Tuzu traduction Anglais
877 traduction parallèle
Tuzu, şarabı çeksin diye döktüm.
it's to draw out the wine.
- Tuzu çeksin diye döktüm.
- It's to draw out the salt.
- Tuzu alabilir miyim?
- May I have the salt?
Tam aksine tuz olabilir ama sadece deniz tuzu.
On the contrary. But only sea salt.
Şef, Bayan La Bruyère için deniz tuzu aldın mı?
Chef, did you get sea salt for Mrs. La Bruyère?
Bu gece yaşadıklarımız evliliğin tuzu biberi.
What happened tonight happens in every family.
İçinde banyo tuzu vardı.
It held bath salts.
Sizce banyo tuzu hangi kimyasal işlem sonucu zehire dönüşmüş olabilir?
By what chemical process do you suppose bath salts turned into poison?
Zehirin nasıl banyo tuzu şişesinin içine girdiğini açıklayamazsınız.
You can't explain how poison got in the bath salt bottle.
Tatlı Robin, sensiz tadı tuzu yok bu dünyanın
- ♪ For bonny sweet Robin is all my joy?
Oturamam, tuzu bekliyorlar!
I can't. They're waiting for the salt.
Fosforik asit tuzu...
Glycerophosphate...
- Sodyum fosforik asit tuzu. - Sana çok iyi gelecek.
- Sodium glycerophosphate - lt will do you so much good
Tuzu vermesini söyledim.
I asked him to pass me the salt.
Jerry, dünyanın tuzu gibidir ama senin için doğru baharat o değil.
Jerry's the salt of the earth, but he's not the right seasoning for you.
Bir miktar acı biber olmasa etin tadı tuzu olmaz.
A dash of Tabasco or the meat tastes flat.
Kuzen, tuzu nereye koymuştun?
Niece... Where did you put the salt?
Dünyanın Tuzu
The salt of the earth
Tuzu tattın.
You taste of salt.
Tuzu kazmaya devam edin.
Just keep digging salt.
Barb çiftliğinden geliyoruz, çalmakta olduğun şey de Barb tuzu.
We're Barb riders and that's Barb salt you're stealing.
Ben denizlerin tuzu, dağların kralıyım.
I'm the salt of the sea and king of all the mountains.
Hayatın tadı tuzu olmaz yoksa.
It gives them flavor.
Delikanlı, tuzu saçmaktan nefret ederim.
Boy, I sure hate to spill salt.
Tuzu uzatır mısınız, lütfen?
Would you pass me the salt, please?
Tuzu verir misin!
Pass the salt!
Caddenin karşısına geçip biraz amonyak tuzu alacağım.
I'm going across the street and get some smelling salts.
Kader sana beklenmedik şakalar yapar, güldemetine hapşurma tuzu yerleştirir ve biz onunla yaşamayı sürdürürüz.
Fate gives you the unexpected hotfoot, puts a sneezing powder in your bouquet of roses and I just go along with it.
Tuzu uzatsana Pauly.
Pass the salt, Pauly.
Tuzu versene.
Pass the salt.
Bu evliliğin tuzu biberi. Sence de öyle değil mi?
It adds spice to a marriage, don't you think?
- O sofra tuzu değil.
- It is cooking salt.
Ben de tuzu bu şekilde buldum.
That's how I found it.
Tuzu uzatsana.
Pass me the salt.
Tadı tuzu yok.
It's no fun.
Tuzu uzat.
Pass Me the salt.
Tuzu unuttum galiba.
I think I forgot the salt.
İki kişilik oda, menekşe tuzu ve dört havlu rica edeceğim.
I'd like a double room, violet salts and four towels.
Yemek adabı olan asil kadınlar ve amonyak tuzu.
The highborn ones with the table manners and the smelling salts.
- Banyo tuzu da koy.
- With bath salts.
Çorbada demiryolcuların da tuzu olsun diye.
Railwaymen are the salt of the earth.
Yeryüzünün tuzu sizsiniz.
You are the Salt of the Earth.
Tuzu ver dedim.
I said pass me the salt.
O... yani o şey, tepsimden tuzu alana kadar.
As long as it thought it could get salt.
Tuzu uzatır mısın, lütfen.
Pass the salt, please.
Tuzu geri ver.
Put back that salt.
Tuzu.
The salt!
Tuzu boşver?
Forget the salt.
Tuzu uzatır mısın, lütfen?
Could you pass the salt, please?
"Eti uzat, tuzu ver"
"Pass the meat, give me the salt."
Tuzu uzatır mısın lütfen?
Would you pass the salt please.