Ucan traduction Anglais
4,267 traduction parallèle
Şimdi eğer 1950'ler boyunca hatta 1960 lar başına kadar sürmüş olan dinamik alanında ki araştırmalara, fizik alanındaki araştırmalara bakacak olursanız çok kısa bir zaman içerisinde bizi Dünya ile Ay DÜnya ile Mars arasında götürüp getirebilecek, Uçan daire gibi araçlar yapmamızı sağlayacak
BARA : If you look at the research that was being dune in field dynamics and very, very exotic physics back in the 1950s and even into the early 1960s, it's pretty clear that we were on a very exciting path towards very, very powerful breakthrough propulsion systems that would essentially allow us to create flying saucers that could travel very easily and very short amounts of time between the
Uçan maymun rolündeyim ama yine de- - Yapma.
I'm just playing a flying monkey, but still...
Kirli... Uçan...
Dirty... flying...
Uçan toplara dikkat edin, beyler.
Okay. Look out for flying balls, fellas.
Bu gece Trinidad'a uçan bir uçak var.
There's a redeye tonight that makes connections in Trinidad.
"Uçan Otomobil" "Damdaki Kemancı" ve "Serpico."
"Chitty Chitty Bang Bang," "Fiddler on the Roof," and "Serpico."
Bu tıpkı "Tevye'nin", yaşadığı yerin küçük olduğunu düşündüğünde polis olmak için "Uçan Araba ile" New York'a gitmesi gibi.
It's like when Tevye decided his town was too small, so he went on the flying car to New York to become a cop.
Kahretsin, istersen uçan maymunların üzerine bile yıkabilirsin, tek bildiğim, gidip etrafta... Ne yani, tarih öncesi yılan balığı var diye mi gezeceksin?
Hell, you could chalk it up to flying monkeys, for all I care, but you can't go around saying it was, what, a prehistoric eel?
- Uçan papaz. - Tedaviye geri dönmüş.
- Suicidal brahmin shipping heiress.
Uçan bir canavardı.
- It was a flying monster...
Dans ediyordum, uçan tankın yolunu kestim.
I was dancing, got in the way of a flying tank.
Oğlumu seviyorum ama daha da önemlisi ülkemi seviyorum işte tam da bu yüzden oğlumun uçan bombalara erişimi olması iyi olmaz.
Um, I love my son, uh, but more importantly, I love my country, uh, which is why I don't think my son should have access to flying bombs.
Havada uçan bir posta kutusu var.
There's a flying mailbox.
Uçan bir indirim doları,
Oh, flying discount dollar,
Benim uçan fiyatım!
My sky-high prices!
Manny, bir filin üzerinde uçan bir çocuğa göre pek mutlu görünmüyorsun.
Manny, you don't sound very happy for a kid that is flying an elephant.
Uçan şahinden sokak köpeğine! Mark, Roger ve Oskar benekliyi civarda gördü.
Sky hawk to street dog, mark spotted in sector kilo oscar.
Uçan şahin, burada bir sorunumuz var.
Sky hawk, we've got a situation down here.
O bir uçan kertenkeleydi.
This is a flying lizard.
Ama Microraptor sadece uçan bir canavar değildir.
But Microraptor isn't the only flying monster here.
Şu araba, iki kızın önünde patladı ve hiçbiri diğerinin bedenini uçan parçalardan korunmak için kullanmadı.
That car just exploded in front of those two girls, and one didn't use the other's body to block her from the flying debris.
yoksa bu Dünya dışı figürler, sürekli gördükleri tuhaf uçan cisimlerle mi alakalıydı?
Or could these otherworldly images be linked to the numerous sightings of bizarre flying objects in the sky?
Uçan bir cisim ve tanımlanamıyor, O zaman 16. yy ait bir UFO resmimiz var demektir.
Something is flying, and it's unidentified, so when pressed, we have a 16th century painting of a UFO.
Wright kardeşlerin, Kitty Hawk, Kuzey Carolina'da ki ilk uçuşundan 400 yıI önce 15. yy da bir mucit sayısız uçan makinalar, planörler ve günümüz helikopterlerini andıran araçlar tasarlamıştı.
