Tıraş traduction Anglais
5,503 traduction parallèle
Peki, kedini ne sıklıkla tıraş ediyorsun?
So, um, how often do you groom your cat?
Dizden yukarısını hâlâ tıraş ediyorum. Anlarsınız ya.
Still shaving above the knee, if you know what I mean.
Komşum Sean'ı tıraş ettim.
I gave my neighbor Sean a haircut.
Bazen tıraş losyonu fazla kaçırıyor da.
'Cause sometimes he wears too much aftershave.
Garsonun o şeyi tıraş etmeğine inanamıyorum.
I can't believe that barista hasn't shaved that thing off.
Leş gibi meni ve Tig'in tıraş köpüğü kokan yarım akıllı MC hayranları ve keş bir anne var elimde.
I got some half-bright croweaters reeking of cum and Tig's aftershave... and I got the junkie mom.
Bacağımdaki kılları tıraş ediyordum, dik oturmuşum...
I was shaving my legs, I sat up...
Kafanı ne bok için tıraş ettiysen aptal!
The hell did you shave your head for, fool!
Ya da o eski tıraş losyonu kokusunu alamayacağım.
Or smell that old aftershave.
Sadece birasının, tıraş köpüğünün ve sigarasının kokusunu.
Just the smell of beer and Hai Karate and smoke.
Tıraş olmuş bebek gibisin.
You're like a baby who shaves.
Pek iyi bir şaka olmadı bu çünkü zaten tıraş köpüğüm bitmişti.
well, the joke's on him, because i was out of shaving cream.
Neden tıraş makinasını sen almıyorsun?
Why don't you take over the clippers?
Tıp tarihini değiştiriyoruz, bir koyunu tıraş ediyoruz.
Changing the face of medicine, shearing a sheep.
Hayır, ben bir koyunu tıraş ediyordum.
No, I was shearing a sheep.
Her zaman kıl köklerinin tersine tıraş ol.
Always shave with the grain.
Daha sonra sırtımı tıraş edeceğim.
Later, I'm going to shave my back.
- Marshall sırtını tıraş ediyor mu?
Does Marshall shave his back? No, I shave it for him.
Şu nasıl olurdu? " Dolores, tatlım, eteğini indir veya şu ormanı tıraş et.
How'd that go? "Dolores, honey, lower the skirt or trim the witch broom."
Ay, bu Kızılderili tıraşı sana ne çok yakışırdı ama.
Well, I really liked that nifty mohawk.
Eskiden Kızılderili saç tıraşım... bir sırt çantam... ve nasıl biri olacağıma, ne yapmak istediğime dair bir fikrim vardı.
I used to have a mohawk... and a backpack... and this idea of who I wanted to be and what I wanted to do.
Baban Kızılderili tıraşına izin veriyor muydu?
Your dad let you have a mohawk?
Kendisi tıraş ederdi.
He shaved my head.
Tıraş olmam gerekir.
I'd have to shave.
Ama tıraş oluyor.
But he shaves.
- Saç tıraşınız için.
- Haircuts.
Berberimiz sadece böyle tıraş etmeyi biliyor.
Our barber only really knows how to do this and crew cuts.
Yani takımlarını tıraş etmenin çok zevkli olduğunu söylüyorsun.
Now, I understand you're telling me that you think it's gay to groom your privates.
Tıraş ol.
Shave your face.
Tıraş gibi gündelik faaliyetlerinizi ele alalım.
'Take everyday activities like shaving.
Tıraş olmama yardım eder misin?
Can you help me to shave?
- Gerçekten, ama tıraş olurken konuşamazsın.
- Really, but you can't talk while you shave.
Tıraş falan mı olmaya başladın?
Started shaving'or summat?
- Frankie, beni tıraş etmek ister misin?
- Frankie, you wanna give me a shave?
Karın klozette oturup tırnaklarını törpülerken senin tıraş olmandır.
Marriage is you take a shave while your wife sits on the can and clips her toenails.
Tatbikat sırasında Hebner'ın köprüde olduğunu bilmiyordum.
I didn't know Hebner was going to be on the bridge during the drill.
Sonunu bilmediği şeylere palas pandıras dalmaktan korkmayan adama ne oldu?
Whatever happened to the guy who wasn't afraid to charge headlong into the unknown?
Sanırım Greer'ın sırası, değil mi?
I think that it's greer's turn, isn't it?
Şimdi telefona bakmanın sırası değil.
Now isn't the time to take a call.
Annapolis dersi sırasında, sınıfta uyumamış olduğunu bilmek güzel.
Good to know you weren't sleeping in your Annapolis class during that lesson.
Arap baharı sırasında Mubarak ile aynı sıraya girdiğinden beri konuşmuyor.
He hasn't since he aligned himself with Mubarak during the Arab Spring.
Peter'in hatırası size bir şey ifade etmiyor mu?
Doesn't Peter's memory mean anything to you?
İş sırasında gördüklerini bana yansıtmak istemezdi. Bayan Cooper?
He didn't like to expose me to the things he saw on the job.
- Hayır, ben onu tıraş ediyorum.
Damn it!
Görüşme sırasında yemek yiyemezsin.
You... - You can't eat during an interview.
- Ve boynunu tıraş et.
It's very hairy.
Sırasını söyleme ve net hatıralar bul!
Don't tell me the order and be specific!
Değerlendirmem sırasında bana gözünü dikip baktığın için sağ ol.
Thanks for staring at me during my evaluation. I wasn't staring.
Yolumuza engeller çıktığının farkındayım. Bazılarınız yolculuk sırasında beni seve seve alaşağı ederdi.
I know the road hasn't exactly been smooth, and some of you would have gladly kicked me out of the car along the way.
Öyle sırasını bekleyecek birine benzemiyorsunuz Bay Fry.
You don't strike me as the type of man that stands in line, Mr. Fry.
Seçimler sırasında olacak şey değil.
This can't happen during my election.