Yarış traduction Anglais
74,538 traduction parallèle
Güzel çünkü zamana karşı yarışıyoruz.
Okay, good. Because we're in a race against the clock.
Parazit ve konak aynı genetik boşlukta yarışırlar ve bir şey vermesi gerekir.
Go on. The parasite and the host are competing inside the same genetic space and something has to give.
Dünya Savaşı içki yarışı olsaydı yenilmiştik.
Yeah, if the war had been a drinking contest,
Beşinci yarış, Churchill Down.
Fifth race, churchill down.
Bu gece yarısı ölmeli diye düşünüyorum.
I'm thinking he should die at midnight.
Sana gece yarısına kadar süre verdi, sonra ölmeni istiyor.
He's giving you until midnight, and then he wants you dead.
Sihre erişimim yok bu yüzden yarısını sen yapmalısın.
I don't have access to magic, so you got to meet me halfway.
Nasıl biri yarı hayalet olmuş biri var diyelim.
Someone else like... Let's just say I had a... semi-ghost situation.
Yarısı bizim dünyamızda olan biri, tamamen buraya kalıcı olarak gelmek isteyen birisi.
Someone halfway in our world, who really wanted to stay here for real.
İlk daha fazla güç sifonlamam lazım yoksa işin yarısında düşüp kalırım, ve... bu pek iyi olmaz.
I need to siphon more power first,'cause otherwise, I might slip away in the middle of the it, and... well, that'd be messy.
Ama şuan benimle birlikte olan sen, Caroline Forbes ile yarın evlenecek olan sen, 200 yıldan daha fazla süredir tanıdığım sen...
But the you standing with me right now, the you that's gonna marry Caroline Forbes tomorrow, the you that I have known for almost 200 years...
Yarın evlenecek olan Stefan o.
He's the one who's getting married tomorrow.
İnan bana benim tiksindiğimin yarısı kadar bile tiksinmemişsindir.
Trust me, you're not half as disgusted by that as I am.
Burada yarı zamanlı çalışıyor.
He works here part-time.
Ben sadece olayın yarısını anlayabildim.
I think... that I followed about half of that.
Gece yarısı olunca bir Winchester gidecek.
Come midnight, a Winchester goes bye-bye.
Tamam arkadaşlarını çağır.
Yar-ree fee-fee-suh, pie neez. That's right. Call your friends.
Ayrıca gece yarısı için 6 saat daha.
An hour till dark?
Gece yarısı olduğunda bir Winchester'a güle güle diyeceğiz.
Come midnight, a Winchester goes bye-bye.
Gece yarısı olunca bir Winchester ölecek dedin?
You said come midnight, a Winchester dies?
Gerçeği işi yarım bıraktılar ama Bay Ketch bu yüzden var.
True, they did leave loose ends, but... That's what Mr. ketch is for.
- Otopsi yarın olacak ama ana atardamarların tıkanması sonucu kalp krizi olabilir.
Autopsy's tomorrow, but it could be an arterial embolism, cardiac arrest. A heart attack at her age?
Üç ay önce fabrikanın yarısını kapattık.
We had to shut down half the plant three months back.
Yarım kalmış işler bilirsin.
Loose ends, you know?
Tamam o bebek yarı melek değil mi?
Well... Okay, the baby's half-angel, right?
İşe yarıyor.
It's working.
İşe yarıyor!
It's working!
Meteoroloji uzmanları yarımadanın üstünde gözlemlenen Spiral bulutların sebebini tartışıyorlar.
Meteorologists are debating the cause of the spiraling clouds first observed over the entire peninsula.
Duyduğuma göre geçtiğimiz aylarda yarım düzine herifin yatağına girmiş.
I mean, by all accounts, she's slept with half a dozen blokes in the last few months.
Gece yarısı Lucas'ın taksisini boş, kilitli, farları kapalı şekilde park yerinde görmüş.
He said he saw Lucas'car, empty, locked up, lights out in the car park at midnight.
Yarısı kadar bir mesafe. - Oraya nasıl gittiniz?
About halfway between there and Broadchurch.
Yarısını geçmiştim ki bir ses duyduğumu sandım.
I was right in the middle of it when I thought I heard something.
- Gece yarısı. Kebapçıya geçtik.
Got a kebab on the high street and went home.
Bütün gece ve günün yarısında burada tuttuğunuz için teşekkürler.
Thanks for making me wait all night and half the day.
Yarın avukatla randevum var.
I've got a solicitor's appointment tomorrow.
- On bir buçuk gibi, belki gece yarısı.
Half-elevenish. Maybe midnight.
Zamanımın yarısı sana yetişmekle geçiyor.
I'm just catching up half the time.
"Kaliforniya'da Memeler" in kazancının yarısı Titus'ın. Ne?
You owe Titus half of everything you made on "Boobs and California."
Yarısını alır.
He gets half.
Evlilik, alkolsüz bira paylaşmak gibidir ya da bir at kostümünün arka yarısı olmak gibi.
Marriage is like sharing a root beer float, or agreeing to be the back half of a horse costume.
Sunny'yi yarın akşamki sahnemizden sonra bırakacağım.
I will let Sunny go after tomorrow night's performance.
Ben yarım akıllı bir bankacı ya da yıldız olma aşkıyla gözünün önündekini göremeyen bir Yüce Divan üyesi değilim.
I'm not some half-witted banker or some member of a High Court, who's so starstruck that I can't see what's right in front of me.
Yorucu bir akşam geçirdik ve yarın da zorlu bir gün olacak.
It's been a long night and we have a very busy day tomorrow.
Stephano'yla yarım kalmış bir işimiz var.
I have some unfinished business with Stephano.
Gary Dwyer, Dışişleri Bakanlığı'na dönmek için yarın Aaron'la görüşecek, o var.
Actually, Gary Dwyer's still set to come in tomorrow to meet with Aaron about resuming his post as secretary of state.
Bunlar NSA hakkında sana bilgi verir ve bu dosyalar da yarınki Dwyer toplantısı için.
These will catch you up on NSA, and these are the files for the Dwyer meeting tomorrow.
Evlilik sözleşmesi olmadığı için her şeyin yarısı sizin olacak.
But since there's no pre-nup, half of everything is yours.
Axe Capital'a normalin yarısı kadar odaklansan bile işinde benden daha iyi olacağını biliyorsun çünkü.
That's because you know that even if you focus on Axe Capital half the time, you would do a better job than I would. And that's true.
Soldaki sandalyeyi kapan yarın gazetelere manşet olacak.
Whoever gets there first gets top billing right underneath the caption in tomorrow's paper.
Saat gece yarısı be!
It's fucking midnight.
Şimdi, bir şeyler çıktı da yarınki tüm randevularımı ertelemeni istiyorum.
Listen, um, something's come up, and, uh, I need you to reschedule all my appointments for tomorrow.