Yaşadığım sürece traduction Anglais
518 traduction parallèle
O ben yaşadığım sürece yüzyıllarca yaşayacak.
She will live through the centuries to come, as I have lived.
Yaşadığım sürece senden nefret edeceğim!
I'll hate you as long as I live!
Yaşadığım sürece seni seveceğim ama yaşamını benim için feda etme.
I'll love you as long as I live, but don't sacrifice your young life for me.
Yaşadığım sürece Duke'a minnettar olacağım.
As long as I live, I'll be grateful to the Duke.
Seni ve yandaşlarını ben yaşadığım sürece İngiltere'den men ediyorum.
I banish you and your followers from England for the remainder of my lifetime.
Yaşadığım sürece daha çok geç kalacak gibi görünüyor.
Seems like the longer I live, the more there is of it.
Yaşadığım sürece, asla kimseden emir almayacağım.
I'll never take orders from anyone.
Yaşadığım sürece yüzünü asla görmek istemiyorum.
I never want to see your face again as long as I live.
Catherine Earnshaw, ben yaşadığım sürece huzur bulma.
Catherine Earnshaw, may you not rest so long as I live on.
Ama yaşadığım sürece 100 yaşına kadar bile yaşasam, bugün beni nasıl ayaklarımın üzerinde tutmaya çalıştığını unutmayacağım.
But never in my life not if I live to be 100, will I forget how you tried to stand me on my feet again today. - Oh, you?
Yaşadığım sürece olmaz.
Never while I live.
Yaşadığım sürece asla unutamam.
I'll never forget it as long as I live.
Yaşadığım sürece, hatıran da yaşayacak.
Your memory will be imperishable as long as I live.
Bunu yaşadığım sürece unutmayacağım.
I'll never forget it as long as I live.
Ve ben yaşadığım sürece bu gerçekleşmeyecek.
And as long as I'm alive, it ain't gonna to be.
Yaşadığım sürece de ihtiyacım olacak.
And I'm going to go on needing you as long as I live.
Yaşadığım sürece atlatamayacağım.
- Yes. I'll never get over it as long as I live.
Bunu yaşadığım sürece hatırlamak istiyorum.
I want to remember this as long as I live.
Yaşadığım sürece.
Never, as long as I live.
Baba, ben... Gözüm görmesin seni ve İspanyol Kayası'na ben yaşadığım sürece yaklaşma.
Get out of my sight... and stay away from Spanish Bit as long as I live.
Yaşadığım sürece aklımdan çıkarmayacağım tek şey ondan ne kadar çok nefret ettiğim.
I have only one thought every minute of my life : How much I hate him.
Yaşadığım sürece asla unutmayacağım.
I'll never forget it as long as I live.
Yaşadığım sürece seni unutmamak gibi bir fikrim var.
I have an idea I'll not forget you as long as I live.
Bu geceyi yaşadığım sürece unutmayacağım.
I'll never forget this night as long as I live.
Seni sevmeye devam edeceğim yaşadığım sürece.
All the same, I'll go on loving you for as long as I live.
Yaşadığım sürece bir daha asla bir silaha dokunamam.
I couldn't bring myself to touch a gun again as long as I live.
Yaşadığım sürece, daha da uzun... sonsuza kadar.
As long as I live,... longer... forever and ever.
Yaşadığım sürece O'ndan nefret edeceğim.
I'll hate him for as long as I live.
Yaşadığım sürece 3.55 trenine binmeyeceksin.
As long as I'm alive you won't take the 3.55
- Genç adam bu soruları, ben yaşadığım sürece yaşamana izin vermem adına, kendimi ikna etmek için soruyorum.
- Young man I am asking you these questions to justify myself in allowing you to live while I live.
Dolayısıyla, hayatımı kurtardığın için, ben yaşadığım sürece, sen de iyi bir şekilde yaşayacaksın.
Thus, since you saved my life, while I live, you shall live well.
Söz veriyorum, yaşadığım sürece benimle evlenmeni istemeyeceğim.
I'll make you a promise. As long as I live, I'll never ask you to marry me.
- Yaşadığım sürece benimle kalacağını umarım.
I hope she'll stay with me as long as I live.
Dediğim anda yaşadığım sürece asla unutmayacağımı biliyordum.
As soon as I'd say that, I'd know that I could never forget, not as long as I live.
Zaman önemsiz böyle yaşadığım sürece
Time is nothing as long as I'm living it up this way
Oh, Jacques, yaşadığım sürece, seni seveceğim.
Oh, Jacques, as long as I live, I will love you.
- Yaşadığım sürece asla.
Not the longest day I live.
Yaşadığım sürece bir daha onunla konuşmayacağım.
I'll never speak to him again as long as I live.
Kalbim attığı sürece senin için yaşadım.
Because I lived for you while my heart was beating.
Bu benim korkunç yaratığım yaşadığı sürece düğün olamaz.
There can be no wedding while this horrible creation of mine is still alive.
Huzurlu ve mutlu yaşadığımız sürece, yapabiliriz, yapmalıyız.
As long as we can live it with decency and self-respect, we can and we must.
Hayır! Aptalım ben, O pabuçların sen yaşadığın sürece çıkmayacağını hatırlamalıydım.
Fool that I am, I should have remembered those slippers will never come off as long as youre alive.
Yaşadığımız sürece her yıl bu kasabaya geleceğimize dair söz ver.
You got to promise me we'll come to town every single year we're livin'.
Yaşadığımız sürece bu kuralı değiştirmemeliyiz.
Long as we live, we must never change that rule.
Birlikte yaşadığımız sürece...
Well, as long as we're living...
Yaşadığım sürece sana bakacağıma dair.
To take care of you as long as I live
- Yaşadığımız sürece endişe edecek hiçbir şey kalmaz.
We wouldn't have to worry about anything as long as we lived.
- Webb, buradan uzak olduğumuz sürece nerede ya da nasıl yaşadığımızın önemi yok. Seninle mutlu olurum.
Webb, I'd be happy with you no matter where we lived or how, so long as it's far away.
Yaşadığımız sürece, bir şansımız var.
As long as we're alive we've got a chance.
Yaşadığım sürece.
Why not ask?
Tatlım, yakalanmadığın sürece hiçbir şey yasadışı değildir.
Honey, nothing's illegal if they don't catch you.