Withered traduction Anglais
270 traduction parallèle
"... kanunları ve putları kuru yapraklar gibi savurup atan,
Mabuse! A giant - - a titan who jumbles up laws and gods like withered leaves! "
# Tepenin en yukarısındaki ağaçsın # # Ağaçta bir solmuş dalım # # Göldeki susun #
You are the tree in the top of hill, and I am that withered rattan on the tree
Sevgiden mi? Hayır. Zira, gösterdiniz ki yürekleriniz Tanrı sevgisini alamayacak kadar yoksul.
For you've shown that your hearts are too withered... to receive the love of your divine Father.
O, kolunu çatışmada kaybetti,... bu kadar kanıt yeter.
That's where he got this withered arm, he caught a chunk of lead.
Biraz menekşe de vermek isterdim size, ama kurudu hepsi babam ölünce.
I would give you some violets, but they withered all when my father died.
Kardeşinin kolay kırılabilen nazik bir yaratılışı vardı.
Your sister was always a delicate creature whom a breath might have withered.
Ancak ondaki kibar ve sevecen tüm yönler yavaş yavaş yok oldu.
But all that was gentle and loving about her slowly withered away.
Adamlarınız lazımlıklarımı dökmeyi bile beceremez. Kadınlarınız ise yaşlı ve pörsümüş.
Your men haven't the skill to empty my slop buckets and your women are old and withered.
İnsanlıktan nasibimi almayayım diye, tabiat anayı rüşvetle ayarttı, kolumu kurumuş bir fidan gibi çarpıtması, sırtıma dalga geçilecek iğrenç bir kambur yüklemesi, bir bacağımı uzun, diğerini kısa yaratması, bedenimi bir karmaşa, anasını hiç andırmayan, biçimsiz bir et yığını hâline sokması için!
And, for I should not deal in her soft laws... she did corrupt frail nature with some bribe... to shrimp mine arm up like a withered shrub... to heap an envious mountain on my back... to shape my legs of an unequal size... to disproportion me in every part... like to a chaos or an unlicked bear whelp... that carries no impression like the dam!
Şu koluma bakın, kurumuş dal gibi büzüştü.
Behold, mine arm is like a blasted sapling, withered up.
Solmuş.
It's withered.
Ve toprak bir salgın öncesi gibi solmuş.
And the land withered as before a plague.
Bu aralar pek kendinde değil.
withered? He is not well.
Budanmış ve deforme olmuş.
Withered and deformed.
Ellerim... solmuş ağaç gibi görünüyorlar... su tam bir komediydi.
My hands... they look like withered branches... the water was a mockery.
Bedenim şimdiden bozulmuş, çürümüş.
My body is already withered, rotten!
Gençliğine gelecek olursak... yani şu solmuş çiçeğe... ilahi kitabının sayfaları arasında ezilmiş olan çiçeğe. 12 yaşından beri, ruhsuz, çürük ve kötü... kokuyor o çiçek. Tek bir damla gözyaşı bile dökmeden elveda diyebilirsin.
And as for your youth, that withered flower pressed between the pages of a hymn book since you were 12 years old with its watery blood and stale insipid scent, you can bid farewell to that without a tear.
Ağaç birdenbire nasıl kurudu?
How suddenly it has withered.
Anıt olarak yapılan bu müze, yakılan bir milyon insanın külünden ve kemiğinden oluşuyor.
This neat mound is piled up from ashes and withered bones of a million of people.
Yer altında böcekler gibi kör bir şekilde süründüğünüz için vücudunuzdaki kanatlarınız solmuş
Your wings withered on your bodies while you crawled blindly underground like slugs.
"Ve bir çiçek..." "... en güzel zamanında nasıl solar dalında. "
"And how the blossom... withered in its bloom up in the tree."
YaşIı, buruşuk, kırışık bir erkek bu. Genç kız filan değil senin dediğin gibi.
This is a man, old, wrinkled, faded, withered... and not a maiden as thou sayest he is.
Öyle hassas bir yaratıktı ki, rüzgar bile soldurabilirdi onu.
Always a delicate creature whom a breath might have withered.
Şunu söylemezsem... görevimi yerine getirmemiş olurum... cinsel ilişki... düşüncesi... ve senin sıkı, diri... vücudunun... yanı... başında... pörsük etler... sarkık... göğüsler... ve... gevşek... kalçalar olması... beni kusacak... hale getiriyor.
