Usûl traduction Anglais
717 traduction parallèle
Karar vermiş ama usul doğru değilmiş.
No, she's made her decision. But she said that the order was all wrong.
Eski ben eski usul bir iğneleme şenliğine kesinlikle girebilirdi. Ama son zamanlarda düzenimi değiştirmeye çalışıyorum.
Old me would have been totally down for, like, an old-fashioned barb fest, but I've decided recently that I'm trying to change my patterns.
Sonrasında da usul usul ona kelepçeyi takıverdi.
And then, as nice as you please, he put the handcuffs on him.
Dostum, eski usul içki alemine ne dersin?
Pal, how would you like to go on a real old-fashioned binge?
Babam eski usul yapardı. Ben yeni usulle yapacağım.
My pa did it the old way, and I'm gonna do it a new way.
Tamamen usul gereği, bilirsiniz.
Purely as a matter of routine, you know.
Ve eski usul beyefendiler gibi, onu öldürdü!
So, like the gentleman of the old school that he is, he killed her!
- Hayır, böyle durumlarda usul olarak- -
In a case like this, the rule is to — Come on!
Artık her şey öyle yavaş oluyor ki, kasaba heyeti bu adı "Usul usul" adıyla değiştirmek istiyor.
Uh-huh. Things happen so slow now the town council is figuring to change the name to Gradually.
- Tamam eğer istediği usul buysa,
All right, if that's the way he wants it.
Usul açısından... müvekkilim, durumunun ümitsiz olduğunu kabul ediyor.
On a point of order... my client realises the hopelessness of his position.
Başka bir usul denersin.
Try another one again.
Harika bir tarzı var, eski usul.
He has the grand manner, the old style.
Usul usul yanan hayatları görebilirsin.
You can see lives burning quietly...
Glabrus'un başarısı için tanrılara eski usul bir kurban sunalım.
Let's make an old-fashioned sacrifiice for Glabrus'success.
Uyandığımda, usul usul nefes alışına kulak verdim.
As I awoke, I heard your gentle breathing.
Eski usul midilli arabası.
An old-fashioned pony chaise,
Eğer istediğin usul böyleyse.
If that's the way you want it.
- İstediğim usul mü?
The way I want it?
Tamamdır. Şimdi de babam gibi eski usul bir içki hazırlayacağım.
I'm making an Old Fashioned the old-fashioned way the way dear old Dad used to.
Usul gereği, dün öğleden sonra 2 ila 4 arasında nerede olduğunuzu söylemenizi istiyorum.
Purely as a matter of routine, you understand I'd like an account of all your movements between 2 : 00 and 4 : 00 yesterday afternoon.
Buna ilaveten idam cezası San Quentin, Kaliforniya'daki eyalet hapishanesinin sınırları içerisinde uygulanacaktır. Kanunun belirlediği usul ve yöntemlerle. Ve yönetim, sanığın öldüğü onaylanana dek öldürücü gaz kullanılması yönünde karar kılmıştır.
That said penalty shall be inflicted within the walls... of the state penitentiary at San Quentin, California... in the manner and means prescribed by law, to wit... the administration of lethal gas until said defendant is dead.
Beyler sanırım patronumuz Robbo eski usul bir "sanatkar".
I think Robbo's an old-time mechanic.
Bu oyunda kemerle dövmezsin, onları usul usul parçalarsın, sonra da bir erkek, bir asker olarak yeniden kurarsın!
You don't belt them in this game, you break them, gently break them, then you build them up again into men, into soldiers! Listen.
Yaklaşınca usul usul yapraklarını oynatır.
When you get close to it you can hear the rustle of its leaves. What a lovely sound!
Tek bir söz bile söylemeden, gitgide usul usul...
But gradually without a word between us Bit by bit
Ama sonra, tek kelime bile etmeden usul usul...
But gradually without a word between us Bit by bit
45 yıldır sürekli eski usul prensiplerle borç veriyorum.
Forty-six years I've been lending money on good old-fashioned principles.
Usul nedir bilmiyorum vallahi.
I don't know the right thing.
Eski usul bir deha, bir klasik.
A primitive genius, a classic.
- Demokrat usul, inandığım tek usuldür.
That's right! - The democratic way, that's the way I'd be for.
Biz burada Merrye malikanesinde pek usul bilmeyiz.
We're not very formal here at Merrye house.
Bir suç işlemeye teşebbüs ediyorsun ve kendi yöntemlerin dahilinde usul usul ilerliyorsun!
You're attempting to brand me as a criminal in order to advance your own interests!
Görünüşe bakılırsa, Arkadaş bana çok yüksek voltajda eski usul bir elektrik şoku verdi.
Apparently, the Companion imparted to me a rather quaint, old-fashioned electric shock of respectable voltage.
Ona eski usul cazibeyle yaklaştım, yine de...
And so I give her the old romance, anyway, and I came up...
Ve yakalıyor. Eski usul şahmerdan.
Here he comes.
Eski usul bir dükkân.
It's an old-fashioned store.
Çoğu kimse eski usul binaları seviyor. Ama açık fikirli olmanız da bekleniyordur.
A lot of people like the old-fashioned stuff but I figure you gotta keep an open mind.
İlginç olan eski usul çubuklarla pilav yerken ağızlarına kolun kürüme hareketiyle götürüyorlar.
What's interesting is when they eat rice with chopsticks authentically, they bring it up to their mouths in a shovelling move with your arm.
Usul böyle değil mi Saunders?
is not that the way of it, Saunders?
İşleyen bir adli çark var. Usul ve tüzük. Bunların hepsi adaletin sahne üzerindeki görsel elemanları.
It has its legal workings, its trials, all of those almost theatrical aspects of thejustice system.
- Kahrolası J. C. Penny kravatını çıkarmanı istiyorum tamam mı? Ve benimle beraber otur ve sen ve ben erkek erkeğe eski usul küçük bir içki partisi yapacağız.
I wish you'd take that goddamn tie off and settle down with me and have a little old-fashioned, man-to-man drinking party.
- Usul böyle.
- That's going by the book.
Seni eski usul hemşire olarak görmüyordum.
I never thought of you as an old-fashioned nurse.
Oh, yeni patronum eski usul yollardan hoşlanıyor.
Oh, my new boss likes the old-fashioned ways.
- Eski usul caz sever misin?
- Do you like that old jazz?
Bu usul nasıl bir şeymiş Emma, midyesiz mi?
What style is that, Emma, without clam?
En başta benzin istasyonuna gelip gördüğümden emin olana dek usul usul yürüyerek seksi bacaklarını sergileyen sendin.
Hey, first thing, you come into the gas station and you expose your damn sexy legs to me, Walking back and forth real slow, making sure I see'em good.
Kafasında tüyle yerde bağdaş kurmuş, dalgın dalgın kendisini dinleyen bir grup kıza, İkinci Dünya Savaşı'nda Japon esir kampına düşmenin nasıl bir şey olduğunu usul usul anlatan kelleşmeye başlamış, kilolu, orta yaşlı bir adam.
A rather overweight, balding, middle-aged man with a feather on his head... sitting cross-legged on the floor, very gravely and gently... telling a circle of totally absorbed girls what it was like... to be in a World War II Japanese prison camp.
Merdivenlerden usul usul yanaşıp ödünü patlatacağız.
We're going to creep up round the stairs and give him a right old scare.
Usul usul bütün Burbon şişesini içiyordu.
He was drinking this whole bottle of bourbon very quietly.