Unless traduction Anglais
32,530 traduction parallèle
3. Dünya Şavaşı'nı başlatmak istemiyorsan öyle.
Not unless you want to start World War III.
Onlardan 50 tane falan daha bulamazsan,... harika sorunlarımız devam ediyor demektir.
Unless you can find about 50 more of those, we still got a pretty major problem here.
Yani, evinin önünde park edilmiş bir araçta,... seni ekrandan izliyor olmak ve GPS'ten seni takip etmek bir ipucu sayılmazda tabi.
I mean, unless being parked outside your house watching you on thermal and visible and tracking your GPS counts as having a clue.
Hey, D-77 ile ilgili ne biliyorsan anlatmaya başla, yoksa talihin çok daha kötüye gitmeye başlayacak, benden söylemesi.
Hey, unless you start telling us everything you know about D-77, your luck's about to get a lot worse, I can tell you that much.
D-77'nin sonraki saldırısının neresi olacağını nasıl tespit edeceğimizi bulamazsan,... halk müziği tek çıkış yolumuz olacak, kıvırbaş.
Well, unless you figure out how to connect D-77's spending to the location of their next attack, it's country music all the way home, Curly-Q.
Hemen müdahele etmezsen,... birkaç dakika içinde ölecek.
He'll be dead in about four minutes unless you do the surgery now.
Birkaç kurşun deliğini daha üstün körü iyileştirmekle uğraşmak istemiyorsan,... yeni bir plan yapmış olman gerekir.
Unless you want to patch up a lot more bullet holes, you better come up with a new plan.
Bu yüzden bu haberin manşetlerde yer almasını istemiyorsan,... şimdi hemen patronuna gidip çek defterini alıp buraya geliyorsun.
So unless you want this on the front page of every news site, you're gonna go get your boss and tell her to bring her checkbook.
Gürültüden endişelenmediğim sürece yumruk anahtarını kullanacağım.
Unless I'm worried about noise, I'll use a bump key.
Tabii, öncesinde onu gerçekten tanımamışsam.
I mean, unless I didn't really know him before.
Evet, bunu çalıştıramazsam başarısız bir tuzak olacak.
Yeah, a trap that will fail unless I can get this operational.
Dinlemeye hazır olmadığı sürece gidip ona gerçeği söyleyemem.
You know, I-I can't go telling her the truth unless she's ready to listen.
Ama kızının seni kabul edebilmesi için önce senin kendini kabul etmen lazım
But your daughter won't embrace who you really are unless you embrace yourself first.
Yaparsak olur.
Unless it can.
- Tabii buraya bu sabah getirilmediyse.
Unless she was transferred here this morning.
Altı kişi öldü, Ve hatamızı nasıl geri alacağımızı anlamadıkça, Daha çok olacak.
Six people have died, and unless we can figure out how to undo our mistake, there will be more.
İyilik, eğer hayal gücüyle birleştirilmez ise teşhircilikten ibaret kalma riski taşıyor. Ne kadar doğru.
That goodness, unless it's combined with imagination, runs the risk of being mere exhibitionism.
Kimsenin davet edilmeden içeri giremeyeceğini hatırlayın.
Remember, they can't come inside unless they're invited.
Fragmanda biri hayaları tekmelemediği sürece hiçbir şey izlemeyeceğim.
Well, I'm not watching anything unless someone gets kicked in the nuts in the trailer.
Eğer gerçekten istemiyorsan gidemezsin.
You can't go. Unless you really, really want to.
Dediğim adamı bulmalıyız, tabii Kirk konusunda daha iyi bir ipucun yoksa.
We must find this man... unless you have a better lead on Kirk.
Acil olmasa bu kodu yazmazdı.
He wouldn't use that code unless there was something wrong.
Tabiki Ev kolay harcanan fokların yanında bir karavan değilse.
Unless home is a trailer near some easily-maligned seals.
Tabiki bize isim ve ayrıntı vermezsen.
Unless you give us names and details.
Kim beş yıl boyunca ortadan kaybolur? Connectic'daki zengin ailesi tarafından dibe batmış biçimde bulunup rehabilitasyona gönderilmiş olabilir. Sonra da para verip internetteki bütün bilgileri kaldırtmışlardır.
