Turnip traduction Anglais
250 traduction parallèle
Biraz daha geldi, şalgamdan daha tazeler.
There's some more, fresh from the turnip patch.
" Akşam yemeğinde turp salatası ve pirzola yedik.
" We had turnip greens and pork chops for supper.
Ama annecim, kimse turp salatasını senin gibi güzel yapamıyor. "
But, oh, me! Nobody can cook turnip greens like you, Ma. "
Matt turp salatasını benim kadar güzel yapan olmadığını söyler hep.
Matt always says nobody can cook turnip greens better than me.
Carrie Sue, şu turp salatasına ağzım sulandı.
Carrie Sue, my mouth's beginning to water for some of those turnip greens.
Geçen bahardan beri iyi bir şalgam yemedim. Nasıl canım çekiyor Tanrı bilir.
I ain't had me a good turnip since a year ago last spring and, oh, the good Lord only knows how bad I've wanted one.
Şalgamdan korkmak faydasız.
No use getting scared of a turnip.
Pörsük şalgam.
A little old turnip.
Bu, yaz şalgamı.
Why, that's a summer turnip.
O yaz şalgamı değil.
That ain't no summer turnip.
Kış şalgamı.
That's a winter turnip.
- Yaz şalgamı.
- That's a summer turnip.
- Yaz şalgamı tadı var.
- Tastes like a summer turnip.
- Yaz şalgamı, doğru.
- That's a summer turnip, all right.
- Cebinden saatini aşır.
Frisk him for his turnip.
Bir de turp yaprağına.
And turnip tops.
Oğlum, şalgam kamyonundan düştün.
Man, you just fell off the turnip truck.
Bana karı diye bunu mu vereceksin?
- You give me a turnip for a...
- Tarlada turp, lahana ya da patates yokken mi?
- Not a turnip, or a potato in the field.
Sadece sıyrık.
It's hardly a turnip.
Bir dilim şalgam, iki sap kereviz, biber ve tuz koyuyoruz biraz da Worcestershire sosu.
One sliced turnip, two stalks of celery, add pepper and salt and a dash of Worcestershire sauce.
Şalgama dönmüşsün.
You look like a turnip.
Leonard, boynunu turp gibi koparmadan çık git buradan.
Hey, Leonard, get outta here before I twist your head off like a turnip.
Şu şalgam suratlı herifi!
Got no more smile than a turnip.
Bu şalgamın güvenli olmadığı kesin.
That turnip's certainly not safe.
California'dayken duymuştum, bir adam varmış. Çok açmış senin gibi kökleri eşeliyormuş ama bir kök yerine şalgam kadar bir külçe bulmuş.
I heard out in California there was this man, he was so hungry that he was grubbing roots just like you but instead of a root, he yanked up a nugget big as a turnip.
Lütfen ben geldim diye gitmeyin, Bay Turp.
Please don't leave on my account, Mr. Turnip.
Ve işte 5 numarada da Gothenburg Gogetter, nâm-ı diğer İsveçli Sarı Şalgam Anderson. Hemen arkasında 8 numarada, duvara toslamasına rağmen kazadan burnu bile kanamadan kurtulan Arjantinli Patagonya playboyu Carlos Fandango yer alıyor.
Here's No. 5, the Swede Ronny Turnip Anderson, the Gothenburg Gogetter, followed by No. 8, the Argentine Carlos Fandango.
Diğerleri ise Gore-Slimey, Fandango, Schnellfahrt, Gassolini..... ve İsveçli Sarı Şalgam Anderson biçiminde sıralanıyor.
The subsequent order is Gore-Slimey, Fandango, Schnellfahrt, Gassolini and the Swede Turnip Anderson.
Şurada, şalgam tarlasında.
Out there in the turnip field.
Şalgam tarlasını bulalım.
Let's find the turnip field.
[ALKIŞLARLAR]
It's turnip-root.
- Ulan bu buraya sepet gibi oturmaya mı geldi?
Then it's not turnip!
Sadece bir turp istedim.
I only wanted a turnip.
Onun beynini dağıtmasına ve seni bir sebzeye çevirmesine izin ver ki önümüzdeki 20 yılı seni sulayarak geçireyim.
Let him scramble your brains and turn you into a turnip so I can spend the next 20 years watering you.
Dolayısıyla ben burada... saf bir şekilde kitabımı okurken, yanımdan geçerken... dönüp bana selam veren ve büyük babasının köstekli saatine bakıp... zamanı tam olarak belirleyen bir bahçıvan da olmadı. Kısacası Mösyö Poirot bende tanığın T'si bile yok.
Consequently, as I... was guilelessly reading my book... there was no gardener to come trotting by respectfully touching his forelock and registering the time on his grandfather's turnip watch.
Hayli endişeli bir gün geçirdik denilebilir, bu gün, zafer bifteğine, sevgili Richard'ın katledilmesi şalgamı ve katilinin kaçmasıyla oluşan dehşet verici lokma tatlısı karıştı.
This day has been, as t'were, a mighty stew, in which the beef of victory was mixed with the vile turnip of sweet Richard slain and the grisly dumpling of his killer fled.
Yabani havuç, turp çorba için ne ararsan var!
Parsnip, turnip, everything for soup.
Winchester, yolunda onu görenler yardım isterdi, ve George, gerçekten, garip biriydi, korkuluğa benzediği için yanılabilirsiniz, kastettiğim, bacakları korkuluk gibi, her zaman harbe hazır, bunun gibi, tıraşlı başı şalgam gibiydi,
Well, it seems, somebody wanted to find his way to Winchester, and George, he really is such an eccentric, you might mistake him for a scarecrow, I mean, his legs are all astray, his arms always thrust out like this, his head shaved like a turnip, and on his head he wore the most extraordinary hat -
Agnes, sence de bu bildiğimiz şalgam değil mi?
Agnes, don't you think that's a plain old turnip?
Kafayı mı yemiş?
Off the back of a turnip truck?
- Öyleyse'Şalgam Sürprizi'mi yapacağım.
- Then I shall make Turnip Surprise.
- İçinde şalgamdan başka bir şey yok.
- There's nothing in it except turnip.
Yani, Şalgam Sürprizi bir şalgam olacak.
So, the Turnip Surprise would be a turnip.
İkincisi, Percy'nin de bana eşlik edeceği, şalgam yeme ziyafeti.
Secondly, Percy will join me in here for the gourmet turnip eating.
- Şalgam sürprizi hazır mı?
- Is the Turnip Surprise ready?
- Şey, Lordum,... Baldrick ve ben Şalgam sürprizini hazırlarken bir sürprizle karşılaştık!
- Well, my lord,... while Baldrick and I were preparing the Turnip Surprise... We had a surprise!
Öyle bir şalgam denk geldi ki, birebir'şey'şeklindeydi...
We came across a turnip that was exactly the same shape...
Bir mirasa engel olmakta,'zımbırtı'şeklindeki bir şalgamdan alası yoktur.
Nothing stops an inheritance like a thingy-shaped turnip.
Bunu bilhassa ironik buluyorum, çünkü benim şalgam şeklinde zımbırtım var.
I found it particulary ironic,'cause I've got a thingy shaped like a turnip.
Biz de burada bol bol Tanrı'nın mübarek yiyeceği şalgam ezmesini yiyoruz.
Here we feast only on God's lovely turnip, mashed.