English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ W ] / Waterfalls

Waterfalls traduction Anglais

196 traduction parallèle
Doğruca şelaleye gidiyor.
Straight through the waterfalls.
Küçük engeller vardır, ama nehir akmaya devam eder.
Little eddies and waterfalls, but the river, it goes right on.
İki hafta sonra bir gün, tepelerde ata bineceğiz, şelaleleri ve yemyeşil ağaçları geçeceğiz asmalarla kaplı patikalardan ve derelerden gideceğiz taki manzaranın muhteşem olduğu yere gelene dek.
One day about two weeks from now, we'll be riding in the hills, past waterfalls and mountain greenery, up and down ravines and around through vine-covered trails... till we come to a spot where the scenery will be so gorgeous,
Powder nehri üzerinde binlerce şelale vardır, müzik sesleri verir.
There's a thousand waterfalls on the Powder, all making music.
İşte burası da kanyondan şelalelere götüren patika... ve oradan da Gümüş Göl'ne.
This path runs through the gap Spoken to the waterfalls... and then to't Silver Lake.
İki tarafta da kayadan bariyerler var... Oradan da şelaleler göle akıyor.
In places that are roben flat... where waterfalls along flows into the lake.
Güzel çifti taşıyan atlı araba çağlayanlarla ağaçların önünden geçip görkemli bir restorana doğru gider.
A hansom cab bearing our handsome couple clippety-clops its way past waterfalls and trees toward a magnificent restaurant.
Bardak çınlamalarının sinek vızıltılarına karıştığı viski şelalelerinin bezgin kişneme kaygılarını yıkadığı bu yerde?
Where the clink of glasses mingles With the murmur of a million mosquitoes Where waterfalls of whisky wash away the worries
Ya akıntıyı şelaleler izliyorsa?
What if there are waterfalls downstream?
Sen ırmaklar, çağlayanlar mı görüyorsun?
Do you see rivers, rushing waterfalls?
Bahçeler çağlayanlarla dolacak.
The gardens will fill with waterfalls...
- Gidip ulu dağları görmek gibi ve çam ağaçları şelalelerin seslerini işitmek gibi.
- To go and see the great mountains and hear the pine-trees and waterfalls.
Hani şelaleye yüz adım mesafede olacaktık, ne oldu?
Really? And what about those hundred foot waterfalls?
Utah'ı boydan boya geçtik oradaki şelaleleri görsen bayılırdın Sally!
We drove across Utah. You'd really love those waterfalls there, Sally!
Şelalenin yanındaki Kamelya, jing wuming.
Pavilion by the waterfalls, Jing Wuming.
Döndüğünde, insanlara şelalenin hayal edilenden çok daha uçsuz bucaksız olduğunu anlatmış.
When he returned, he told of waterfalls that were more vast and immense than people had ever dreamed of.
Ona, senin göz kamaştırıcı olduğunu söyledim. Ve içinden şelaleler geçen evler tasarladığından... Ve ah...
I told him that you were dazzling and you had this idea how to make houses out of waterfalls and...
Aslında, o dağın üzerinde nehir vahşileşir, muy peligroso... şelaleler, hızlı akıntılar.
In fact, over that mountain... the river becomes wild, muy peligroso- - waterfalls, rapids.
Şelaleri ve çimenli çayırları vardı, sonsuza kadar beslenecek yıldız yapraklar onların ve ailelerinin üzerinde yükseliyordu.
There were waterfalls, grassy meadows, enough tree stars to feast on forever... And grazing upon them, their families.
Bir gün ağzımı açacağım... bahçeler çağlayanlarla dolacak...
Some day I'll open my mouth... the gardens will fill with waterfalls...
Ve şelaleler, yeşil yapraklar, dağlar, rengarenk hayvanlar ve kuş benzeri canlıların uçuştuğu harika bir yer görmüşler.
And they see a beautiful world of waterfalls, green leaves, mountains, coloured animals and birdlike creatures flitting about.
- Şelalenin sesi.
- The sound of waterfalls.
