Uzatmayalım traduction Anglais
156 traduction parallèle
Fazla uzatmayalım.
Let's not be too long.
Lafı uzatmayalım.
Don't split hairs.
Konuyu uzatmayalım.
Well, there's no use talking.
Neyse, uzatmayalım.
Let's don't go into it.
Fazla uzatmayalım, Elliot.
Let's not linger over it, Elliot.
Baba, uzatmayalım.
Father, let's drop it.
Bu meseleyi hiç uzatmayalım.
Let's not argue about it.
çünkü hala kızgınsan eğer, bence bu işi uzatmayalım.
- No, I'm not mad. Because if you're still mad, I'd just rather we call the whole thing off.
Tamam, uzatmayalım.
I'm done, then.
- Bak, uzatmayalım bunu.
- Let's keep it in the family.
Son bir öpücük? Roger, lütfen bu işi daha fazla uzatmayalım.
ALL RIGHT, YOU'VE HAD IT.
- Uzatmayalım.
Let's get at it.
İçeri girmeme müsaade etmezler bu işi fazla uzatmayalım.
They wouldn't let me in. And let's not give it so much importance.
Lafı uzatmayalım gayrı. Ben suyumu vermem arkadaş!
Stop dragging this out, you're not having my water!
İşimizi uzatmayalım.
We'll go with them.
# Gel hatrımız için Uzatmayalım daha fazla # # Ayrılalım gitsin arkadaşça #
Let's not drag it out for both our sakes Let's make it a friendly break
- Uzatmayalım.
- Who's that?
Pekala, aileden biri öldüğüne göre bunu daha fazla uzatmayalım.
All right, one death in the family... We'll let it go at that.
Gördüğünüz gibi sözümde durdum bu durumu daha fazla gereksiz uzatmayalım
As you see, I keep my promises. But please, let's keep this short.
Sözü fazla uzatmayalım.
Let's not beat about the bushes.
Dinle, bu yanımızdayken çok uzatmayalım, çünkü bu herif haftadır.
He doesn't care, he's sick in the head.
Pekâlâ, uzatmayalım.
Well lets not get carried away.
Artık uzatmayalım.
Let's just leave it alone.
Fazla uzatmayalım işte karşınızda Johnny.!
So, without further ado, here's Johnny.!
Vedalaşmayı uzatmayalım, olur mu?
Let's get this over with, okay?
Uzatmayalım, gösteri başlasın.
Turn it up, y'all.
Lafı uzatmayalım.
Let's cut to the chase.
Arayı uzatmayalım.
Drop by again.
Uzatmayalım, ki asıl rezalet burası, sonunda yedek lastiği çıkardım ama sarkık, büzüşmüş bir şeyle karşılaştım.
A complete physical wreck, I finally get the spare on... only to watch it sag.
Arayı uzatmayalım.
Let's keep in touch.
Hakkını kullandın. Uzatmayalım.
Let's not dwell on it.
Uzatmayalım.
Be an asshole.
- Öyleyse bu meseleyi fazla uzatmayalım.
- Then we don't have to dwell on this?
* Sikilip duruyor işte, uzatmayalım.
No, no. She just get fucked. That's all.
Lafı uzatmayalım. Pekala.
Right to the point, then.
Peki, uzatmayalım.
Well, I wouldn't go that far.
Bunu daha fazla uzatmayalım.
I'm not here to take that away from you.
Uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle.
There was nothing I could do. I married the other girl.
Uzatmayalım, Zagor'a müebbet verdiler.
Anyway, Zagor was sentenced to life.
Uzatmayalım.
Let's drop it.
- Uzatmayalım.
Stop this!
Bizim uzatmadığımız bu gerçekten zor anı dahada uzatmayalım.
Just so long as we don't extend this really awkward moment... -... any longer than we have to.
Daha fazla uzatmayalım.
Wanna play? Let's cut to the chase.
Herb, lafı uzatmayalım, sadede gelelim.
Herb, let's shuck right down to the cob.
Biliyor musun ben de "Lafı uzatmayalım, sadede gelelim" diye bitirecektim.
See, uh, I was going to close with "Shuck right down to the cob."
- Eğer yanlış yaparsan hep kötü hissedersin. - Uzatmayalım.
If you do everything wrong, you'll feel bad.
İstersen uzatmayalım.
Let's not get too progressive here.
Neyse uzatmayalım, bir gün çantasını karıştırdım inanmayacaksın Musa kardeş, tam beş milyar liralık piyango bileti buldum.
Anyway, to cut a long story short, I went through her bag one day. You won't believe it, I found a lottery ticket worth TL 5 billion.
Umarız üçümüze de celp gönderirsin. Lafı uzatmayalım.
Well, we dream in triplicate, so let's cut the chest-thumping.
Bunu uzatmayalım.
Let's not prolong this.
Uzatmayalım.
Let's cut out.