I mean, who disappears for five years, unless his rich Connecticut family found him drugged out in a ditch somewhere, sent him to rehab, then paid to scrub the Internet of any sign of it.
Savcılık sana dokunulmazlık sunmadıkça, asla bir ispiyoncu olmamanı söyledim.
I said never be a snitch, unless the DA offers you immunity.
Ciddiyim, onun pantolonunun çıkarıp, yeni bir vajina almadıkça, bu adam hayatın tadını çıkaracak.
Seriously, unless I take off his pants and find a store-bought vagina, this guy's getting the ride of his life.
Sen bana yardım etmedikçe.
Unless you help me.
Evet, seni yanlız bırakmamızı tercih etmezsen.
Yeah, unless you'd rather us leave you be.
Sana acil durum olmadıkça bu numarayı kullanma dedim.
I told you not to use that number unless it was an emergency.
Eğer bugünün hepsinin tesadüf olduğunu düşünmüyorsanız.
Today of all days, unless you think that's a coincidence.
Sorun şu ki mahkeme çocuğun durumunun tehlikede olacağına dair sağlam kanıtlar bulmadan engel olmak istemiyor.
The problem is that the court doesn't want to intervene unless there's hard evidence that the child's welfare could be endangered.
Benim gibi birinden kurtulmak dışında sizin gibiler asla ortaya çıkmazlar.
- A guy like you doesn't show up unless it's to get rid of a guy like me, sir.
- Hannah, kanıtın yoksa bu işin peşini bırak demiştim değil mi?
Hannah, I already told you you got to let this thing go, all right? Unless you have some proof.
Biz de fen ödevine döndük ; tabii ev yapımı bir radyo tehdit değilse.
So, we turned to science, unless a... homemade radio is a threat.
Tabii bana hayır dediğinizi 12. kattakilere söylemek isterseniz başka.
Unless you want to tell the 12th floor that you told me no?
Ofis konusunda Çinliler değişmek istemediği süre hiç bir şey yapamayız.
Can't do anything about the office unless the Chinese are willing to swap.
Eline akıllı mermi geçebileceğini bilmiyor olsan böylesi bir silah yapar mıydın?
You wouldn't make that kind of weapon unless you know you can get your hands on smart bullets.
Bak, bilmeceme odaklanmış haldeyim 50. Roma İmparatoru'nun kim olduğunu söylemeyeceksen yoluna git.
Look, I'm focused on my puzzle, so unless you can tell me who the 50th emperor of Rome was, please be on your way.
- Valiler de bunun için geldiler zaten.
Well, governors wouldn't be here unless they wanted to give you one.
Belki kızın da parmağı var.
Unless she had something to do with it.
Tabii eğer... Sovyetlere vermek istemiyorsan.
Unless... you wanna give him to the Soviets?
- Tabi eğer başka bir şey için kullanmak istemiyorsa.
Unless he wants to use it for something else. Like what?
Birbirimize güvenmezsek hayatta kalamayız.
We're not gonna survive unless we trust each other.
Eğer istediğinizi hemen alıp gitmezseniz o bile yeterli olmayacaktır.
Even that won't be enough unless you get what you want quickly and leave.
Seni vurduktan sonra beyefendi, tamamen kapalı, betondan bir mahzende kapalı kalacaksın... o figürler dans etmeyi durdurana kadar... bana bilmem gerekeni söylemezsen tabi.
After I shoot you, sir, you will be locked in an airtight, concrete crypt, unless you tell me what I need to know before those figures stop dancing.
Teknolojin korunmadığı sürece şirketler sana yatırım yapmayacaktır.
VCs won't invest unless they know your technology's protected.
- Tabii eğer o sen değilsen.
Unless it's you.
Bana teslim olmazsan patlatıcı takımımla yüzleşecekler.
They'll face my blaster squad unless you surrender to me.
Olamaz, Earl'ü almışlar!
Unless you are the North American honey bee. Oh, no, they got to Earl!
Kalmak istiyorsan baska.
Unless you want to stay.