Şelaleleri vardır. Nerede olduğunu bilmezler.
It has waterfalls in it, and they don't know where it's at.
Hissediyorum ya orada ağaçların ötesinde ya da tam bu şelalenin arkasında
I feel it there beyond those trees Or right behind these waterfalls
Neredeyse durmadan yağan yağmurlar ile oluşan sel, platonun kenarlarından aşağı akarak dünyanın en yüksek şelalelerinden bazılarını oluşturuyor.
The near-continuous rains produce torrents that cascade over the edge of the plateau and form some of the highest waterfalls on earth.
Orada sadece muhteşem şelaleler ve damlayan kaynaklar dere kenarında akan suyun rahatlatıcı sesleri var.
There's just, you know, the lovely waterfalls and the trickling fountains and the calming sounds of the babbling brook.
Perilerin birçok çeşidi var ama içlerinden bazılarını şelalede yaşayan çeşidini söyleye bilirim ;
Several becks flow down from there, but only two, as I can recall, would have waterfalls :
İkimiz de bağırdık : "Şelale!" Hemen attı kendini.
We both yelled : "Waterfalls!" He leaped off.
Yedi akarsu, iki şelale.
Seven streams, two waterfalls.
Düşen buzullar şelalelere dönüşür.
lce-falls turn to waterfalls.
Elma bahçeleri ve şelalelerin olduğu küçük dereleri var.
They have apple orchards and little brooks with waterfalls.
Boş tarlaların ve şelalelerin olduğu güzel yerlere gitmeyi severim.
I like to go to beautiful places... where there's waterfalls and empty fields.
Sanırım. Bunun iyi bir fikir olmadığını söylemiştim.
Endless kilometers of crystalline beaches, mood reefs, bioluminescent waterfalls...
Dalgalar, şelaleler, nehirler.
Waves, waterfalls, rapids.
Dün ben ormandaydım ve sen de şelaleden çıkıyordun.
Yesterday I was in the forest and you emerged from the waterfalls.
Teklikeli bölgeleri not alın, geçişleri, şelaleri.
Note the hazard points, the portages, the waterfalls.
Çeşit çeşit dere ve çayın gürültüsü ve şelalelerin sesi kulağınıza gelir.
All sorts of little streams and gullies go off, And you hear waterfalls.
Zevki aramaktan uzaklaşırsanız, çıplak kadın resimlerinin şelale resimlerinden farkı olmaz.
If you are no longer attached to seeking pleasure, pictures of naked women mean no more than pictures of waterfalls.
- Şelaleye ne oldu?
- What about the waterfalls?
Sen bizi şelaleye yine götürmeden önce bir 12 yıl daha geçecek dedim.
It will be another twelve years before you take us to the waterfalls again.
Şelaleler... Olmuyor.
'Waterfalls... nothing.
Kulübenin yanındaki şelalede.
The waterfalls by your cabin.
- ne yaptığını kesinlikle biliyor
Morphos love waterfalls. He knows exactly what he's doing.
Tropik bir vahada, güzel şelaleler, şahane...
Spectacular waterfalls, set in a lush tropical oasis, a scrumptious array...
Şelaleyi gördün mü?
Have you seen the waterfalls?
Şelaleyi nasıl düşündüğüne bağlı.
Depends how you feel about waterfalls.
Sen l yerine hayal çayırlar, şelaleler, belki de bir arp, biliyorum.
You know, I rather imagined meadows, waterfalls, maybe even a harp.
Efsane dağların denizle buluştuğu bir yerden bahseder, şelalelerin dibinde saklı havuzların olduğu.
A legend speaks of a place where the mountains meets the sea. Of hidden pools beneath majestic waterfalls.
İkiz Şelalelere giderdik, hatırlıyor musun?
Do you remember we used to go to "Twin Waterfalls"?
Bir keresinde bana rüyalarındaki şelale ve tünellerden bahsetmiştin.
You once told me your dreams of waterfalls and tunnels.
Şelaleler.
Waterfalls.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]