Umit traduction Anglais
501 traduction parallèle
John oradaydı ve Jim'de öyle ve Georgie çavuş oldu kısa sürede ordu kim olduğuna bakmıyordu bile ve bizi sınıra sürdü, kuzeye askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
John was there and Jim was too And Georgie made sergeant in short order The army doesn't give a fig who you are
... firar etmeyin lütfen askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
- Georgie took them by the arm - Saying, "Don't desert us, please" Soldiers live under the cannon's thunder
... koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma John gömüldü ve Jimmy öldü Georgie'yi vurdular talan yaptı diye ama kan halen kırmızı ve devam ediyor orduya asker alımı askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma...
- An unfamiliar race - Dark or fair of face They just might chop them up to make their steak tartare
Ümit yok.
Hopeless.
- Ümit yokDurumu nasıl?
- How is she? - I don't think she has a chance.
Ümit ediyorum ki sana yeterince anlayış gösterdim
I only hope I've got enough allowances to hold out.
Ümit mi dediniz?
Hope, you say?
- Ümit mi?
- Hope?
Ümit edecek hiçbir şey yok.
Nothing to look forward to at all.
Ümit var mı?
Is there hope?
Ümit verdin.
You rang a bell.
Ümit ediyorum ki sen aramazsın.
I sure hope you don't get called.
Ümit etmeye cesaret edeyim mi?
Dare I hope?
Ümit etmekten kaçınmalıyım.
I have only to refrain from hoping.
Ümit etmeye başladığınızi söylemeyin bana.
Don't tell me you're beginning to hope.
Ümit edelim de boynunu kırsın.
Let's hope she breaks her neck.
Ümit ettiğinden daha çok zafer kazanıp çok daha güçlenecekmişsin Atilla.
They say you'll have more glory and power than you hope for, Attila.
Ümit ediyorum.
I hope.
- Ümit yok, biliyorsunuz.
You know it's hopeless. He has many men.
Eğer bu kaynaklar doğruyu söylüyorsa ve hesaplamalarım yanlış değilse şu an Ümit Burnu sularında yüzüyor olmalı ve önünde koca Hint okyanusu var.
If these sources tell the truth, and my calculations are not faulty... he now swims the waters off Good Hope... and all the Indian Ocean lies before him.
Ümit Burnu açıklarında.
Off the Cape of Good Hope.
Geçen ay Ümit Burnu açıklarında beyaz bir balina.
A white whale last month off Good Hope.
Ümit etmek daha da korkunç hale getiriyor bu bekleme sürecini.
It's too awful when you think there's hope.
Ümit ediyorum ki, ileri yıllarda bu köprüden geçenler buranın nasıl ve kimler tarafından yapıldığını hatırlayacaklardır.
I hope that those who use the bridge in years to come will remember how it was built, and who built it.
- Ümit ederim öyle olur.
- I hope so.
Ümit ederim.
I hope so.
Ümit verici değil.
It is despairing.
Ümit ve sevgi eski yerlerini almıştı.
Hope and love were regaining their place.
Ümit ediyorsun.
You hope.
Ümit ettiğin şeyi veremedim.
Not what you had hoped for.
- Ümit verici, değil mi?
- Yes, it is encouraging, isn't it?
Ümit edelim de yarın yağmur yağmasın.
Let us hope that it does not rain tomorrow.
- Ümit var mı,?
- Is there hope?
Ümit ederim kocanızın sıhhati yerindedir, madam.
- Lady, is your husband well?
Hirayama ne olacak? Ümit yok.
- Then how about Hirayama?
Ümit vaat etmeyen bir adam için çok şey vaat ediyorum.
For a man of no promise, I make a lot of promises.
Onbaşı, şu an notlarımı kontrol ettiğimde anladım ki Biz El Alamein'e doğru gitmiyoruz... Biz Ümit burnuna doğru gidiyoruz..
If you keep going, corporal, and if my notes are right... we're not heading to El Alamein.
- Ümit Burnundan bahsederken, Şaka yapmıyordum aslında, Yön değiştirmezsek, Güney kutbuna kadar gideriz.
We're actually rushing to the South Pole.
"Afrika'nın en alt ucundaki..." "... Ümit Burnu'nu dolaşan uzun bir yol. "
The long way, around the Cape of Good Hope at the bottom of Africa.
- Yönümüzü Ümit Burnu'na çevirin.
- Make way for the Cape of Good Hope.
Ümit.
Hope.
Ümit etmek, aynen öyle.
Hope, that's right.
"Evet, Starbuck Ümit Burnu'nun ötesinde Ümit Burnu'nun uzaklarında Norveç'in büyük girdaplarının ötesinde Cehennem ateşinin ötesinde hiç vazgeçmeden peşinden gideceğim."
" Yes, Starbuck and I will hunt it down beyond the Cape of Good Hope, beyond Cape Horn, beyond the great Maelstrom of Norway, beyond the fires of Hell, before giving up.
Ümit ediyordum ki belki...
Well, I had hoped that maybe, that you would just, that...
Ümit Burnu, Gençleri Islah Vakfı, Milchester
Cape of Good Hope Youth Reclamation Trust, Milchester. "
Ümit kalmayınca daha ne kadar ümit besleyeceksin?
How long are you gonna keep on hoping when there is no hope?
Ümit ederim sizi korkutmadım.
I hope I didn't frighten you.
Ümit ederim bir şeyi kesmedim.
I just hope I'm not interrupting anything.
Ümit ederim balığı korkutmadık.
I hope we didn't frighten the fish.
- Ümit ederim, madam.
I hope, Madame.
Ümit ederim size iyi bir savunma yöntemi önerir.
I hope he can work out a better defense for you.