I would be remiss in my duty... if I did not tell you... that the idea of... intercourse... and the fact of your firm, young... body... co-mingling... with the... withered flesh... sagging... breasts... and... flabby... buttocks... makes me want... to vomit.
Giysileri o kadar soluk ve paspal ki bu dünyadan değiller sanki.
So withered and wild in their attire that look not like inhabitants of the Earth.
Şu anda dünyanın yarısında doğa ölüden farksız ve sıska cani, muhafızı olan kurdun uluyarak verdiği işaretle doğruluyor.
Now o'er the one half-world nature seems dead and withered murder, alarmed by his sentinel, the wolf whose howl's his watch.
Yeni, gelişmiş ürünler çıkar sen yaşlı olana kadar ve solmuş.
They're gonna have new and improved products by the time you're old... and withered.
Çiçek açtı ama meyva kurudu ve dalında öldü.
The blossom came but the fruit withered and died on the bough.
Tarladaki bütün ağaçlar da kurusa... vazgeçin çünkü doğruluk, insanoğullarından... yitip gitti.
Even all the trees of the field are withered because the truth is withered away from the sons of men.
Solmuş bir güle benziyorsun.
You look more like a withered rose.
Yine de bir gül, solmuş olsada!
Still a rose, even if a withered one.
Etrafta her şey solmuş, ve her şey susmuştu.
Everything around has withered, and there was silence.
Eğer o olmasaydık biz hepimiz çoktan solmuştuk.
If it were not for him, we would have withered altogether.
Fikirler! Dilin kurumadı mı daha?
Haven't your tongues withered yet?
Fırtınanın çıktığı gün uçup giden solmuş yaprak gibi süprülecek.
He will be swept away like a withered leave the day the storm breaks.
"Kopmuş bir çiçek misali..."
" like a withered flower
Karımla ikimizin bir bebeği olmuştu... Şekli bozuk, pörsümüş doğmuştu.
My wife and I had a baby,... it was born deformed, withered.
Birçok yaprak açmış, kurumuş ve dökülmüştü... ve pek çoğu açacak, dökülecek.
So many leaves had opened, withered and fell off in that time... and so many had still to open and fall off.
Soylu Ximen ailesi artık azaldı... ve tamamen dağıldı Eski Şaşaları kalmadı artık Bayan Ximen'nin, Shiau Shiang evinde kaldığını duymuştum
The aristocratic Ximen family was withered... and completely declined lt has lost its glamour I heard Miss Ximen stays in Shiau Shiang house somewhere in the suburbs of Hanzhou
Ne kadarı yandı, ne kadarına dolu vurdu?
Withered and to the hail lost?
" Bazıları katılaşmıştı. Çoğu güneşin altında çürümeye terk edilmişti.
" Some lay stiff and still, but many withered in the hot sun.
Adamın yüzü oldukça yanık, buruşuk ve kırışık aynen çürümüş bir elma gibiydi.
His face was darkly tanned, crinkled and puckered like a withered apple.
Ellerim kırılsaydı da almasaydım.
I wish that my hand had withered before I'd done so.
"Bu kupkuru düzlüklerde..."
I see on this withered plain...
Dağa tırmanır ve suyu kurumuş ağacın dibine dökermiş. Akşam olup karanlık çökünce de..... manastıra geri dönermiş.
He climbed up the mountain and watered the withered tree and in the evening when darkness had fallen he returned to the monastery.
Kızlarım ölmüş olabilirsiniz, ya da yaşlanmış ve solmuş ama ben yaşadıkça sizleri hep şereflendireceğim.
My girls dead you may be, or old and withered but while I live I will do you honour to the last.
Sarmaşık hakkında bilgi edinmek istersen solmuş ağaca geleceksin.
If you want to know about a hanging vine, come to a withered birch.
Yaşlı pörsümüş fahişenin lanet olası aşireti köhne oteli yok etmemizi istemedi.
It was miserable. Some damn tribe of withered old bitches doesn't want us to terminate that fleabag hotel.
İlerlemiş safhada bir işkoliksin ve arkadaşlık yeteneklerin neredeyse sıfır.
You're a workaholic at such an advanced stage that your intimacy skills have withered away to almost nothing.
Bu değersiz koruyucu için dövüşmenizi mazur görür müyüm?
How could folks such as yourselves come to the aid of this withered old Kami!
Ve dudaklarını değdirip içerken aniden vururum ve pörsümüş gerdanına dökülür bütün bira.
And when she drink against her lips I bob... and on her withered dewlap pour the ale.