Ucurum traduction Anglais
491 traduction parallèle
Görünüşe göre burada bir tür epeyce dik uçurum ya da yar olabilir. Tırmanmak zorunda kalabiliriz. Yaklaşık 100 metre yüksekliğinde olabilir gibi görünüyor.
It looks like there might be some sort of fairly steep cliff or scarp here that we'll have to go up and, you know, it looks like it might be about 100 metres high.
Chris bana, uçurum kenarının jeologlar arasında Hutton'ın İnkarı adıyla ünlü olan küçük bir parçasını göstermek istedi.
Chris wanted to show me a small patch of cliffside famous to geologists as Hutton's Unconformity.
Paula, babasının şu tepedeki ağaçlardan birini devirdiğini, ağacın uçurum boyunca devrildiğini ve bir köprü oluştuğunu söylüyor.
Paula says her father felled one of the trees on that pinnacle so that it dropped across the chasm and made a bridge.
Sabahleyin tepeye tırmanır ve başka bir ağacı uçurum üzerine deviririz.
In the morning we'll climb the pinnacle - and drop the other tree over.
Bu uçurum direk Kafatası Dağı'nın içine gidiyor.
This is cut right into the side of Skull Mountain.
- 1800 metrelik bir uçurum.
- 6,000-feet drop.
Orada dik bir uçurum var.
There's a bad cliff there.
Uçurum buraya çok yakın ve onun ucuna kadar geldi.
The cliff is so close, and she walked right to the edge. If I hadn't caught her...
Eğer köşemde yazdığımı okuduysanız aramızdakinin bir bağ değil uçurum olduğunu anlardınız.
You may realize that this is not a tie, but a gulf between us if you remember what you read in my column.
- Bu bir uçurum.
Over a precipice.
Bugün ile dün akşam arasında bu kadar büyük bir uçurum olabilir mi? Hayır.
Can be so different this afternoon from what they were last night?
Demek ki aramızda bir uçurum var?
So there's a big gap between us?
Uçurum mu?
The bluff?
Uçurum üstüne uçurum.
Cliff rising upon cliff.
Arkamızda bir nehir önümüzde uçurum.
With a river behind us and that cliff in front of us.
Orada uçurum var!
There is a cliff there!
Uçurum falan yok. Tamamen güvenli.
It's a safe place.
Ateş püskürüyor, bir uçurum beliriyor Dağın eteklerinde
It belches flame, an abyss opens at its foot
Yüksek tepede, uçurum kenarı boyunca yürüyen, canlı bir dinozordu.
High overhead, walking along the cliff edge, was a live dinosaur.
Uçurum!
The precipice!
O lanet uçurum dimdik.
Then you've got the bloody cliff overhang.
Bu uçurum için çok uzun.
It's too long for this cliff.
Gözümü açtım ve büyük bir uçurum gördüm.
I lifted the lid and saw a great precipice.
onu iyi biliyorum, Kruşçev yoldaşım, görsel bir evhamdı, ve, tam tersi, aramızdaki uçurum daha büyük ve onarılamazdır. Evrende uçuyoruz ve zavallı milyar insanlar hala dünyaya bağlı duruyor, umutsuz sinekler gibi.
I know, comrade Krouchtchev, that this was an optical illusion, and, on the contrary, immense and irremediable is the abyss between us who fly the cosmos, and the billions of miserables attached to the earth
- Burası, uçurum.
- It's a sheer drop.
Uçurum.
It's quite a chasm. Yes.
Bizi dünden ayıran şey, değişmiş bir konumdan başka bir uçurum değildir.
What separates us from yesterday is not a rift but a changed position.
Baş döndürücü bir uçurum birdenbire karşımda beliriveriyor. "
A dizzying abyss suddenly opens before me. "
Başkalarına karşı sen ile yalnızken ki sen arasındaki uçurum.
At the same time the chasm between what you are to others and to yourself.
Uçurum burada, kocaman.
The abyss is here, wide-open.
Bu bir tepe değil Vince, bu bir uçurum.
That ain't a hill, Vince, that's a cliff.
Bakın, uçurum çok dik ve ağacın kökleri de kısmen sökülmüş.
The rocks are steep there and the tree roots have come out in part.
Nasıl başarabilirler ki? Ama, uçurum yolu korunmasız bırakılmş!
However, the cliff in the back is neglected.
O protestan, ben katoliğim, arada dini bir uçurum var.
She's Protestant, I'm Catholic, it's a great religious abyss.
Ayaklarının dibinde bir uçurum açılmıyor mu?
is not an abyss opening at his feet?
Tamamen uçurum...
It's a whole chasm...
Sanatçı kendine bir yer edinince... halkla arasında bir uçurum oluşur.
There is a space between the artist and the public... once the artist is an established artist.
Orada bir uçurum vardır.
So there is a space there.
Tam önümde bir uçurum var
There's a cliff up ahead
Vücudu üzerinde şiddet belirtileri vardı. Uçurum düzmece, sebep arazi.
He had signs of violence on the body and the gap was far the earth's.
Sentor, uçurum patikasına dek dostuma refakat et.
Sentor, escort my friend down the cliff path.
Aramızda uçurum var, Sizlerle benim aramda!
There's a gulf between us, between me and you all!
Kahrolası bir uçurum.
A fucking gulf.
Dünyanın bittiği yere ulaşmak istiyorlardı, gerçekten bir uçurum olup olmadığını görmek için.
They want to reach the edge of the world, to see if there is really an abyss.
Gerisi Deadskin Kayalığı'nda bir uçurum kenarında.
The rest of it's up high on a rim near Deadskin Rock.
Aşağısı uçurum.
Down there is an abyss.
Tepeye çıkınca, 100 metrelik bir uçurum var.
When you get to the top, it's a 300-foot drop down.
Atami'de yüksek bir uçurum var.
There's a high cliff at Atami.
İnsanlar arasında çok büyük uçurum var, cennet ve dünya arasındaki mesafe gibi!
There is a chasm so great between people like the distance between heaven and earth.
Orası uçurum
Over this side it's a steep cliff
Her taraf uçurum!
Cliffs on all sides