Widespread traduction Anglais
374 traduction parallèle
Yaygın bir inanışa göre bir adamın geniş bir ofisi olması...
There's a widespread feeling that just because a man has a large office...
Bir adamın geniş bir ofisi olması gerizekalı olduğuna işarettir.
There's a widespread feeling that... just because a man has a large office, he must be an idiot.
Bildiğiniz gibi düşmanın karşı saldırıları daha sert ve yaygın olmaya başladı.
As you know, the enemy's counteroffensives are becoming more massive and widespread.
Gelecek yıl, yaygın bir buhran ve işsizlikle karşılaşacağız.
Next year, we'll see widespread depression and unemployment.
Ülkemize yayıldık, pek çok nehir, orman ve tarlaya.
So widespread is my country, So many rivers, woods and fields.
- Eğer Bâkire'nin isteği reddedilirse Hıristiyan âleminde bunun bir dini mahkeme değil de siyasi bir mahkeme olduğu söylentileri sağlamlık kazanmış olur.
- If the maid's appeal is overruled, it is further proof of the widespread rumours that circulate throughout the Christain world that this is not a religious but a political trial.
Güneyli ajanlar her taraftalar.
The Southern spy ring is widespread.
Şiddet yaygındı.
Violence is widespread.
" Yaygın spekülasyonlar karşısında ve yabancı hükümetlerle...
" In the face of widespread speculation, and after consultation
Yaygın bir açlık vardı diyebilir miyiz?
Would you say there was widespread hunger?
Diğer gezegenlerin iklimlerini başarıyla açıklayan bilgisayar modelleri gelecek yüzyıl için, orman ölümleri çölleşmiş tarlalar, kıyı şehirlerinde sel baskınları çevresel mülteciler her tarafa yayılmış felaketler öngörüyor yaklaşımımızı değiştirmediğimiz sürece.
Computer models that successfully explain the climates of other planets predict the deaths of forests parched croplands, the flooding of coastal cities environmental refugees widespread disasters in the next century unless we change our ways.
Evet, Korkarım oldukça yaygın birşey var.
Yes, it's rather widespread I'm afraid.
Üniversite ortamında son derece yaygın bir tavırdan ayrıldığım kesin. Orada diğerleri, yani hitap edilen kişiler, öğrenciler basit ve saf alıcılar gibi görülüyor.
I'm breaking with an attitude widespread in the university, which is to consider the others, the ones we address, as mere receivers.
Kuşkusuz yayılmış durumda olan bu etki, bu gezegende olanların en güçlüsüydü.
Though the effect was unquestionably widespread, it was strongest here, on the planet below.
Eğer iyonun etkisi düşündüğüm kadar yaygınsa, bizi aletsiz sadece görsel olarak araştıracaklar.
If the ionization effect is as widespread as I believe it is, doctor, they'll be searching for us without instrumentation. By visual contact only.
Buna rağmen özel mülklerin halk kullanımı için en iyi ve eşit şekilde kamulaştırılması konusunda mevcut idare, halkın kindar ve bazen de sert direnciyle karşı karşıya geliyor.
Yet, in the area of condemnation of private property for public use in the egalitarian tradition of the greatest good for the greatest number the present administration found widespread public resistance vindictive and sometimes violent.
Fazla değerli olmadığına dair epey yaygın bir kanı vardır, ki buna katılıyorum.
There's a fairly widespread impression... Which I share, that it's not worth much.
Morg, hastane ve ölü evlerinde yapılan geniş çaplı araştırma raporları, toprağa gömülmeyen ölülerin, daha sonra hayata dönerek, öldürülecek insan aradıklarını ortaya koydu.
A widespread investigation of reports from funeral homes, morgues hospitals has concluded that the unburied dead are coming back to life and seeking human victims.
Henüz belirtilmedi. Kim yaptı isimsiz teröristler mi?
Don't you think the terrorists benefited from widespread complicity?
Uzaktan kumandalı televizyonlar yaygınlaşınca... herkese... iyi bir vatandaş olmak için... gereken eğitim verilecek.
Widespread, state-controlled tele vision will giv e e v eryone the instruction needed to make good citizens.
Yarın ve perşembe gününe baktığımızda ise, geceleri yağmursuz ancak soğuk bazı bölgelerde de ayaz ve sisli bir hava bizleri bekliyor.
The outlook for tomorrow and Thursday, dry but cold at night with frost in places and fairly widespread fog.
1944 ilkbaharında, karayollarına, demiryollarına ve havaalanlarına çok geniş çaplı hava saldırıları düzenlendi.
( narrator ) Spring 1944 saw widespread air attacks on road and rail targets and on airfields.
Verem bugünlerde Kristiania'da çok yaygın özellikle fakir insanlarda ve kalabalık bölgelerde.
Consumption is widespread in Kristiania nowadays especially amongst the poor and in crowded areas.
