Vermek traduction Anglais
34,682 traduction parallèle
Bence, Arşimet'e şok vermek başarısız bir girişimdi.
For me, shocking Archimedes was a non-starter.
Karar vermek için bir daha yemem lazım.
I might need another one to make a decision.
Onlara yaşam sansı vermek için birileri para vermeli
Someone has to pay for their chance to live
Ona pasaport vermek için bir iki kuralı gevşeteceğim
I'll stretch a couple of rules to issue her pass
Aklını kaçırmış gibiydi, Kendi çocuğunu vermek istedi
It's like she's gone insane, she tried to give away her own child
Bir sipariş vermek istiyorum.
I'd like to place an order.
CIA, NSA gibi büyük teşkilatlar IŞİD ve El-Kaide'ye karşılık vermek için biraz meşguller, Anka ise kayıt dışı olan görünmezliğini etkin olmak için kullanacak daha IŞİD olamadan yeni bir IŞİD'in oluşmasına engel olacak.
Larger agencies like the CIA, NSA are busy reacting to ISIS and Al Qaeda, Phoenix will use its off-the-books invisibility to be proactive, going after the next ISIS before it becomes ISIS.
Kız doğru söylüyor. Cevap vermek çok zor, çünkü çok yukarı çıkmış.
It's just hard to tell because it's so high up.
Sana gitmeden önce harika bir çocukla tanışma şansı vermek istedim.
I just want to give you the chance to meet a really amazing kid before you go.
Allie, parti vermek istedi.
Allie wanted to throw it.
Sadece haber vermek istedim.
I'm just giving you a heads up.
İyi niyetime karşılık vermek isteyeceğini varsayıyorum.
I assume you'd want to recip-i-cate my good intentions.
Vermek zorundasın!
But you have to!
Dinle, tek ihtiyacımız, sana bir şans vermek isteyen bir kişi.
Listen... all we need is one person who's willing to give you a chance.
Ödünç aldığım elbiseleri geri vermek istedim.
Wanted to return the clothes I borrowed.
Onun hafızasını düzeltmek için çok değerli bir malvarlığı sağlamak ve uzaylı kaçırılma destek grubuna katılmasına izin vermek plana faydası mı olur, zararı mı?
Does allowing a highly-valued asset to recover his memory and join an alien abduction support group help that plan or hurt it?
Birileri benim Gizli Noel Baba hediyemi vermek zorunda.
Someone just has to give my Secret Santa gift. It's for...
Ben bu hastaneyi kötü haber vermek için kurmadım.
I didn't build this hospital to deliver bad news.
Ameliyattan önce kilo vermek zorunda.
She has to lose the weight before we can do the surgery.
Suzie kardeşin ölüm kalım kararı vermek üzere.
Suzie, she's making a life-and-death decision right now.
FDA'ın GSS tedavisine karar vermek için geldiğini duydum.
I hear the FDA is here to rule on the treatment - for GSS.
Kaderine karar vermek zorundayım.
Well, I have to decide your fate.
Tanrıları insanlar yaratmıştır kendilerine vermekten korktukları cevapları vermek için.
The gods are man's creation, to give answers that they are too afraid to give themselves.
Washington'un askeri hamleleri konusunda, size gizli bilgiler vermek için geldik.
We have covert information for you, about Washington's troop movements.
Kusura bakma ama bence tarih arkana yaslanıp insanların acı çekmesine izin vermek için bahane değil.
I'm sorry, I don't think that "history" is an excuse to sit back and let people suffer.
Bana zarar vermek istiyorsunuz.
You mean me harm.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama size vermek istediğim bir şeyler var.
Sorry to bother you, but I have some things that I wanted to give you.
- Ama sana zahmet vermek istemem.
- I don't wanna put you out, though.
Ve bu çatışmayı sonlandırmanın tek yolunun saltanatına son vermek olduğunu biliyordu.
And he realizes the only way to settle the conflict... is to put an end to the Emperor's reign.
Sarayda imparator çekici kölelerden istediğini seçebilmekteydi. Hizmetkârlar zevk vermek için vardı. Gündüz gece.
In the palace, the Emperor has his choice of attractive slaves... servants available for pleasure day and night.
Bu, kaderin oyun oynamasına izin vermek demektir.
That leaves room for Fortuna to play her hand.
Önce bana mı son vermek istiyorsun?
Do you want to go to the end together with me?
- Amy bunu bana vermek istiyormuş.
Amy wants me to have it.
- Sana vermek için.
To give to you.
Yirmi yıldır bunu sana vermek istiyorum.
I've wanted to give you this for 20 years.
Para vermek zor geliyorsa piyango numaralarını söyle.
If getting me the cash is too tough, then tell me the winning lottery numbers.
Söylentilerin seni yiyip bitirmesine izin vermek yerine hakikate odaklan.
Tune into reality instead of letting yourself be consumed by rumors.
Bu Noel'de Axl'a yeni bir şanzıman vermek yerine iptal davası verdik.
So, that Christmas, instead of getting Axl a new transmission, we got him an annulment.
Bu saçma sorulara cevap vermek.. ... zorunda değilim!
I don't have to ask these stupid questions.
Polis cevap vermek için bir saatten fazla zaman aldı.
Police took over an hour to respond.
Yani, bir şeyden suçluysa, Zor kazanılan başarılara izin vermek istemez
So, if she's guilty of anything, it's of not wanting to let hard-won accomplishments fall by the wayside.
Bu 10.000 daha fazla fırsat Bağımlıları aşırı dozda vermek.
That's 10,000 more opportunities for addicts to overdose.
Hakikaten zaman zaman işe ara vermek gerekiyormuş.
As expected, you have to take a break from work sometimes.
Tek yapman gereken bunu insanlara vermek.
You can just give this out to people.
Beleşe vermek istemem gerçi.
It's not for free.
Numaranızı vermek istemediğinizden olmasın?
You just don't want to give me your number.
O gün verdiğiniz sandviçin karşılığı vermek istedim.
It was my way of trying to repay you for the sandwich you gave me.
Beni alıp götürmek, beni alıp götürme plânı yapmak yahut beni alıp götürme kararı vermek gibi şeyler olmazsa sevinirim.
I hope you won't take me, plan to take me, or decide to take me.
- Artık son vermek istiyorum.
I want to stop. Stop what?
Gittiği zaman Cheong'a vermek için.
I'll return it to Cheong when she leaves.
Söylentilerin seni yiyip bitirmesine izin vermek yerine hakikate odaklan. "
Focus on reality. "