Ulaştım traduction Anglais
4,068 traduction parallèle
Efendim, çok önemli bir bilgiye ulaştım.
Sir, I have a very important lead...
Nasıl mı size ulaştım?
How did I get here?
Ona ulaştım!
I got him!
Ön kapıya ulaştım ve onun da içinden geçtim.
I reached the front door and stepped through it as well,
Zor dönemler geçirdiğini bildiğim belli kişilere ulaştım.
I did reach out to certain individuals who I know have been through some rough patches.
Yine de zirveye ulaştım.
I made it to the top anyway.
Ben senin sayende bu konuma ulaştım.
I reached this position because of you.
Ben bir bilgiye ulaştım Anabella ailenin yeni başa gelen mafya babası.
I have information that Anabella is the new godfather.
Civardaki güvenlik kamerası görüntülerine ulaştım.
I have access to the surveillance cameras on that block.
Yaklaşık 6 aydır ortalarda yoktu ama karısına ulaştım.
He's been off the grid for about six months, but I found his wife.
Zirveye ulaştım.
I peaked.
Nihayet Aaron'a ulaştım. Annesi "FBI FBI FBI" diye sayıklıyordu.
And so, finally I get a hold of Aaron and, you know, Aaron's mother was like, "Oh my God, FBI, FBI, FBI!"
Narkotik'teki arkadaşıma ulaştım.
I reached out to a friend of mine at the D.E.A.
Jolene Parker'ın telefon kayıtlarına ulaştım.
I got that information on Jolene Parker's phone records.
İstasyonun bugünkü görevle ilgili dosyasının detaylarına ulaştım.
I'm deeper into today's file for Station Orange.
O hâlde otele ulaştığımız zaman keyfini çıkarırız.
Fine, so when we get to the hotel, we'll enjoy the hotel.
Bize ulaştı, yaralılarımızdan birini ellerimize bıraktı.
He reaches us and drops one of our wounded into our hands.
Hayır, hangi birimde olduğunu bilmediğim birine bir not ulaştırmam lazım.
No, I need to get a note to somebody and I'm not sure what unit she's in.
Bu bilgiyi ulaştırılabileceğine inanıyorum.
I'm trusting you to take this information to the authorities.
- Ulaştılar mı? Güzel.
- They reached you.
Onlara haberi ulaştıracağımızı umut etmeliyiz.
We have to assume he will get word to them.
Calvin, sana ulaştığıma sevindim.
Calvin. Hey, I'm glad I caught you.
Belki notunu yardım edebilecek birine ulaştırabilirim.
I can maybe get your note to somebody who can help you.
Hulklar, amacımıza ulaştık.
Hulks, we got what we came for.
Mmm... fakat benim planım, hadi ama.. hadi ama... sol göğsünün üzerinde beş köşeli bir leke, çuha çiçeğinin dibindeki kırmızılık gibi, her yasadan daha güçlü bir delil, bu sırla kilidi açtığımı ve hazinesine ulaştığımı sanıcak.
But my design... come off, come off. On her left breast, a mole cinque-spotted... like the crimson drops in the bottom of a cowslip. Here's a voucher, stronger than ever law could make... this secret will force him think I have picked the lock... and taken the treasure.
Ama bir kez yüzeye ulaştılar mı da ışık hızında hareket etmekte özgür oluyorlardı. Sadece 8 dakika 20 saniye içinde Güneş'ten size ulaşmak üzere yola çıktılar.
But once they finally reached the surface, they were free to dash nonstop, at the speed of light, in a mere eight minutes and 20 seconds from the sun to you.
Benim görevim adamlarımı olası bütün yollarla zafere ulaştırmak.
My duty is to lead my men to victory, by all means possible.
- Beyler sanırım buraya çok geç ulaştınız.
Gentlemen, I think you have arrived too late.
Sanırım şöyle derim, "Avusturya, Almanya'ya danışmadan dışişleri politikasıyla ilgili bir şey yapamayacağı noktaya ulaştı."
I probably say something like, "Austria's reached the point " where she can do nothing in her foreign policy "without consulting Germany first."
Genellikle kızlar ulaştığında ararlar. Duymadım, bu yüzden Mindy'ye ulaşmaya çalıştım. Telefonuna cevap vermiyor.
usually when the girls arrived they call in I didn't hear so I tried to reach Mindy she's not answering her phone.
Olur da ulaştığımızda...
"If, when we shall arrive..."
Tendale'e planladığımızdan 3 saat daha geç ulaştık.
My team and I reach Tendale three hours behind schedule.
Aracımız Panjagutta ve Jublihills ile Madhapur ulaştı.
Our vehicle reached Madhapur through Panjagutta and Jublihills.
Ben sadece onlar gerçek sahiplerine ulaştıkları için minnettar olurum..
No, I'm just glad they found their rightful owner... you.
İlk 8'e ulaştığımızı bilmek çok tatmin ediciydi, ama takımımız için daha iyi beklentilerimiz vardı. Bu kadar uzun bir yol gelebildiysek bunun için Fear'a teşekkür etmek lazım.
It was very satisfying knowing that we reached that Top 8, but he had better expectations for our team, and we'd come a long way and it's all thanks to Fear.
Diaz ve ailesi onlara ilk biz ulaştığımız için şanslı.
Diaz and his family are just lucky we got to their place first.
Umarım buna ulaştığınız o tek bir günden yeterince keyif almışsınızdır.
Well, I hope you've enjoyed the one day you finally got to be one.
Direkt olarak Pekin'e ulaştınız mı?
Have you reached out directly to Beijing?
Beyaz Saray'a ulaştın mı?
Did you reach out to the While House?
Karışımını onlara ulaştırmayı başaramazsak hepimiz idam ediliriz.
If we fail to deliver your concoction, they'll execute us all.
Lemurlara ulaştığımızda, orman boyunca yangın vardı ve umarım çok geç kalmamışızdır dedim.
When we reached the lemurs, fires were burning throughout the forest... and I hoped we weren't too late.
Ayrıca gittiğimiz yere ulaştığımızda benim için yine onarabilirsin.
Besides, you can fix it for me again when we get to where we're going.
Senin 24,000 dolara ulaştığın ama benim 1,500 dolara ulaşamayacağım ne var söylesene?
Tell me again what you get for $ 24,000 that I don't get for 1,500?
Sadece teste ulaştım.
I just cracked the test.
Dahice, be! Ona "Dur ve ulaştır." diyeceğim.
I'm gonna call it the "stand and deliver."
Eğer bu cihazı Markovia'daki satıcıma ulaştırmazsam... -... her türlü ölürüm.
If I don't deliver this device to my buyer in Markovia, I'm dead anyway.
O senin oğlunun yardımıyla çözüme ulaştırdığım bir prosedür yüzündendi.
It was over a procedure that your son helped me conquer.
İşyerimdeki insanlara ulaştığınızda arkasından beri araştıracağınızı anladım.
I knew the moment you started asking questions about me behind my back to people at my job that you were out to get me.
- Reddington sana mı ulaştı?
Reddington reached out to you?
Almanlar'a yardım alabilmek için ulaştık.
We reached out to the Germans for help.
Mutlu sona ulaştın mı?
We've had the pleasure?