English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ U ] / Uşak

Uşak traduction Anglais

1,079 traduction parallèle
Burada bir uşak şahinin oğluna emir veremez.
A tavern wench can't give orders to the son of a Falcon.
Benim adım Kaptah, Uşak olmaya karar verdim.
My name is Kaptah, and I've decided to be your servant.
Malikane gerçekten çok büyüktü ve içinde birçok uşak çalışıyordu.
The estate was very large indeed and had many servants.
- Uşak değil o.
- She is not a servant.
Uşak mı?
The butler?
- Hayır, ben uşak değilim.
- No, this isn't the butler.
Fayton, balkabağına dönüştü... - Ve uşak da büyük, beyaz bir fareye.
The coach turned back into a pumpkin, and the footman into a big white rat.
Bir uşak!
Flunky!
Katil uşak.
The butler did it.
Uşak bardağınıza Royal Crown Viski koyuyor. Natürel majestik cazibenizle iki laf edip içiyorsunuz.
A butler pours you a glass of Royal Crown Whiskey, and with your natural majestic charm you say a few words and drink.
Uşak hazır mısın?
- You ready, butler?
Soğuk yemek getirttim. Etrafta uşak olmasın.
Something cold because we don't want servants around.
Yardımcı uşak Franz olmalı.
I think it is Franz, one of the under-valets.
Demek istediğim onunla arkadaş gibiydiniz. Tam olarak uşak-efendi ilişkisi değildi.
I meant you were on friendly terms, not altogether those of mistress and servant.
Uşak gittikten sonra oldu.
Just after the houseboy left.
Belki Jess'le evlenip, beni de uşak yerine tutmalısın.
Maybe you should marry Jess and hire me for the butler.
Uşak!
Servant!
Bizler uşak değiliz.
We're not flunkies, my boy.
Barrymore sadık uşak.
Barrymore... still the faithful retainer.
Eczaneden gelen siyahi uşak 6 dan sonra kahve ve sandviç getirir.
That colored waiter from the drugstore brings coffee and sandwiches after 6 : 00.
Garantili, canlı bir uşak. Nasıl yani?
One guaranteed Live human man saver.
- Sana bir araba satın aldım, bir de uşak.
- I bought you a car, hired a lackey.
Uşak hiçbir şey bilmiyor.
The servant knows nothing.
Uşak olduğunu söylemiştin, değil mi?
You said he was the valet?
Uşak olabilir belki.
The servant, perhaps.
Bir uşak tutabilirim sanırım.
I could use a valet, I think.
- Aileniz mi? - Hayır, Charles, yani baş uşak. - Anladım, baş uşak.
I'll introduce you to Charles, the butler.
Bu arada, söylemeyi unuttum, bir uşak buldum.
Oh, by the way, I forgot to tell you. I found a manservant.
Bak, bir uşak olabilir ama yine de bir insan.
Look, he may be a servant but he's still a human being.
Kahrolası uşak olan sensin.
You're the bloody servant.
Uşak demek?
A servant?
Uşak? Ha!
Page duties?
Bir de uşak diye çağırdıkları dev bir hilkat garibesi vardı.
And that big monster they call a butler.
Uşak olmayı öğrendiği gibi.
Like being a manservant.
Ben aşçı, Paul de uşak olacak, Peggy de hizmet görecek.
I'm cook, Paul's butler and Peggy gets to be waited on.
İyi bir uşak arıyo musun Eliza?
Would you be lookin for a good butler, Eliza?
O sadece bir uşak.
He's just a servant.
O sadece bir uşak.
After all, he's only a servant.
Bu adam uşak falan değil.
But this man is no servant.
Sen yeni uşak, sen de yeni hizmetçisin......... ve söylemem gerek sizler kesinlikle müthişsiniz.
You're the new butler and you're the new maid, and I must say you're just perfect.
- Bu çok... - Gerçek bir uşak.
- Oh, well, that's very kind of you...
Senden hoşlandım, seni uşak olarak alıyorum.
I like you, I'll take you as a servant.
Bir uşak olarak göze alamazsınız, ama bir gün olacaktır, efendim.
You can't really afford a manservant, but one day you will be able to, sir.
Ben de yaşlı uşak, fräulein.
And I'm the old butler, fraulein.
Görünüşe göre ölen adam uşak olabilirmiş..... bu hânda kalan bir samurayın yardımcısı.
It seems the man may be the retainer of a samurai staying at this inn.
Pek uşak dolup taşmıyor ortalık, değil mi? Evet, Klove?
The place isn't exactly swarming with servants, is it? ( knock ) Yes, Klove?
Mal sahibinin temsilcisi ; mesela bir uşak, mülkü himaye edebilir fakat mülkün sahibi değildir, yasal bir varis ise mülk sahibi sayılır, mülkü himaye edemez.
A possessor's agent, e.g. a servant, has safekeeping, no ownership, an heir ownership, no safekeeping.
Bu günlerde uşak bulmak da çok zor.
And servants so hard to come by these days.
Sen de uşak değil, Kraliyet Divanının üyesisin.
And you're a member of the King's High Council, not an errand boy.
... ve uşak biz olacağız. - Fevkalade.
- and we'll be the servants.
Aşkım, seni hoş bir uşak olarak bile düşünemedim.
Darling, I couldn't imagine a subtler butler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]