Varlığı traduction Anglais
10,647 traduction parallèle
Şu an önemli olan şey, tek anahtar şeyi anlaman... Anlaman ve varlığının her yapısıyla özümsemen.
What matters now is that you realize one key thing that you understand it and internalize it with every fiber of your being.
Ve sizi bütün mal varlığınızı almak için dava edeceğim.
And I will sue you for everything you have.
Henriette'in varlığı sizi güçlü kılıyor.
Henriette's very existence strengthens your position.
Bu tabanca bizim çok değerli bir varlığımız.
The pistol is our prized possession.
Eğer bunu yapabilirsen gittiğim an mal varlığımın tamamını kontrol etmeni teklif etmeye hazırım.
If you can do that, I'm prepared to offer you complete control Of my estate when i'm gone,
Tesadüflerle kanıtın varlığını açıklayamayız.
Let's not confuse coincidence for conclusive evidence.
Ne bir teminatım ne de mal varlığım var, seç bakalım.
I've got no collateral, no assets, take your pick.
Üstüne bir de varlığından bile haberim olmayan yirmi şey falan buldum.
And, like, 20 things I didn't know existed.
Onun tüm varlığını kaybettik.
We've all lost his presence.
Fiziksel varlığın gibi aynı cefayı çekemez.
It can't take the same rigors as your physical form.
A varlığından haberdarmış.
A is assuming his identity.
Başlıca önemli varlığın şimdilik iyi ama hepimiz tehlikedeyiz.
Your chief asset is fine for now, but we're all at risk.
Bay McCray'ın varlığından haberdar olduğumdan dolayı tutuklanabilirim.
I could be arrested for even acknowledging Mr. McCray exists.
Anneniz babanızın, onun düşündüğünden daha somut bir mal varlığı bıraktığını söyledi.
Your mother told you that your father left a more substantial estate - than she had suspected?
Ama bunun nedeni varlığından bihaber olmasıydı.
Only because he didn't know you existed.
Hayır, varlığından bugün haberim oldu.
No. I didn't know about him until earlier today.
Tek varlığım.
'She's all I've got.
Çoğu insan bu kadının varlığına inanmıyor ama...
Most people don't even believe she exists, but...
Ömür boyu burada kalman için tüm varlığını yatırmış.
For you to stay here for life, he entrusted us all his assets.
-... aile varlığını asla bırakmazmış. - Ben de bırakmazdım.
Well, I wouldn't, either.
Führer bu filmleri İmparatorluk'un varlığı için bir tehdit olarak görüyormuş.
That the Führer considers the films a threat to the very existence of the Reich.
Sonra her ikisini bir araya koyduk. Böylece siyah bir farenin varlığından haberdarlar.
Then we rehoused them with an albino rat so they've known one black capped rat.
Ancak yinede ırk ayrımcılığı yaş ve cinsiyet ayrımcılığı varlığını sürdürüyor.
But there are still those who think they're superior because of their skin color, their age, or their gender.
Köyümüzün varlığı için nesilden nesile geçen çok önemli bir görevdir.
It's an indispensable duty, crucial to the survival of the village... passed down throughout the generations.
5. cildin varlığından bile haberim yoktu!
I didn't even know that there was a fifth volume.
Bir devamlılık yaratıyordu ailenin varlığını ve kutlamasını yapıyordu.
He was creating a continuity, creating a sense of family and a celebration.
Onun varlığını özledim.
I just missed her presence.
Kimse bizim dahil olduğumuzdan ya da varlığımızdan haberdar olmayacak.
No one is to know of our involvement or existence.
Fakat sen suya hapsolmuş durumdasın ve o mükemmel birisi sahil boyunca yürüyor olabilir ve sen onun varlığından hiç haberdar olamayabilirsin.
But you're stuck in the water, and that perfect someone could be walking along the shore, and you would never even know she exists.
- Koruyabilecek bir varlığım yok.
I don't have assets to protect. Yes, you do.
