Tıbı traduction Anglais
52,415 traduction parallèle
Beni bırakma...
Don't leave me...
Uzay gemileri indiğinde, kendime bir söz verdim batarya bitene ya da ben ölene dek çekim yapmayı bırakmayacaktım.
When the ships came down, I made a promise to myself.. ... that I wouldn't stop shooting until the battery died or I did.
- Onu burada bırakamayız.
- We can't just leave him here.
Ayrıca savaşı kaybetmedik, bıraktık.
And we didn't lose the war, we abandoned it.
Belirleyici oyu Albay Packard'a bırakalım.
Why don't we leave it to Colonel Packard to break the tie?
Eh, kim bıkmaz ki?
Well, who isn't?
Anneni bırakmak istemedim Peter.
I didn't want to leave your mother, Peter.
Olduğundan farklıymışsın gibi davranmayı bırak.
Stop pretending you aren't what you are.
Sonuçta bizi yüzüstü bırakmadı Kaptan.
He didn't let us down after all, Captain.
Ve görüyorum ki dağın tepesindeki süper domuzu sona bırakmışsın çünkü tırmanışın beni kızdıracağını biliyordun.
And you... I notice that you had to leave the fucking mountaintop super pig till the end, because you knew that the climb would rile me.
Bu çocuk onay vermezse görevi bırakacak mıyız?
If this kid doesn't give her consent, what, we just abandon the mission?
Tamam ama bırak ben konuşayım çünkü Z gibi adamlar, yabancılardan hoşlanmaz.
All right, all right, but let me do the talking, because, you know, guys like Z, they don't like strangers.
Şu dizi peşimi bırakmıyor bir türlü.
The show... I can't get away from it.
Bu kadar bahşiş bırakmaya gücü yetmez ki.
She can't afford to leave a tip like that.
Batman'deki B-A-T'nin anlamını biliyor musun?
Do you know what the B-A-T in Batman stands for?
Babamı bırakmak istemedim.
I didn't want to leave my dad.
Danny, kendi güvenliğin için seni şu anda bırakamam.
Danny, for your own safety, I can't release you now.
İçindeki canavarı kafese hapsetmekten bıktın, değil mi?
Don't you want to be free of the burden of keeping all that in its cage?
- Onu bırakamam.
- I can't just leave him.
Beni baba figürüne çevirmeni ben mi istedim? Büyü artık ve benden onay beklemeyi bırak.
I didn't ask to be the heir to your daddy issues, so grow up and stop begging for my approval.
İşi şansa bırakamayız.
We can't take any chances.
Her şeye atlamayı bırakmalısın.
You can't just keep charging into this.
Ward'u bırakamayız.
We can't just leave Ward up there.
- Oh, cep telefonunu otel odamızda bıraktı. Bu yüzden onun üzerinde telefon yok.
- Oh he left his cell phone in our hotel room so he doesn't have his phone on him.
Sakın bırakma!
Don't let go!
- Sakın bırakma!
- Don't let go!
Beni burada bırakmayın.
Don't leave me up here.
Beni burada bırakmayın.
Don't leave me here.
Tedbiri elden bırakmak bir yana, daha da tehlikeli oluyorlar.
They don't get sloppy. They just get more dangerous.
Ama Stick'in dediği doğruysa, ki cesedini bırakmadıklar, onlara canlı lazım.
But if what Stick said is true, and they didn't leave his body, we have to believe they need him alive.
- Onu bir daha bırakmayacağınıza söz verin.
- Promise me that you won't fail him again.
- Onu aşağıda bırakamayız.
- Well, we can't leave him down there.
Kasap bıçaklarının olduğu kutuyu henüz açmadım.
I haven't unpacked the butcher knives yet.
Elimde bıçak olduğunu bilmiyordum ve...
I didn't know that I had the knife in my hand and...
Uçak kazasında biri öldüğünde, uçakla seyahat etmeyi bırakmazsın.
When someone dies in a plane crash, you don't abandon planes.
Babalığın b'sini bilmiyorsun daha.
You don't know the first thing about it.
Tiyatrolarını bir kereliğine evde bırakamaz mısın?
Couldn't you leave your drama at home for once?
Neden onları rahat bırakmıyorsun?
Why don't you just leave them alone?
- Seni yüzüstü bırakmayacağım! - Pekala!
- I won't let you down!
Dennis, bırakma beni burada.
Wh... hold... Dennis, d-don't leave without me.
Losyonlarımı, yağlarımı, kokularımı, tıraş bıçaklarımı falan taşırsın.
You know, carry around my-my lotions, my oils, my scents, my razors.
- Hayır. Bırakma daha.
Don't quit just yet.
Dürüst olmak gerekirse bu yaşam tarzını bırakmaya hazır değildim pek.
I mean, truthfully, I don't think I was ready to give this lifestyle up.
Onları burada bırakamayız.
We can't leave them here.
Elimden bırakamadım.
I couldn't put it down.
- Gitme, beni bırakma lütfen.
Don't go. Don't leave me. Okay.
- Neden silahı bırakmıyorsun?
Why don't you put the gun down?
Geç vakte kalırsan beni ara, seni eve bırakırım sorun olmaz.
Call me if it gets late. I'll give you a lift, I won't mind.
Kendini beğenmişliği bırak, Seymore.
Don't be smug, Seymore.
Lütfen beni burada bırakma.
Please don't leave me here.
Beni bırakma!
Don't leave me!