Vinegar traduction Anglais
703 traduction parallèle
Sadece biraz baharat ve şarap sirkesi katılsaydı...
Oh, I only meant that perhaps a little spice and some wine vinegar..
Şey.. biraz bisküvi alır sonra yağ ve sirke... katarsın, sonra soğan ve sarımsakla beraber... ekmek kırıntıları katar - Hepsini tavada karıştırırsın.
Well, you take biscuits and oil and vinegar... and some, um, onions and garlic... and you, uh — and bread crumbs — and you fry'em all together in a pan.
- Sirke ve tüy.
- Vinegar and feathers.
Bu çocuk tam bir aslan parçası Matt.
This boy's full of fire and vinegar, Matt.
Bir kurutulmuş domuz bacağı, jambon ve pate kayıp.
There's missing a bucket of pickled pigs'feet in vinegar, a ham, and a patà ©.
Evet, sadece şu tepeye tırmanacağız... ve orada Ekşi Joe Stilwell, avuç dolusu madalyayla bizi bekliyor olacak.
Yeah, all we do is walk up that hill... and there's Vinegar Joe Stilwell, waiting for us with a fistful of medals.
Su ve sirke kullan, sonra bekleyip görmemiz lâzım.
Treat him with a water and vinegar compress. Then, we'll see.
Nereden alacaksın? Sirke surattan mı?
Where you gonna get it, from vinegar-puss?
Pansiyondaki ekşi suratlı kadın.
That's the vinegar-puss landlady at the boarding house.
İşe gideceğine o ekşi suratlıyla yatar, daha iyi.
He'd rather make phony love to that vinegar-puss than go to work.
Asıl sorun, yarış pisti olan her şehirde böyle bir ekşi suratlı var.
Trouble is, he's got a vinegar-puss in every race track town in the country.
Şu ekşi suratlı mıdır nedir...
This vinegar-puss... Whatever you call her.
Bu büyük fedakârlığı yaparsam, ekşi suratın Ford kamyoneti olacak.
Vinegar-puss will own a Ford truck if I have to make the supreme sacrifice.
- Ekşi surattan sevgilerle.
- Compliments of vinegar-puss.
Aksi kıza yapılmaz.
Not with vinegar-puss.
- Latonia'daki başka bir aksi kızla.
- To another vinegar-puss in Latonia.
Baksana, biraz biber ve tuz ile sirkeye ne dersin?
And how about some pepper and salt and vinegar, eh? Yes, yes.
Seni arkadan bıçaklayıp öyle güldüler.
Shove the vinegar sponge in your mouth and laughing.
Sirke içerken olabilir arkadaşım, şarap içerken değil.
We drink to Michael in vinegar, my friend, not in good wine.
Sirke gibi.
Vinegar, like the rest of it.
Sirkeyi fazla koymuş.
Too much vinegar.
Bir litre sirke, bir kilo da soğan ekledim.
I put in a liter of vinegar and a kilo of onions.
Biz Teksaslılar yeşillikleri sirkeyle yeriz.
We Texans like a little vinegar with our greens.
Bu sirke! Sirke!
It's vinegar!
- Yağ ve sirke.
- I got some oil and Vinegar.
O senin için, sıkıp patlatmanı bekleyen bir balon sadece.
He's full of juice and vinegar, waiting for a big shot like you to put on the squeeze.
Önce biraz sirke, sonra da pirinç ilave edersin.
With vinegar. Mixed with rice afterward
- Benimkine de koy.
I'll try it with vinegar
Beyaz sirke?
White vinegar?
Bir şişe şarap, eğer sirke değilse tabii.
A couple bottles of Vine, if it ain't Vinegar.
Ne çalmışlar bakalım sirke suratlı?
What did they steal, vinegar face?
Yaraya dökmek için biraz sirkeniz var mı?
Do you have vinegar for the wound?
Sirke...
Vinegar...
Onun, canlı canlı derisini yüzüp, sirkeye batıracağız.
We'll skin him alive and dunk him in vinegar.
Şakaklarını tuzlu sirkeyle ov ve karnına da ağaçtan bir kapak koy
Rub his temples with salt and vinegar, put a hot wooden lid on his stomach
Bana biraz sirke ve bir havlu getir.
Get some vinegar and a towel!
- Ve azıcık sirke.
- And a smidgin of vinegar.
Eklemlere keten tohumu ve sirke sürün.
Try rubbing linseed and vinegar into the joints.
Yağsız, sirkeli, şefin salatasından isterim.
I'd like the chef salad, vinegar, no oil.
Balığın için sirke getirmeyi unutmuşum!
Oh, oh! I forgot to get the vinegar for your fish!
Ne koydunuz? Sirke mi yoksa... Ah, beni duyamıyorsunuz tabii.
What did you put in - vinegar or... oh, you can't hear me.
Bu şarap gibi, dedem sirke niyetine kullanırdı.
Wine like this, my grandfather used it for vinegar.
Zeytin yağı ve sirke, limon, tuz, biber ve maydanoz.
With oil and vinegar, oil and lemon, salt, pepper and parsley.
Sirke veya hardal demem gerekirdi sanırım.
Well, I'd say mustard or vinegar.
Sirke ve hardal mı?
Mustard and vinegar?
Balla, sirkeden daha çok sinek avlarsınız, Bay Howie.
Catch more flies with honey than with vinegar, Mr Howie.
- Sirke?
- Vinegar?
- Evet, sirkeli.
- Vinegar, yeah.
Bu tuzağı kuran köpeğin bulunmasını istiyorum. İki saat kamçılayıp yaralarına sirke dökülecek.
When they find the wretch that set this trap,... he'll get two hours whipping and vinegar on his wounds.
Tuz ve sirke ile salamura edilmiş.
It's pickled in salt and vinegar.
Tavuk, et, ve sirkeli balık! Ayrıca baharatlı çorba ve 50 ekmek somun getir!
A chicken, meat, fish in vinegar a bowl of spicy soup and 50 dumplings