Şili'de iç savaş vardır, Rusya'da ise yaygın bir kıtlık.
There is civil war in Chile, widespread famine in Russia,
Bilgiyi saklayan sadece kişiler değil çok daha geniş kapsamlı.
It's not just people withholding information it's more widespread
Bu olayla beraber, birçok yan etki söylentisi de yayıldı.
This has given rise to widespread speculation about possible repercussions.
Bay Newton'ın son denemesi faydasız geçince, endişeler artmıştı.
There's widespread feeling that Mr. Newton's latest experiment is wasteful.
İklim uzmanlarına göre bunun nedeni... güney kutup buzullarından gelen... olağandışı bir düşük basınç- -
Weather experts say the situation is being caused... by an unusually widespread low pressure drop... moving up from the southern polar ice...
"Hızlı ve yaygın bir şekilde büyümeleri Avrupanın birçok savaşta yıpranmış şehirlerinde de görülmüştür"
"Their rapid and widespread growth was even observed in many of the war-torn cities of Europe."
Görünüşe göre, SAT testlerinde yaygın hile olayları yaşanmış.
Apparently, there has been some widespread cheating on the SAT tests.
Bu karışık ortamda... ve huzursuzluk zamanında rahatça sohbet... edebilmek bile imkansız olmaya başladı!
In this chaotic state And widespread unrest It's not easy for us to chat like this!
Savaş patlak verdi dünya karışıklık içinde heryerde huzursuzluk var
The war has plunged the world in chaos Widespread turmoil and sufferings
En yaygın tehlike radyoaktif serpintidir.
The most widespread danger is fall-out.
- Sovyetler Birliği'nde doping, ve anabolik steroitlerin ülke çapında yaygın olduğu söyleniyor.
- There have been rumours of doping, and widespread distribution of anabolic steroids in the Soviet Union.
Fırtınadan sonra uyanan New York'lular geniş hasar ve elektrik kesintileriyle karşılaştı.
As New Yorkers woke up to the aftermath of the storm, they found widespread damage and blackouts.
Başarmalısınız Bay Holmes. Hırsızlık haberi sızıp,... tüm imparatorlukta paniğe sebep olmadan önce..
You must succeed, Mr. Holmes..... before news of the theft leaks out..... and causes widespread panic throughout the Empire.
Ordu hareket geçirildi, ama bu korkunç olay o kadar yayılmış ki... kurtarma ekiplerinin her yere yetişmesi imkansız.
The military has been mobilized, but the violence is so widespread that it is impossible for the rescue services to respond.
Bunun bir davranış bozukluğu olduğu açık. Ama böylesine yaygın ve korkunç bir bozukluğa sebep olan şey ne?
Clearly a behavioral disorder, but what could have caused such a widespread and dramatic disorder?
Yerel haberlerde, başsavcı ED-209 savunma biriminin artan arıza şikâyetlerine rağmen Amerikan şehirlerinde yerleştirilmesine onay verildi.
In national news, Attorney General Marcos today approved the ED 209 Combat Unit, for deployment in five American cities, despite widespread complaints of malfunction.
Yaygınlaşan aramalarda...
A casualty of his own greed. A widespread search is now being...
- Çok yaygın bir korku.
- A very widespread fear!
Nöro-sinirlere alabildiğince yayılıyor.
I'm seeing widespread bonding to neuro-receptors.
Bu hareket ne kadar yaygın?
How widespread is this movement?
Polis suçların artmasından dolayı çok şaşkın.
Police are baffled as the crimes are so widespread.
Çünkü halk arasında panik yaratmaya gerek yoktu.
Because there was no need to create widespread panic.
Şirketinizin başlangıçta zengin bir müvekkil bulamadı diye... faturayı neden onlar ödesin?
Why should they foot the bill because your firm... Didn't obtain an adequate retainer up front? This widespread dumping of clients is an abuse to the entire system.
Belediye başkanı... yağma ve şiddet eylemlerinin başlayacağı korkusunu yatıştırmak için... kilise önderleri ve gönüllülerle... yakın temas içinde.
The mayor remains in close contact with church leaders and activists... in an attempt to calm fears of rioting and widespread violence.
Silahlı saldırıların sebebi tam bilinemiyor. Ancak Hebron'daki bomba tehditlerine misilleme olduğuna dair yaygın bir söylenti var.
It's not clear how the shooting spree was motivated although there has been widespread speculation it was in retaliation for the bomb threats in Hebron.
Bu etkinin ne kadar yayıldığını bulmak zorundayız.
We have to determine how widespread this effect is.
Soy isim karışıklarını önlemek için, Galli insanlar isimlere mesleklerini de eklerlerdi.
To avoid widespread confusion Welsh people often add an occupation to a name.
Fırtınanın hareketleri geniş bir alana yayılmış durumda.
Storm's activity is typically widespread in this vicinity.