Nearly 400 years before the Wright brothers'first flight at Kitty Hawk, North Carolina, the 15th century inventor had designed numerous flying machines, including a hang glider and an aircraft that operated like a modern-day helicopter.
Uçan bizonlar şu aşağıdaki mağaralarda yaşıyor. Ve şu da dede Aang'in inşaa ettiği tapınak. Ve şu da gri ev.
The flying bisons live in those caves is down there, and that's the temple grandpa Aang built and that's the grey house we'll be going fast to eat.
- Bir çeşit uçan araçtayız.
- Some kind of flying saucer.
Bak, Horace, uçan kediler.
Look, Horace, flying cats.
Şu uçan kemirgene inanamıyorum.
I can't believe that flying rodent.
Gelecek zamanda, çok kötü bir ülkede yaşayan bir kahraman. Uçan gemisiyle etrafta dolaşıyor. Geminin şekli üçlü anahtar gibi.
The hero lives in this dystopian future, and he flies around in a spaceship that's shaped like a- - a treble clef, and he has to sing his heart out to destroy all evil.
Yüksekte uçan bir yöneticiden yatağa bağlı bir güveçe...
From high-flying chef to bed-bound human casserole.
Şimdi ben numarasını bir peçeteye yazan ve o da bir Lamborghini'den dışarı uçan bir kızım.
Now I'm the girl that writes her number on a napkin and it flies out of the Lamborghini.
"Uçan Tekme"'ye kocaman bir alkış alalım.
Please welcome the demonstration of their flying kick show with a loud cheer.
Washington ve Riyad arasında uçan içinde Suudi petrol yöneticilerinin bulunduğu bir uçakta çalışıyordu.
She works a charter flight between D.C. and Riyadh full of Saudi oil executives.
sanki bir uçan sincaba benziyordu.
like a flaming squirrel.
Uçan bir sincap? - Ya da bir çizgili sincap.
A flaming squirrel?
Bir uçan sincap.
A flaming squirrel.
Herkes bilir ki öyle bir uçan sincap yok!
Everyone knows there's no such thing as a... flaming squirrel!
Bana uçan bir sincapmış gibi gelmedi.
Doesn't look like a flaming squirrel to me.
Onu daha çok uçan bir sincapmış gibi düşün.
Think of him more like a flaming squirrel.
İsmi Uçan Lavin.
It's called the flying Lavin.
Uçan çocuk buna katılacak mısın?
Hey, flyboy, are you gonna get in on this?
Tanimlanamayan, uçan ciğer sosisi mi?
Uh, uh, uh, uh, um, unidentified flying liverwurst? I don't...
Dağınık formasyonda uçan bir araya getirilmiş uçak parçalarından ibarettir.
It's just a bunch of airplane parts flying in loose formation.
Sadece dağınık formasyonda uçan uçak parçalarından ibaret..
It's just a bunch of airplane parts flying in loose formation.
Taktik değiştirme zamanı uçan çocuk.
Time to change course, flyboy.
Ve Jose'yi Tin Man, Walter'ı Oz, Peanut'ı ise uçan göt maymunu yapar.
And Jose is the Tin Man, Walter is Oz, and Peanut is the flying-ass monkey.
Uçan V.
The flying V.
Ama Dünya Ağacı'nın tepesindeki Uçan Şehir'e ilk ulaşan ve Peri Kralı Oberon ile görüşen ilk ırk Alf adındaki yeni bir ırk olarak tekrar doğacak.
But the first race will be reborn as an advanced class known as Alfs.
Uçan Şehir'e oradan ulaşabilirsin.
You can reach the Floating City from there.
Uçan ren geyikleri bacalardan kayarak inmek dünyadaki her uslu Hristiyanın evini bir gecede gezmek.
Flying reindeers, shimmying down chimneys, every good Christian house in the world in one night,
Evet, onun sürekli yolcularından birisini almıştım, her hafta Washington'a uçan zengin birisi.
Yeah, I poached one of his regulars. This rich guy who flies to D.C. every week.