Wouldn traduction Anglais
116,482 traduction parallèle
20. yüzyılın sonundaki en büyük yalan, ırkların alakasız olduğu, farklı yeteneklerdeki ve karakterlerdeki insanları birleştirmenin olumsuz bir etkisi olmayacağı yalanıydı.
The greatest lie at the end of the 20th century was that race was irrelevant, that mixing peoples of different abilities and characteristics wouldn't have a negative effect.
Bir kuzuyla kurdu aynı yerde tutup, kuzunun sağlam kalacağını düşünmek gibi bir şey.
That you could keep a lamb and a wolf in the same pen, and the lamb wouldn't get eaten.
Ve bana bu insanların aslında ait oldukları ülkelerinde daha iyi olamayacağını mı söylüyorsunuz?
And you're telling me these people wouldn't do better in a country where they truly belonged?
Parayı aldıktan sonra bombaları patlatmayacağını nereden biliyorsun?
Even so, what makes you think she wouldn't just take the money and let the bombs explode anyway?
Ama Jaquan ile uyumlu olup olmadıklarını onun kan örneği ellerinde olmadan yapamazlar.
But they wouldn't know their HLA matched Jaquan's unless they had a sample of his blood, too.
Hastanenin verilerine girebilirlerse, fiziksel kana gerek duymazlardı.
Well, they wouldn't need to physically steal his blood if they had access to the hospital's database.
Bir güvenlik sistemine nasıl sızılır hiç bir fikrim yok.
I wouldn't have a clue of how to hack a security system.
Kocan bir verici bulduğunda o kadar acele ettiniz ki, Bilemezdiniz.
You were in such a hurry when your ex-husband found a donor, you wouldn't have known.
Eğer anlamışsam, test geçerli olmayacaktır.
If I knew, the test wouldn't be valid.
Sence de dostlarını yakında, düşmanlarını daha yakında tutmak iyi bir fikir değil midir?
Listen, Martin... wouldn't you agree that it's always a good idea to keep your friends close and your enemies closer?
Tüm soruların cevabı o kâğıtta yatar, değil mi?
It would all come down to that, wouldn't it?
ıkinci kez sağımla vurmayacağımı bilmen gerekirdi.
Should've known I wouldn't come at you with my right. Not again.
ışvereni kabul etmezmiş.
Said his employer wouldn't allow it.
- Gecikme bedelleri inanılmaz.
Wouldn't believe the late fees they charge.
- Akrabalarına bir şey yapmaz.
He wouldn't do nothing to his own blood.
İnanmadığım bir şeyi imzalamamı mı istiyorsunuz?
You wouldn't want me to sign something I don't completely believe in, would you?
Evet, yazı turayı kazanmıştı yoksa uçağa binmeyecekti.
Yeah, I know, he won a coin flip, or he wouldn't have been on the plane.
Kimseyi suçlayamam. Ama sizin de şüphelendiğinizi düşünüyorum, aksi hâlde bize gelmezdiniz.
I don't want to make any accusations, but I would imagine you already have your suspicions, otherwise you wouldn't be here.
Bunu yapsa hiç şaşırmam.
I wouldn't be surprised.
Hem zaten Bruce'un senin hesaplarına bakması da gerekmez.
Besides, he... he wouldn't have any reason to deal with your accounts at all.
Bir şey çalmazdım.
I mean, I wouldn't... I wouldn't take anything.
Ayrıca ne kaçakçılık ne de torbacılık yapardım.
And I wouldn't be a mule. I wouldn't be a dealer.
Olmazdım.
I wouldn't.
-... bu olay yaşanmaz mıydı yani?
- that wouldn't have happened? - Oh, my God.
İşte bu hiç işime gelmez.
That wouldn't be helpful.
Jüri üyeleri mahkemeden önce dava hakkında bilgi sahibi olamaz öbür türlü jüriye seçilmezlerdi.
The jury can't have prior information about the damn trial, otherwise they wouldn't be selected as a jury.
Haberim yok.
I wouldn't know.
- Yerinde olsam sağda solda anlatmam.
I wouldn't be discussing it with anyone.
Sorun çıksın istemeyiz.
Wouldn't want a problem.
İyi olduğunu söyleyemem ama olacak. Sam bu sonuçta.
Well, I wouldn't say "okay," but he'll be fine.
Neden olmasın ki?
Why wouldn't it be?
Kimseye zarar vermezdim.
I wouldn't hurt anyone.
Kocanızla anlaşana kadar sizi faturalandırmayacağım.
I wouldn't bill you until you settle with your husband.
Evet, şöyle bir şey olamaz mıydı?
Yeah, wouldn't that be something?
Bütün bunlar bu insanlara yardım etmene izin vermediğim için mi?
This all because I wouldn't let you help those people?
- Baban oraya gitmeni istemezdi.
- Your dad wouldn't want you there.
Ona da söyledim, sen öyle bir şey yapmazsın.
I told him you wouldn't do that.
- Bunu neden şimdiye kadar kimseye anlatmadınız?
- Why wouldn't you reveal that till now?
Şimdiye kadar geçemeyeceğim bir sınırla karşılaşmadım.
I never met a line I wouldn't cross.
Benim tanıdığım Clarke arkadaşlarını tutuklatmazdı.
The Clarke I know wouldn't be arresting her friends.
Canlı ele geçirilemezdi.
She wouldn't be taken alive.
Dinlemezlerdi.
They wouldn't listen.
Zehir onun kolunu koparmazdı.
Poison wouldn't rip his arm off.
Clarke, Eğer görüşmek istiyorsa, buraya ordusuyla gelmemeli.
Clarke, if he wanted to talk, he wouldn't be coming with his army.
Meg'in başı dertte olsa, arayacağı ilk insan siz olmaz mısınız?
If Meg was in trouble, wouldn't you be the first phone call - that she would make?
Sen anlamazsın.
You wouldn't understand.
O kadar emin olma.
I wouldn't be so sure.
Bir kez olsun kazanmama izin vermezdiniz.
You wouldn't let me win even once.
Hayır, çünkü arkadaşına yapacağın en adice şey olurdu bu.
No, you wouldn't, because that would be a shitty thing to do to a friend.
İçine sinmeyen hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin.
You wouldn't have to do anything... you're uncomfortable about.
– Yapmazlar.
They wouldn't.