- Bu insanlar varlığımda huzur buluyor.
These people find comfort in my presence.
Bu gece bizimle yolda ol... yoksa ben en sevgili varlığını yok etmekten zevk duyacağım ve sonra seni bulup kalbinden ilk....ısırığımı aldığımı görene dek seni. hayatta tutacağım.
Be on the road with us tonight, or I will delight in destroying what you hold most dear, and then I will find you and keep you alive long enough for you to see me take my first bite... out of your heart.
Tek varlığım sensin.
You are all I have.
Salem varlığınızla bereketlendi aynı benim rehberliğimizde olduğum gibi.
Salem is mightily enriched by your presence, as I am by your guidance.
İçinde aşkımın varlığını hissediyorum.
I feel the presence of my love inside him.
Varlığımız tabiattaki bir şans oyunu mu?
Is our existence just a fluke of nature?
Kritik seviyenin varlığından haberdar olmamız müthiş bir avantaj, Böylece problemleri analiz ederek felaketlerden sakınmak için Dünyayı daha iyi kontrol ederek daha iyi sonuçlara varabiliriz.
We have an unusual advantage that we are a system that's at a critical point when it's self-aware, that is able to analyze the problems and avoid the disasters, which are getting more serious if we get better at controlling the world.
Sorgulama sırasında Osgood Kutusu'nun varlığından bahsettim.
During the interrogation, I've revealed to you the existence of the Osgood box.
Ali'nin annesi onu ziyaret eden, hatta Charles'ın varlığı bilen tek kişiydi.
Ali's mom is practically the only person who visited him, who even knew that Charles existed.
Bir şeyin varlığı sanki.
Like a... presence.
Nasıl bilmiyorum ama varlığı tamamen kayıt dışı.
And I don't know how, but his existence was completely off the record.
Orada kesinlikle tek bir Tanrı yok eğer isimlerini biliyorsan bir sürü güç varlığı var.
There is certainly not only one god, but many beings of power, if you but know their names.
Veliaht Prens'e karşı böyle bir tehdidin varlığından haberdar mısınız?
You have knowledge of such a threat against the Crown Prince?
Kimlerin taşıyor olabileceği ya da böyle bir şeyin varlığı.
Who might be carrying them or if in fact they exist.
Ama Silas ve iş arkadaşları... bunun varlığını saptamak için bir plan geliştirdiler.
BUT SILAS AND HIS COLLEAGUES HAVE DEVISED A PLAN TO DETECT IT IF IT EXISTS.
İçiçe geçmiş ikili yıldız sistemlerinin varlığı nedeniyle... görüşlerimin test edileceğinden oldukça eminim.
I'M CONFIDENT THAT A TEST CAN BE DEVISED BECAUSE WE HAVE PLENTY OF DATA ABOUT THOSE INTERACTING BINARY STAR SYSTEMS.
Öğle ise ileri bir varlığın... üzerimizde denediği beta sürümü... veya son sürümü olabiliriz?
IF SO, IS IT A BETA VERSION THAT AN ADVANCED ENTITY IS STILL TINKERING WITH, OR IS IT A VERSION THEY'VE PROGRAMMED TO LAST?
Tüm bilmen gereken orada uyuşturucunun varlığı ve bazı çok, çok tehlikeli insanların bulunduğu.
I'm not even gonna answer that. All you gotta know is there's drugs there and some very, very dangerous people.
Hatta onların varlığından şüphe etmeye başlıyordum.
I was starting to doubt that they even existed.
Babamın Ting Ting adında bir mandaya sahip olduğunu bilmediğim bir evrenin varlığına inanamıyorum.
Like, I can't believe there's a universe where I wouldn't know that my dad had a water buffalo named Ting Ting.
Üçüncü olarak, şirketinizi dağıtın ve tüm varlığınızı dünyanın dört bir yanındaki hayır kurumlarına bağışlayın.
Third. Dissolve your corporation and donate all your assets to charities around the world.