Trunks traduction Anglais
757 traduction parallèle
Mayosunu ters giymiş.
His swimming trunks are on inside out.
Bay Müdür, bu mesaj elinize geçer geçmez 147. Levert Caddesindeki evimde bırakmış olduğum üç adet sandığı gemiyle Johannesburg'a yollayın.
35 Hautoville street Mr. Director Upon receipt of this please move three trunks that are at my home at 147 Levert street to the ship to Johannesburg on which I will leave.
Ücretini ödeyemezsek otel, sandığımıza el koyar. Yemeksiz mi kalalım?
If we can't pay our bill and the hotel holds the trunks, we still eat.
MAYOSUZ YÜZMEK YASAKTIR
NO SHORT SWIM TRUNKS ALLOWED
O sandıkları da bir yerlere bırakın.
And put those trunks somewhere around here.
Valizini tekrar topla.
Pack your trunks again.
Bu adam sandığımı karıştırmak istiyor Paris'ten aldığım güzel şeyleri paketledikten sonra.
This man wants to mess up my trunks after I've packed the lovely things I bought in Paris.
Ben yüklere bir bakayım.
I got to go see about the trunks.
- Doktor, gidip kamyonlarımızın gümrükten geçip geçmediğine bakalım mı?
Yes, that's about enough. Doctor, would you mind rushing down to the docks... to see if our trunks have passed through the customs yet?
Sandıklar geldi!
The trunks are here!
Kahya Cato, bavulları çatıdan çıkar.
Uncle Cato, get the trunks out of the attic.
- Şu kutulara, fıçılara, sandıklara bakın.
- Look at those boxes, barrels, and trunks.
Orada sandık var mı?
You got any trunks up there?
Gel bakalım şimdi hangisi sahte?
Come, O frequenter of tree trunks... now which is the bad one?
- Bir kamyon dolusu sandık.
- Trunks on a truck.
Eşyalarım bu öğleden sonra gelecek.
My trunks will arrive this afternoon.
Bütün sandıkları ve kostümleri orada.
All her trunks are up there and all her costumes.
- Bir kat dolusu hırdavat ve mobilya.
- A whole floor of trunks and furniture.
Kıyafetleri, sahne kostümleri, sandıklar ve ona ait her şey.
And her clothes, stage costumes, trunks, all of her things.
Üç saattir odanızdasınız ve mayonuz hala gelmedi?
You've been in your room three hours and your trunks haven't arrived?
Benim mayom sana olur.
My trunks will fit you.
- Bir kısmı... ve birkaç da valiz var.
- Part of it... and some trunks.
Andy valizlerinizi alsın mı?
Do you want Andy to take your trunks now?
Valizlerimi almanı istiyorum.
I'd like you to pick up my trunks.
Bavullarını almaya gelmediler mi?
Haven't they come for your trunks?
Bu köşede, 87 kilo ağırlığında olan... ve mor şortuyla dövüşen Stoker Thompson!
In this corner, at 194 pounds! ! in purple trunks, Stoker Thompson!
Ve bu köşede... 89,5 kiloda dövüşen beyaz şortu ile...
And in this corner! ! at 198 and 3 / 4 pounds, in white trunks!
Eşyalarınıza bakılırsa uzun bir süre orada kalacaksınız.
From the trunks you're packing, you must be going to stay a long time.
Bavullardan birine koyar mısın?
Put it on one of the trunks, will you? I wanna pack it.
Bize sandıklarımızı paketleyip... Zyra'ya taşınmamızı mı öneriyorsunuz?
You are proposing that we all pack our trunks and move to...
Bavullarımı toplasınlar. Kostümlerimi de...
See that the trunks are packed, and my costumes...
Geceleri yağmurda gezintiler, bıçaklar, testereler, halatla bağlı sandıklar... Şimdi de karısı evde yok.
Trips at night in the rain, and knives and saws and trunks with rope and now this wife that isn't there anymore.
- Mayolarımız, fotoğraflarımız, plaklar...
- Our trunks, our photos, the recordings...
Size iki bavul getirdik.
- We got a couple of trunks for you. Oh!
- Hani hiç bavulun yoktu?
- And you were the girl who didn't have any trunks? - Here? - Yes, please.
Bence bavullarını nereye göndereceğini bile bilmiyor.
Do you know something? I don't even think she knows where to send her trunks.
Eşyalarınız çoktan geldi.
Your trunks have already arrived.
- Mayomu alayım.
I'll get my bathing trunks.
Şu sandıklara bir bakalım.
Let's look in those trunks.
Hangi kıyafetlerinizi mösyö - Yani, hangi mevsimliğinizi?
Which clothes does monsieur... I mean, which trunks?
Tamam, soyunma odasına git ve Chuck'a : "Irving Cohen bir şort ve başlık vermeni söyledi." de.
You go in the locker room and tell Chuck that Irving Cohen said you should have trunks and a head guard.
Hafif sıklet. 8 : 00'de soyunma odasında ol.
White trunks. 8 : 00 in the dressing room.
Şampiyona meydan okuyan siyah şortlu, 70,5 kiloda,.. ... New York şehrinden Rocky Graziano.
Introducing, in black trunks weighing 155 and a quarter from New York City, the challenger Rocky Graziano.
Bu köşedeyse mor şortlu 72 kiloda,.. ... Gary, Indiana'dan çıkmış en iyi çelik parçası ve dünya orta sıklet şampiyonu Tony Zale.
And in this corner, wearing purple trunks weighing 159 pounds the finest piece of steel ever to come out of Gary, Indiana the middleweight champion of the world, Tony Zale.
Şu düşmüş ağaç gövdelerini görüyor musun?
Do you see those fallen tree trunks?
Sandıklar kargoya gidecek.
Yes. The trunks are to go by freight.
Parmaklıkların, ağaç gövdelerinin, köprülerin surların ve şehirdeki tüm duvarların üstüne, okla yaralanmış kalpler çiziyor ; ve onların oynaştıklarını herkese ilan ediyorduk. Bununla, "aşk" arasındaki farkı göremeyecek kadar gençtik.
On fences, tree-trunks, bridges and city walls we announced with arrow-pierced heart they were going steady but we were too young to see the difference between that and Love
Sandıkların arkasında.
Behind the trunks.
Siyah şortlu.
Black trunks.
Oh, o halde beyaz şortlu diğer herif Willie Mathews.
Oh, then the other fellow in the white trunks is Willie Mathews.
Walter, lütfen bütün bu insanları valizler paketlenmiş, tren kalkıyorken ki umarım biz de içinde oluruz, neden davet ettiğini söyler misin?
Walter, will you kindly tell me why you've invited all these people here. When you know the trunks are packed the boat-train is leaving and I hope we are too.