Wherever traduction Anglais
8,012 traduction parallèle
Onu bulursak Tatsu'yu da buluruz ve ikisini de neredelerse oradan kurtarırız.
We find her, we find tatsu, We get them both out of wherever they are.
Sen de onlarla git oradan da Starling'e dönersin ya da canın nereyi isterse oraya gidersin.
You go with them, and from there, you can return to Starling or go wherever else on earth you wish.
Bak nerede olursam olayım hoş karşılanacaksın.
You know..... wherever I am, you'll always be welcome.
Neredeysen çık bakalım Flash.
Come out, come out, wherever you are, flash.
Beni istediğiniz yere gönderin ama bu kızlar her an evsiz kalabilirler.
Fine. Send me wherever you want, but these girls are dispossessed at the moment.
Kızları arabaya sıkıştırdıktan sonra Disneyland'e benzeyen bir yere götürürüz.
Well, we'll stack the girls into the car like Lincoln Logs and take them to wherever your equivalent of Disneyland is.
Ama her ne olursa olsun, umarım iyidir.
But wherever he is, I hope he's okay.
Demek gittiğin her yerin kültürüyle dalga geçiyorsun?
Ah, I see you like to mock cultures wherever you go, huh?
Artık istediğiniz her yere biraz Justus götürebilirsiniz.
Now you can take a little bit of justus with you wherever you go.
Maalesef eski evlerinizin yerinde şu anda yeller esiyordur.
Sadly, there wouldn't be much left of wherever you came from.
İstediğin her yerde yaşayabilirsin.
You can live wherever you want.
Benim olduğum yerde sana da iş vardır.
Say no more. There's a job for you wherever I am.
Caspere davası nereye giderse senin işi yürütmeni istiyoruz.
Wherever the Caspere case goes, we need you running point.
Siktiğimin Blake'i hangi amına koyduğumun deliğindeyse.
Fucking Blake, wherever the fuck he's been.
Her neredeyse geri gelmeyecek.
Wherever he is, he ain't coming back.
Her neresiyse artık, Kuzey'de bir yerdeydik.
Wherever we were, it was someplace up north.
Duyduğuma göre otobüs seni partinin yapıldığı yere götürecekmiş.
This bus is gonna take you up to wherever the party is, I heard.
- Evet. - Evet, benim tavsiyem, sen bunu kaldıracak. Ne olursa olsun bunun için alabilirsiniz,
Well, my advice is, you unload it for whatever you can get for it, and catch a bus back to wherever it was you were living before Betsy passed.
- Nereye bize oturmak istiyorsun? - Ah, sen cehenneme gidebilir. Onlar gibi her yerde ah, arkadaşların oturabilir.
Uh, your friends can sit wherever they like.
Nereye isterseniz çömün.
Just crash wherever.
- Nerede istersen.
Where? Wherever you want.
Mezun olduktan sonra istediğimiz yere gidebiliriz.
After we graduate, we can go wherever we want to.
O... tutuklandı.Her neredeyse.
She's... arrested. She's wherever.
Üstümü değiştirip geleceğim..
Camouflage goes wherever you go.
Kimin umrunda, nereye istersek otururuz ve ladooları yeriz.
Who cares, we'll just sit wherever we want and eat the laddoos.
Ne sikime gittiğimizi bilmeden yanı başında okyanusa yelken açtığım adamla alakan yok.
You're a far cry from the man I sailed the ocean with, to wherever the fuck that was.
İstediğin yere gidebilirsin.
You can go wherever you want.
Ek anlaşma uyarınca, paragraf üç, Bay Voorhees'e "her çiçekten bal alma" hakkı tanıyor.
Pursuant to the codicil, paragraph three, Mr. Voorhees retained the right to... "stick it wherever."
Nereye istersem oraya vurabilirim.
I'll punch you wherever I like.
- İstediğin yere sıçrayabiliyor musun yani?
So you can just jump wherever you want?
- Talbot, bu iş biter bitmez seni istediğin yere göndereceğim.
Talbot, when this thing is over, I will transfer you - wherever your heart desires.
- Bir yerden alabiliriz.
We're going... - We'll get some wherever.
Leydi Hazretleri nereye isterse oturabilir. Yalnız Leydi Hazretleri buradayken, Leydi Hazretleri benim etrafta olup da tamirat yapmamı istemeyecektir.
Well, Your Ladyship can sit wherever she pleases, only Your Ladyship wouldn't want me tinkering around and about when your Ladyship were here.
Karanlık neredeysem gelip buluyor beni.
Darkness seems to find me wherever I am.
Maroni nerede olursa olsun peşine düşecektir.
Wherever Maroni is, he'll come after him.
Onları boş bulduğunuz yere koyun. Sonra da sizi bulduğum yere dönün.
Just put them down wherever there's space, and then go back to where I found you.
- Skye nereye giderse...
Wherever Skye goes...
Neredeysen ortaya çık bakalım.
Come out, come out, wherever you are.
Bilmem ne savaşından önce ölmüş müydü?
He was dead before that battle of... wherever?
Senin gibi insanların yok olup gittiği yere gitmeliydin.
Fade back into... wherever people like you fade.
Eşim nereye giderse gitsin hep bir lider olmuştur.
My husband has always been a leader, wherever he goes.
- Onu nereye götürürseniz peşinden geleceğiz. - Neresi olursa.
We're going to follow him to wherever you take him.
- Lütfen bayan bırakın da onunla yalnız konuşayım.
Wherever you take him. Let me talk to him alone.
Ne yazık ki, nereye gitsem beni takip eden nefretçilerim var. Bunlar yüzünden sitemi değiştirmek ve yeniden oluşturmak zorunda kaldım.
Unfortunately, there are some haters who follow me wherever I go, who have forced me to change domain names and make a new website.
Nereye gidersen git, geldiğin yeri asla unutma.
Wherever you go, don't forget where you come from.
- Ne? - Her neresiyse artık.
- Wherever that is.
Neydi o? Bizi her nereye götürüyorlarsa geldik şu anda.
- Wherever they're taking us we're here.
Nereye istersen, evet.
Wherever you like, yeah.
Aslında seninle beraber olduğum müddetçe, nereye istersen oraya giderim Ava.
Honestly... I'll go wherever you want to go, Ava... As long as it means I get to be with you.
Ne pahasına olursa olsun, nerede olursa olsun beni öldürmek istiyorlar.
The Templars, the military, the Federal Police, the Navy and the Autodefensas. They want to kill me by any means necessary, wherever it may be.
- Ne zaman, nerede diyorsan.
Wherever, whenever.