Uğraşıyor traduction Anglais
2,362 traduction parallèle
Bunlar olmasaydı grip aşılarıyla ve evhamlı annelerle uğraşıyor olacaktım.
If this hadn't happened, I'd be dealing with flu shots and neurotic mothers.
Patch, doğal yeteneklerinden birinde daha ustalaşmakla uğraşıyor.
Patch works on mastering another of his natural gifts.
Dr. Deacon onları kapamayla uğraşıyor.
Fantastic. Dr. Deacon is working on shutting them off.
Evet, Dick Fuld durmadan arıyor, fiyatı yükseltmemiz için uğraşıyor.
Yeah, Dick Fuld keeps calling, hammering us to raise the price.
Çok uğraşıyor.
She's dealing with a lot too.
Sanki federaller bugünlerde sadece Morial ve destekçilerini devirmekle uğraşıyor.
It seems all the feds give a shit about these days is running down Morial and his people. - Still?
- Neyle uğraşıyor öyle? - Bilmiyorum.
What is this dealing with?
Bugünkü bölümde Taaj bazı kızgın yolcularla uğraşıyor.
On today's show, Taaj has to deal with some angry passengers.
Florida'ya uçuş süresi iki saat ve Penny girdiği yeni ortama alışmaya uğraşıyor.
It's two hours into the flight to Florida, and Penny is struggling to come to terms with her new environment.
Helikopter, birden fazla kurbanla uğraşıyor.
Chopper's all tied up with multiple victims.
Zee, cayman ısırığıyla uğraşıyor.
Zee's dealing with a Caiman bite.
Yabancı bir dilde yabancı polislerle uğraşıyor.
Dealing with foreign police in a foreign language.
Bağımlı olmamak için her gün uğraşıyor ve bunu da hak ediyor.
He's here. He works really hard for his sobriety and he deserves it.
Sanırım birisi benimle uğraşıyor.
I think someone's messing with me.
Gluten alerjisi var. Onunla uğraşıyor.
She's got that gluten allergy she refuses to deal with.
Şu an San Francisco'da, operasyonları için kara para aklamakla uğraşıyor.
He's in San Francisco laundering money for their operation.
Birazcık ters kilit son köşede biraz uğraşıyor ve sonrasında çizgiyi geçiyor.
A little bit of opposite lock, fighting his way into the last corner, and across the line.
Daniel suçlu hissetmemem için uğraşıyor. Ama sorumlu hissediyorum.
Daniel's trying not to make me feel guilty, but I do feel quite responsible.
Her kimse, cesedi ele geçirmek için çok uğraşıyor.
And whoever it was, has been going to great lengths to obtain his body.
Evet, grup dağılalı 15 yıl kadar oluyor, Ve arabulucuyum... veya bir otomobil reklamı için şarkının telif hakkını almaya uğraşıyorum diyelim. Ama grup'tan iki kişi... anlaşmayı imzaya yanaşmıyor.
Well, they broke up about, uh, 15 years ago, and I'm mediating... or I'm trying to mediate an agreement to license the song for a car commercial, but two of the band members...
Beş çocuk üstüne embesil Frank'le uğraşıyor kız.
Five kids, fuckin'Frank?
Polisler Gastown'daki bir üçlü cinayetle uğraşıyor.
The cops are busy with a triple shooting in Gastown.
Nell yukarıda bilgisayarlarla uğraşıyor. Çoklu arama yapıyor.
Um, uh, Nell's hogging the computers up in Ops, running a multivariant search, so...
Bakın Bay Jane, kusura bakmayın ama benim ailem ilk altına hücumdan beri Hadley'de maden arama işiyle uğraşıyor.
Look, Mr. Jane, with all due respect, my family has been up here in Hadley mining since the first gold rush.
Görevli Nicola McCutcheon, yirmili yaşların ortasında masanın ardında kitaplarla uğraşıyor.
The librarian, Nicola McCutcheon, mid-twenties, is behind the desk, stacking books.
Biri seninle uğraşıyor herhâlde.
Somebody must be messing with you.
Lukasi ve arkadaşları buzun altına mümkün olduğunca çabuk girmeye uğraşıyor.
Lukasi and his friends try to get under the ice as quickly as possible.
Her sabah, namazdan sonra, erkekler su bulmaya uğraşıyor.
Every morning after prayer, the men head off to find water.
Uğraşıyor musun benimle?
Are you messing with me?
Çocuklarımız gerçekten çok uğraşıyor değil mi?
Our boys try really hard, right?
Hayatı boyunca bir tane bile kitap okumamış adam,... ama etrafta ingilizce konuşarak senin için uğraşıyor ona acıdığım için tahammül edemiyorum.
He's never read a book in his life, but he's going around speaking English for you I can't bear seeing him like that
Çocukluğu askeri tesislerde geçti. Abisine bakacak olursan, her şeyi düzen intizam içindeydi. Ama, kardeşin düzenini daha yeni yeni kurmaya uğraşıyor ve kendi hayatına şekil veriyor.
She grows up on a military base, her big brother is the poster boy for perfection, and she's just trying to figure it out, make up her own rules.
Şunu aklından çıkartma ki Warren, burada bir takım senin için uğraşıyor.
The thing is, Warren, you've got a t.
Ed bir çıkış yolu bulmaya uğraşıyor.
Ed's working on a way out.
Senin saçlarınla uğraşıyor olman gerekmiyor muydu?
Well, aren't you bright eyed and bushy tailed?
- Hâlâ uğraşıyor musun bebeğim?
- Still at it, babe?
Yoksa sadece benimle uğraşıyor- -
Or are... are you just s-screwing...
Hayır, hâlâ uğraşıyor.
No. He's still working on it.
Galiba ama onun için yeterince uğraşıyor muyuz? Söz konusu rehabilitasyon olunca?
I think so, but are we doing enough for him, for all of them, when it comes to rehabilitation?
Şarap teslimatıyla uğraşıyor, Lordum.
He's dealing with a wine delivery, m'lord.
Bir yerlerde adını değiştirmekle uğraşıyor olabilir.
Maybe he's somewhere trying to change his name.
Muhtemelen Vincent bizimle uğraşıyor, dostum.
Vincent's probably trying to mess with us, bro.
Birisi bizimle uğraşıyor.
Somebody is fucking with us.
- Vatandaşlık hakkını kazanmak için uğraşıyor.
He's working on his citizenship.
Mm, burger lokmalarıyla uğraşıyor.
Mm, he's working on his burger bites.
Dikkat çekmemek için çok uğraşıyor olabilirsiniz,... fakat benim adım Morris Beck,... bir şeyi öğrenmek istersem, onu öğrenirim.
You guys try very hard to remain invisible, but I'm Morris Beck - - I want to know something, I know it.
Dün telefonu aldığından beri cenazeyi planlamak için uğraşıyor.
She hasn't stopped planning the funeral since the moment she got the call yesterday.
İlk savunma hattında Bob ayıyı korkutarak vahşi doğaya geri dönmesini için uğraşıyor.
( VEHICLE HORN BLARES ) HURT : As a first line of defence,
Diğer türlü sen "Evde görevini yapmakla" uğraşıyor olurdun.
Otherwise you would be
Ellie uğraşıyor.
Ellie is on it. And I need to be here for my team.
- Ailen ne işle uğraşıyor?
What do your parents do?