığıma uğrattığım şeyler olduğunu biliyorum ama ben senin tek oğlunum ve bana biraz daha nâzik ve anlayışlı davransan çok mutlu olurdum.
I know at times I've been a disappointment to you, but I am your only son, and if you would treat me with some kindness and consideration, it would make me so happy.
- Ne güzel.
- What a treat.
O adama karşı iyi davran, tamam mı?
Girl, you better treat this man right.
Ne kadar güzel bir içecek.
It's such a treat.
Yani siz böylece gelip beni bir düşmanmış gibi tehdit edemezsiniz, tamam mı?
So you're not gonna come here and treat me like I'm the enemy, okay?
Tanrım, güzel bir etli pilav yapmamı istese aklını başından alırım. Ama bana paspas gibi davranınca paramparça oluyorum.
God, ask me to make a great paella and I'll blow your fucking mind, but treat me like a doormat, and I'm obviously falling to pieces.
Yanında güzel bir kadın varsa ona özel muamele yap, derdi.
He said, "When you're with a lady, you gotta treat her special."
- Bir bayana karşı böyle konuşulmaz.
- That's no way to treat a lady.
Bence bu yüzden, Biliyorsun, Becca düştü, Çünkü ona normal bir insan gibi davranıyorum.
I think that's why, you know, Becca fell for me, because I just treat her like a normal person.
- Sana bir sır vereyim mi?
What if two doctors disagree on how to treat a patient?
Şeker ya da para!
[doorbell ringing ] [ screams ] [ all] Trick-or-treat!