Whisper traduction Anglais
1,826 traduction parallèle
Her yerde olacağız, bir fısıltıdan bile daha güçlü,.. rüyalarınızı ele geçireceğiz, siz uyurken sizin yerinize düşüneceğiz.
We'll be everywhere at once, more powerful than a whisper, invading your dreams, thinking your thoughts for you while you sleep.
Haklısın, bunları karıma yapmadım.
And you'll continue to whisper # You know, you're absolutely right.
Tizzy ve annemi fısıldaşırken duydum. Yakında öleceğimi söylüyorlardı ama belki de ölmem.
Well, I heard momma and Tizzy whisper and they said I was gonna die soon.
Fısıldamam yeterli.
I have only to whisper it.
Adını öğrenmek istemem, kulağıma fısıldamanı isterim.
I just don't want to know your name, I want you to whisper it in my ear.
En ufak çıtırtının, en ufak fısıltının bile farkındayız.
We're aware of the slightest creaking, the slightest whisper.
İnan bana burada fısıldamana gerek yok. Bu civarda tanıdık kimse yok.
Believe me, you don't have to whisper that... in this neighborhood.
Hey, biliyor musun, artık fısıldamak zorunda değiliz.
Ηey, you know, we don't have to Whisper anymore.
"Köylüler kehanetten bahsetmeye başladılar."
The villagers are beginning to whisper of prophecy.
- Ben de. Gel de ellerimi ellerine koyup kulağına başarımın sırrını fısıldayayım.
Let me put my hands into your hands, and I'll whisper to you the secret of success.
Hırçın gözlerin durulması gibi Mücadelem ebedi bir sessizliğin merhametinin fısıltıları karşısında boyun eğer Acım hissizliğimi silip geçerken
As dour eyes pale, struggle gives way to the whisper of a merciful eternal hush, and pain washes numb, laughing steadfast on memory's shore.
- Bu Whisper.
- This is Whisper.
- Merhaba Whisper.
- Hello, Whisper.
Ona dua etmek istiyorum.
I want to whisper her a prayer.
Fısıldıyorlar.
They whisper.
Ölüm fısıltılarını hatırlıyorum
I remember every dying whisper
Ellerimi kaldırıp, onlar için dua mı etmem gerekiyor?
Well, should I wring my hands together and whisper a prayer on their behalf?
Biraz eğil ve söyleyeceklerini ona kısık sesle söyle böylece yalnız o duyabilir.
Just lean in and whisper your message to her very softly... so that only she can hear.
Haydi fısıldasana.
Whisper it to me.
"uzanıyorum gözlerim açık ve düşünüyorum acaba birinin kulağına" Diora " diye fısıldayabilirmiyim.
" I lie awake thinking, will I ever say'Diora,'as a whisper in an ear?
Senin kulağına bir şey fısıldarken gördüm.
I saw him whisper something into your ear from there.
Şu anda o, rüzgarda sadece bir fısıltı.
Right now, he's just a whisper in the wind.
İş başında içtiğine dair bir fısıltı bile duyarsam...
Because if I get one iota of an inch of a whisper of a whiff that you are drinking on the job- -
Kadın yazar. Ben de yazarım. - Yazarlığı unutmuşum.
You don't have a- - you don't even have a whisper of a wish with that broad.
Bak, çocuğum, kızım kayıptı ve şey bu beni tüketmişti.
You don't have--you don't even have a whisper of a wish with that broad.
Güneş her nereyi ışıklarıyla okşasa, orada toprak şöyle fısıldayacak :
Where raise the sun lay softly its head, there will the land whisper, Rico.
- Merak etme karşılaştığımızda kulağına fısıldayacağım ismini.
No worries, I'll whisper his name in your ear next time we see each other
Keşke yüreğine en güzel aşk şarkılarını fısıldayabilseydim.
If only I could whisper the sweetest love songs in your ear
Onu gördüğünde, rüzgâr şarkı söylüyor mu?
When you see him, do the winds whisper a melody?
Rüzgârda savrulurken nağmeler,
The winds whisper a melody
Tek tek, her öğrencinin odasına gideceğim,... ve notları kulaklarına fısıldayacağım.
I should personally go to each student's room and whisper in his ears...
Uşağın tek işi, insanlar ona şükranlarını sunduğunda Marcus'un kulağına "Sen sadece insansın" diye fısıldamakmış.
And this servant's only job was to whisper in his ear when people praised him, "You're only a man. You're only a man."
Sözleri kulağınıza fısıldayacağım.
I'll whisper the incantation in your ear.
Bana oradan fısıldar mısın?
Can you whisper through the door?
Eğer Lina kulağına fısıldadıysa, ki az önce kulağıma fısıldadı, bu şansı kaçıramam.
When Lina would whisper in your ear, what she has just whispered... in my ears... You could also take that opportunity.
Şey, Size bunu söylemek istemezdim, kimse duymasın, ama bu acil bir durum.
Well, I hate to break it to you, Whisper, but this is an emergency.
Avukat ardından kovalayan varmış gibi koşarak çıktı.
The lawyer grabbed Whisper, ran out of here like somebody was chasing him.
Neden kulağına özel bir şeyler söylemiyorsunuz?
Now why don't you whisper something special to her, okay?
Fısıldamana gerek yok.
- You don't have to whisper.
Bir de, ölüm döşeğinde onun kulağına söyleyeceğim çok kepaze edici bir şey istiyorum.
Also, I want something really juicy To whisper to her on her deathbed.
Hatıralar, fısıldarmış... "İşte senin mezarın."
♪ Memories would whisper Here is where you rest, ah ♪ ♪
Niklas, sen kendini bile isteye mezara gömüyorsun.
( Whisper ) Niklas! He can better burry yourself right now.
Her dinleme uzmanı bir fısıltıdan kimlik tespiti olamayacağını söyler.
Any surveillance expert Will tell you It's almost impossible To positively identify A whisper.
Yakından iş göreceksen susturucu takarsın. Fısıldar gibi.
You're going in close, drop a silencer on this puppy and you're like a whisper.
Sonunda, ambulans gelmeden, bir kaç dakika önce birinin fısıldadığını duydum...
Moments before the ambulance finally arrived, I heard someone whisper... don't worry, edie.
Eğilip kulağına "Bu Al Pacino" dedim.
So I lean across to her, and I whisper, "That is Al Pacino."
Gérard ile nereye gitsek, arkamızdan fısıldıyorlardı.
When Gérard and I went anywhere, people would whisper about us.
Söylerim ama, kulağınıza.
I can only whisper.
Adı fısıldanmıyordu bile.
Wasn't a whisper of his name.
Bana öyle nefesinin altından bağırma!
- Don't whisper-yell at me!
Adı adı Erica Carr, nam-ı diğer "Fısıltı".
Name is Erica Carr, AKA Whisper.